Görüş Bildir

Dördüncü Zaman: Senin Zamanın

Dördüncü zaman nedir. Dördüncü zaman senin zamanın. Çağını inşa edebilen toplumlar.

Tarih dışında yaşadığımızı ne kadar fark ediyoruz, bilmiyoruz bile. Tarihi biz yapmıyoruz çünkü.

O yüzden şu an tarihi yapanlar biz değiliz; bizi de ağlarına alan çağı kuranlar, zamanı önlerine katıp sürükleyenler, zamana hükmedenler, çağı kendilerinin yaptığının farkında olanlar…

Tarihsiz değiliz, talihsiziz: Tarihsizmiş gibi yaşayan talihsizler.

Tarihin dışında olduğumuzu hissedebiliyorsak tarihi bizim yapmadığımızı biliyoruz, er ya da geç tarihi yeniden bizim yapabilmemizi mümkün kılacak tohumları bünyemizde taşıyoruz demektir.

O hâlde ihtiyacını hissettiğimiz şey ne?

İrade. Tek kelimeyle söylersek: İrade, yani direnme, dirilme ve var olma şuuruyla nefes alıp verme; soyut umutları ufuklara dönüştürme, insanın kendini aşma cehdiyle ötelerin ötesine kanat çırpma…

İlâhî Kudret'in lütfuyla insana bahşedilen, sadece insana üflenen ruhla insanın emaneti yüklendiği şuuruyla hareket ederek dünyayı hakikat şiirine durduracak uzun soluklu, çileli ama sonuçları bakımından azîz, nefis ve lezîz bir yolculuğa çıkması…
 

Dördüncü Zaman


Tarihi, üç zamanı aynı anda yaşayabilen, dördüncü bir zamana, kendi zamanına ulaşabilen, kendi zamanını, çağını inşa edebilen toplumlar yapar.

Dördüncü zaman, “kuruculuk zamanı” dır: Düşüncede, bilimde, sanatta, ahlâkta, siyasette, estetikte yeni bir çağın, taze bir dünyanın inşa edildiği zamanlar…

Tarih işte o zaman durmaz akar... Üç zamana, kendi zamanlarını katan toplumlar, tarihin akmasını sağlar…

Tarihin yapıldığı zamanlar, üç zamanın hissedildiği, dördüncü zamana geçildiği, tarihe bir renk, bir doku, bir ruh verildiği, tarihi yapan toplumun ya da medeniyetin ruhu, tarihin ruhu olmaya başladığı zamanlardır.

Çağrı çağını kuruyorsa dördüncü zamana ulaşabildiği içindir. Çağrıları çağını kuran insanların üç zamanı da duyabildikleri, geçmişten geleceğe uzanan yolculuğun tohumlarını kendilerinin, kendi çağrılarının ekeceğinin bilincine erdikleri, bu bilinci bir ruha dönüştürme mücadelesi ve mücahedesi sergileyebildikleri içindir.

Tarihi, çağlarını aşan toplumlar yapar, çağrıları başka çağrılarla buluşan, başka çağlara ulaşan, kendi çağını kuracak yolculuğa çıktıklarının farkında olan toplumlar.

Dördüncü zamanı, sadece insana lûtfedilen meziyetlerle gerçeğe dönüştürür, yaşarlar; bütün zamanlarda ve çağlarda yolculuk yapabilme iradeleri ve ufku geliştirdikleri için insanın temel sorununu ve insanlığın eksikliğini, varoluşsal sıkıntısını yüreklerinin en derin bölgelerinde hissedebilen toplumlar, bütün zamanları aşarak bu dördüncü zamana ulaşırlar.

Bu toplum, dünya tarihini yapacak kadar tarih yaptı.

Tarih yapmanın ne olduğunu biliyor.

Tarih yapanın, çağın tarihini yapanın kendisi olmadığını da biliyor.

Tarihi er geç yeniden kendisinin yapabileceğini, dünyanın, özellikle de mazlum dünyanın kendisini beklediğini de biliyor az çok.
 

Tarihi Yapan Omurga ve Ruhun Hâlleri: Dördüncü Zamanın Ritimleri


İç oluşumunu tamamlamayan bir ülke, dışarıyla savaşmaya kalkıştığında, dışarıyla savaşı kazansa da kaybeder sonunda.

Aslolan içerdeki savaşı kazanmak: “İç savaşı”.

“İç savaş” ne peki? Bir omurganın inşa edilmesi mücadelesi. Ruhu olan bir omurganın. Tarih bilincinin, fikir ve oluş çilesinin yeşerttiği bir ruhun.

Şu an ruhu olan bir omurgamız var mı?

Bu soruyu sorduğumuza göre, ruhun da omurganın da varlığına dâir şüphelerimiz var demek ki!

Ruhu olan bir omurga, acı tecrübeler, yoğun ve çilekeş mücadeleler üzerine inşa edilir.

Bu toplum, İslâmî kimliğini, ruhunu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya…

İslâmî kimliğin, duyarlılıkların, değerlerin, ölçülerin, helâl haram sınırlarının aşınması, toplumun ruhunu yitirmeye başladığının ürpertici göstergeleridir.

O yüzden insan olmadan hayat kurulamayacağını iyi bilmeliyiz. İnsanınız olmadan, dünya görüşünüzün, inançlarınızın inşa ettiği model insanlar olmadan bir dünyanızın da olmayacağını bilmelisiniz.

Aslolan hem yaşanabilir hem de yaşanmaya değer bir hayat inşa edebilmektir.

Hem yaşanabilir hem de yaşanmaya değer bir hayatı biz dün inşa ettik, bütün dünyaya da armağan ettik.

Ama gelinen noktada böyle bir hayatımız kalmadı, böyle bir hayatı kaybettik. Hayatı kaybettik çünkü böyle bir hayatı her dâim inşa edebilmemizi mümkün kılacak hakikati kaybettik.

Her şeye rağmen teslim bayrağı çekmedik. Kapitalizm Dininin Doğu Kilisesi temsilciliğini üstlenmekten çekinmeyen, Kapitalizm Dinini sosyalist âyinlerle, ritüellerle yaşatmaya soyunmaktan çekinmeyen Çin ve diğer uzak Asya kaplanları gibi teslim bayrağı çekmedik. Özellikle Çin, dünyanın en büyük süper gücü olacak. Kapitalizm yer yön değiştiriyor: Çin, beş bin yıllık medeniyet birikimini inkâr ederek intihara sürükleniyor…

Dördüncü zaman olarak tarif ettiğim, çağa kendi medeniyet ruhunu katarak yön verme imkânlarını kendi eliyle yok ederek, kapitalizmi köleliğini seve seve kabul ettiği için intiharının yapı taşlarını döşüyor Çin.

Osmanlı, kapitalizme direndiği için bilfiil, bedenen çöktü. Osmanlı, kapitalizme direndiği için bilkuvve, ruhen yaşıyor…

Değerlerimiz fena hâlde aşınıyor olsa da Çin gibi kapitalizme teslim olmadık; o yüzden ruhumuzu yitirmedik, o yüzden yıkılmadık, yıkılmamız söz konusu olamaz, olmayacak inşallah.

Yaşadıklarımızın bizi olgunlaştıran zorlu tecrübeler olduğunun bilinciyle nefes alıp veriyoruz. Şimdi şer görünen şeyin hayır olması için, hayra dönüştürülmesi için bir imkân olduğu bilinci, bizi diri, canlı, dirençli tutuyor, her dem yeniden başlamaya, taze başlangıçlar yapmaya icbar ediyor.

Her şerde, kötüde, olumsuzda bir hayır, bir iyi, bir olumlu bulmak imkanı doğuyor böyle zamanlarda....

Dördüncü zamana açılan kapılar bu zamanlardır…

Sen kendine yani ruhuna sahip çıkarsan, zamanı sen şekillendirir ve tarihin akışını yeniden sen belirlersin; zaman sana emanet edilir yeniden biiznillah.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Yusuf Kaplan - Mostar Dergisi Sayı:184 s.28



nizami hayat logo