Görüş Bildir

Birikimlerimizi Nasıl Değerlendirmeliyiz?

Birikimlerimizi nasıl değerlendirmeliyiz. Birikim tavsiyeleri. İktisat ve tasarruf nasıl yapılır.

Büyüklerimiz iktisat kavramını tasarruf kavramıyla eş anlamlı kullanırlar. Harcarken aşırıya kaçmamayı, itidali tavsiye ederler. Tasarruf, hem gelirin harcanmayan kısmı, hem de harcarken dikkatli harcamanın adıdır. Emekle kazanılan gelirin bir bölümüyle ihtiyaçlar giderilirken bir bölümüyle tasarruf edilir.

Tasarruf bazı durumlarda bir ikileme yol açar. Ferdî anlamda tasarruf etmek olumlu iken toplum açısından bakıldığında bizim harcamamız başkalarının geliri olacağından toplam geliri azaltır diye düşünülebilir. Fakat tasarrufl arla yatırımlar birbirine eşittir. Çünkü yatırım sermayesi tasarruflardan karşılanır. Müteşebbis, yatırım yapmak istediği zaman önce kendi tasarrufunu kullanır. Ancak bu yetersiz kaldığında başkasının tasarrufunu borç alarak yatırım yapar. Bu bağlamda düşünüldüğünde ekonominin büyümesi için yatırım, yatırım için de tasarruf gerekir. Büyük ölçekte düşünelim, yurtiçi tasarrufların yetersiz kaldığı durumlarda yurt dışından borç alınır. Ancak kapitalist sistemde alınan borcun maliyeti faizdir. Bu sebeple, artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamada gereken yatırımlarda lazım olan finansmanı yurt dışından yüksek faiz oranlarıyla karşılamak zorunda kalınabiliyor. Bu durumun ülkemizdeki bir sebebi, bir kısım tasarrufun ekonomik sisteme dâhil edilmeyişidir. “Yastık altı” denen tasarrufun evlerde âtıl şekilde durması nedeniyle yurt dışından büyük maliyetler karşılığında onların tasarruflarını almak zorunda kalıyoruz. Ancak yastık altı tasarrufun bir şekilde ekonomiye kazandırılması halinde ekonomik büyüme için gerekli olan yatırımların finansmanı bu tasarruflarla da gerçekleşecektir.

Tasarrufların ekonomiye kazandırılması sadece bankacılık sistemi üzerinden olmak zorunda değildir. Para piyasası olarak dediğimiz bankacılık sistemi yerine helal faaliyet yürüten işletmelere ortak olarak hem bu işletmelerin finansman ihtiyacı karşılanır hem de tasarrufların âtıl durmamasıyla yeni kazançlar sağlanabilir.

Emek-sermaye ortaklığı dediğimiz mudârebe sistemiyle bilgi, emek ve sermayesi olanlar bir araya gelerek tasarruflar ekonomiye kazandırılır. Mudâ- rebeyle kurulacak ortaklıklar sayesinde nüfusun büyük çoğunluğu müslüman olan coğrafyamızın müteşebbisleri faizsiz şekilde finansman ihtiyacını sağlarken tasarruf sahibi de tasarrufunun atıl durmamasıyla işletmenin kârına ortak olur. Aynı zamanda üretim ve istihdam artışı sağlanır, toplum refahına artmasına katkı sağlanır.

Mudârebe, hadis-i şeriflerde de tavsiye edilir, bereketli bir kazanç kaynağı olduğu söylenir. Bu sistemin faizin en önemli alternatifi olduğu da söylenebilir. Mudârebe sisteminin önemli özelliklerinden biri, kâr ve zarar barındırmasıdır. Yani ortaklar riski bölüşür. Ancak faiz sisteminde riski tek yapı üstlenir. Bu durumun ortaya çıkardığı sert krizi 2008 yılında görüp yaşamıştık. Aynı şekilde 2008 krizinin devamı olan 2010 Avrupa Borç Krizi’de de bu durumun etkileri hissedilmişti.

Ahmet Talha Özdemir “Avrupa Borç Krizinin Katılım Bankalarının Etkinliği Üzerine Etkisi” isimli yüksek lisans tezinde katılım bankalarının en sık kullandığı yöntemlerden biri olan mudârebe sistemi dolayısıyla kâr-zarar ilişkisine dayandığı için klasik faizli bankacılığa göre krizden daha az etkilendiklerini bilimsel olarak ortaya koymuştur. Aynı şekilde bankacılık piyasasında faizli konvansiyonel bankalar yerine katılım bankaları hâkim olsaydı kriz bu derece derin ve hasarlı olmazdı. Bu sistemin bir diğer özelliği, metaın net bir şekilde ortada olmasıdır. Geleneksel bankacılık sisteminde para, talep edene verildiğinden paranın nereye kullanıldığına bakılmaz. Bu da çekilen faizli kredinin nereye gittiğinin bilinmemesi demektir. Bu bilinmezlik, ekonomik krizin ilk adımıdır.

Bu açıdan bakıldığı zaman tasarrufların ekonomiye dahil olması yatırım, üretim ve istihdam açısından oldukça önemlidir. Tasarrufun mudârebe yani emek-sermaye ortaklığı sistemiyle ekonomide değerlendirilmesi tavsiye edilmektedir. Bunun için eğer tasarruf sahibi bilgi ve tecrübesinin yetersiz olduğunu düşünüyor ve nereye yatırım yapacağını bilmiyorsa katılım bankalarının bilgi ve tecrübelerinden yararlanabilir. Eğer tasarruf sahibi elindeki sermayeyi bankalar olmadan değerlendirmek istemiyorsa piyasayı bilen, kabiliyetli, dürüst, işin ehli ancak sermaye yetersizliği sebebiyle yatırım yapamayan biriyle ortaklık kurarak tasarrufunu değerlendirebilir. Ortaklık kurulmadan önce gereken tüm şartlar konuşulmalı, kâr-zarar payı anlaşma ile belirlenmelidir. Anlaşmada emek sahibi sadece kâra ortak olup zararı sermaye sahibi karşılayabilecekken her iki durumda da ortaklık şartı konabilir.

İnsanlar yaradılış gereği birbirlerinden farklı özellik ve kabiliyetlerde olduğundan ihtiyaçlarının tamamını tek başına karşılayamazlar. Bu nedenle herkes kabiliyetleri doğrultusunda emek harcarken ortaklık ve ticaretle birbirlerinin ihtiyaçlarını da giderirler. Bu bağlamda düşünüldüğünde tasarruf sahibi yüksek kâr getirebilecek bir işi detaylı bir şekilde bilmese de o işi iyi bilen biriyle kuracağı ortaklık ile kazancını artırabilir.

İslam’ın insanlara koyduğu kurallar çerçevesinde bakıldığı zaman tasarrufların âtıl durmasının istenmediğini de görüyoruz. Nitekim Kuran-ı Kerim’de yüce Rabbimiz “Haktan yüz çevirip uzaklaşmak iste- yeni ve mal toplayıp üstüne oturanı kendine çağırır.” (Meâric, 70:18) ayet-i kerimesiyle mal toplamayıp âtıl tutulmasını hoş karşılamadığını beyan etmiştir. Mal toplamaktan ziyade üretime kazandırmak ve bunlarla Allah rızasını kazanmak için infak etmek piyasada nakit akışının da hızlanmasına vesile olur. Aynı şekilde sadece zekât değil bağış, sadaka gibi diğer infak yollarıyla da insanların ihtiyaçlarının giderilmesi tavsiye edilir. Nitekim en uzun vadeli ve en kârlı yatırım araçları da bunlardır.

Hasılıkelam, tasarrufların yastık altında tutulmaması ve ekonomik faaliyetlerde değerlendirilmesiyle ekonomik aktiviteler artarken ekonomik büyüme de artar. Ancak asıl maksat ekonomik büyüme değil, öncelikle insanların ihtiyaçlarının giderilmesi, ele muhtaç olmamasıdır. Tüm bunları yaparken her işte olduğu gibi Allah’ın rızasını kazanmaktır.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Yusuf Girayalp Atan - Mostar Dergisi Sayı:197 s.28



nizami hayat logo