Defterde İsmin Bulunsun
Allah Teâlâ’ya ibadetsiz gün geçirme. Her gün tek kuruş da olsa sadaka ver ki, Allah Teâlâ seni sadaka verenler defterine yazsın. Her gün bir ayet dahi olsa Kur’an-ı Kerim oku ki, Allah Teâlâ seni Kur’an-ı Kerim okuyanlar defterine yazsın. Geceleri iki rekât da olsa namaz kıl ki, Allah Teâlâ seni geceleri ibadet edenler arasına yazsın.
“Sadece ihtiyacı kadarına sahip bulunan kimse nasıl sadaka verebilir?” diye düşünerek yanlışa düşme. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Varlıklı olan varlığından harcasın. Rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiği kadarından harcasın.” (Talâk 7)
Kendisine tasaddukta bulunduğun yoksul, senin yol azığını âhirete taşıyan bineğe benzer. Kim güzel sonuca erişmek istiyorsa dünyadaki yaşantısını düzeltmesi gerekir. Kim Allah Teâlâ ile olan sözüne sâdık kalırsa, O onu düşmanlarından korur ve ağır yüklerin zorluğunu kaldırır.
Mahlûkata muhtaç olan kimse tam bir zillete düşmüştür. Sen ilacı zevkle yenilebilecek bir tatlı mı sanıyorsun? Tatlı değilse de eğer o ilacı ağzına atmazsan şifa bulamazsın. O halde günahlarının ilacı olan tevbede acele et. Günahın tatlılığı seni aldatmasın. Nefsinin şehvetlere yöneldiğini gördüğünde, “Bir anda mesafeler kat edenler, velîler nerede ben neredeyim? Ben onlar gibi olamam” diyeceğine Allah’a yönel, O’ndan yardım iste. Çünkü seni bundan kurtaracak olan O’dur. Bunun yerine “Doğru bakış nerede?” de. Basiretsizce bu şehvetlere dalanlar onların makamlarına ulaşabilir mi? İnsan pisliğine batmış birinin padişahın kızını görmesi uygun olabilir mi?
Şeyh Mekînüddîn el-Esmer rahmetullahi aleyh, bir anda mesafeler kat eden velîlerden birini şöyle anlatıyor:
“İskenderiye’de bulunduğum bir sırada, güneşle beraber bir güneşin daha doğduğunu gördüm. Buna çok hayret ettim ve hemen ona yaklaştım. Yaklaştığımda onun sakalı yeni bitmiş, nuru güneşin ışığına galip gelen bir genç olduğunu gördüm. Selam verdim, o da selamıma karşılık verdi.
– Nereden geliyorsun? diye sordum.
– Sabah namazını Mescid-i Aksâ’da kıldım. Öğle namazını sizin yanınızda, ikindi namazını Mekke’de, akşam namazını da Medine’de kılacağım, dedi.
– Misafirim olur musun? diye sordum.
– Buna imkân yok, dedi ve ardından bana veda ederek gitti.”
Kim bir mümine ikram ederse, o kimse sanki Allah’a ikram etmiş gibi olur. Kim de bir mümine eziyet ederse, şüphesiz onun Mevlâsı’na eziyet etmiş olur. O halde mümine eziyet etmekten sakın! Şüphesiz nefsin kötülüklerle dolu, senin yükün sana yeter.
Aşağıdaki kaynaklardan faydalanılmıştır:
Semerkand Dergisi Sayı:292 s.41