Bazen çocuğumuza nasıl davranmamız gerektiğini kestiremediğimiz durumlarla karşılaşırız. Yaşananları analiz etmekte veya doğru müdahalede bulunmakta zorlandığımız, kendimizi çaresiz hissettiğimiz kritik anlardır bunlar. Her yaş grubunda görülebilen “öfke nöbetleri” bu zorlu meselelerden biri olarak karşımıza çıkar. Çocuğun türlü nedenler sonucu kontrolünü kaybedip aşırı tepki verdiği bu kriz anları, kendine veya çevresine zarar vermesine dahi neden olabilir.
Öfke; engellenme, zorlanma, haksızlığa uğrama, kendini anlatamama gibi durumlarda ortaya çıkan, kök nedenleri olan bir duygudur. Ayrıca çocuk için gelişimin bir gereği, kimlik arayışının bir parçasıdır. Örneğin bebeklik çağının sona erdiği, çocuğun kendi irade ve özgürlüğünü keşfettiği 2 yaş döneminde sıklıkla görülür. Veya muhakeme yeteneğinin geliştiği, mantık arayışının arttığı 6 yaş evresinde karşımıza çıkabilir. Ergenlik çağında ise hormonların da etkisiyle pik yaparak kendini şiddetli biçimde gösterir.
Diğer tüm duygular gibi öfkenin hissedilmesi, dışa vurulması da normaldir. Hatta yaşamın ilk dönemlerinde bir tür rahatlama mekanizması olduğu, terapi vazifesi gördüğü söylenebilir. Çünkü çocukların biriken ve artık dayanılmaz hale gelen hislerini ifade edip dışa vurmaları, bedenen ve ruhen rahatlamalarını sağlar. Asıl mesele ise öfkenin altında hangi duygu ve farkındalıkların yattığını, ona nelerin sebep olduğunu keşfedebilmektir. Bunun için nöbet anının geçmesini beklemek, sonra altta yatan esas problemi birlikte analiz etmek gerekir.

Çocuklarda Öfke Nöbeti Neden Olur?
Çocuğun krize dönüşen duyguları, yetişkinler için endişe vericidir genelde. Ancak karşımızdaki kişinin halen çocuk/ ergen olduğunu, zorlanma veya engellenme durumuyla bizim gibi başa çıkamadığı için büyük tepkiler verdiğini hatırlamak gerekir. Böyle anlarda yapmamız gereken en önemli şeyse sakin kalmayı başarmaktır. Zira ilk anda çocuğun öfkesini dindirmeye o kadar odaklanırız ki kendimizi sakinleştirme gereğini akıl edemeyiz bile. Çocuk kriz geçirdiği anda, ebeveyninin ruh halini doğrudan modelleyip benimseyecek kıvama gelir aslında. Bu nedenle en başta kendi tepki ve öfkemizi yöneterek çocuğu içinde bulunduğu kaostan bir nebze uzaklaştırmayı başarabiliriz.
Dinginliğimizi korumak her zaman çok da kolay olmayacaktır elbette. Eğer bizler duygularımızın küçümsendiği, sözlü veya fiziksel şiddete maruz kaldığımız bir aile ortamında büyümüşsek yıllar boyu alıştığımız tutuma başvurmamız ve çocuğa öfkeyle karşılık vermemiz muhtemeldir. Ancak bu bizim kötü ebeveynler olduğumuzu değil, kendi çocukluğumuzda ihtiyaç duyduğumuz yatıştırıcılığı ve aile desteğini deneyimleyemediğimizi gösterir. Yoğun ve yorgun olduğumuz anlarda da sinirlerimize hakim olmakta zorlanabiliriz. Ancak bu süreci en doğru şekilde yönetebilmek için sakinleşmenin yolunu aramak, bize çocukluktan miras kalan negatif tutumları değiştirmeye çalışmak çok önemlidir.
Kendi duygularını düzenlemeyi başaran ebeveynin sıradaki görevi ise sanılanın aksine krizi durdurmak değil, o zor anda çocuğun güvende olmasını sağlamak ve ihtiyaç duyduğu duygusal desteği sunmaktır. Bunun için çocuğu yalnız bırakmamak, birlikte kimsenin olmadığı bir odaya geçmek, eğer izin veriyorsa ona sarılmak, ihtiyacını gözlemlemek gerekir. Böylece fiziksel alanı kısıtlayıp dikkati dağıtan etmenleri azaltmış, yanında olacağımızı hissettirmiş oluruz.

Öfke Nöbetinde Ne Yapılmalı?
Öfke nöbeti geçirmekte olan çocuğun kendine zarar vermesini, birine vurmasını, etrafı kırıp dökmesini engellemek gerekir. Sağa sola bir şeyler fırlatıp rahatlamak istediğinde ise buna mani olmak yerine, zararsız materyalleri kullanabileceğini belirtip ona seçenek sunabiliriz. Zira yumruklarını sıkıp açmak, yumuşak bir cismi fırlatmak, ağlamak, odanın içinde yürümek gibi fiziksel eylemler sakinleşmesine yardımcı olabilir.
Çocuğumuzun bize bağırıp çağırdığına, “Seni istemiyorum, sevmiyorum, git buradan” gibi sözler sarf ettiğine şahit olabiliriz. Söylediklerine alınmak yerine, o an zihinsel ve ruhsal bir blokaj yaşadığını, ikaz veya nasihat dinleyecek durumda olmadığını bilmemiz, bedenen yanında kalmaya devam etmemiz gerekir. Ona sakince “Hiçbir yere gitmiyorum. İstemesen de sana destek olmak, güvende olmanı sağlamak için yanındayım. Seni her koşulda seviyorum ve yalnız bırakmayacağım” diyerek samimiyet ve kararlığımızı ifade ettiğimizde ihtiyaç duyduğu yegane mesajı vermiş oluruz.
Öfkeli çocuğun yanı başında sükunetle beklediğimizde “Anne ve babam buradalar, ne kadar zorlu şeyler hissetsem de yanımdalar. Onlara fazla gelmiyorum, benden rahatsız olmuyorlar. Duygularım nedeniyle beni ayıplamıyorlar” diye düşünmesini sağlamış oluruz. Öfke krizlerindeki en kritik an işte budur. Büyük bir kaosun ortasında sakin kalmayı başarabildiğimizde, çocuk kendi duygularını düzenleyemese de bizim davranışımızı modellemeye başlar. Hem sevgi ve şefkatle kabullenildiği hissiyle rahatlar hem de kriz anlarında nasıl davranması gerektiğini bizden öğrenir.
Çocuğun öfkesini görmezden gelip onu kendi başınalığa terk ettiğimizdeyse “Kendini kontrol edemediğin, bu hisleri barındırdığın için uzaklaştırılmak zorundasın. Sen kötü bir şey yaptın ve cezalandırılmayı hak ettin” demiş oluruz. Böylece çocuğumuz, duygularından rahatsız olduğumuz, ondan utandığımız izlenimini edinerek ya daha fazla sinirlenir ya da hislerini bastırmaya çalışır. Bu ise ruhsal açıdan derin yaraların başlangıcıdır.

Çocuklarda Öfke Nöbeti Nasıl Geçer?
Duygular bizim için birer rehberdir. Onlara neyin sebep olduğunu keşfederek kendimizi daha iyi tahlil edebiliriz. Bu nedenle fırtına dindiğinde çocuğumuzla olanlar hakkında konuşmak gerekir. Öncelikle yaşanan süreci hatırlatıp duyguların bizi yoklamasının normal olduğunu, sonunda sakinleşeceğimizi, daima onun yanında olduğumuzu belirtebiliriz. Sonra onu öfkelendiren konu hakkında konuşup bu duyguya neden olan sebepleri keşfetmemiz, bir daha bu raddeye gelmemesi için gerekli önlemi almamız lazım gelir.
Hemen her çocuğun/ gencin korktuğunda, anlaşılmadığında, istediği olmadığında, küçümsendiğini veya kararlarına saygı duyulmadığını düşündüğünde, daha da fenası şiddete maruz kaldığında öfke hissiyle dolduğu görülebilir. Ebeveyn olarak onu öfkelendirecek bu tavırlardan kaçınmamız, çevresindeki diğer insanların ona nasıl muamele ettiğini iyi gözlemlememiz önemlidir.
Eğer çocuk sıkışmışlık hissiyle öfkeleniyorsa ona duygusunu düzenlemesi için zaman bırakmayı deneyebiliriz. Örneğin yatma vaktinin geldiğini veya televizyonu bırakıp ders çalışması gerektiğini tam zamanında değil de on beş dakika önceden hatırlatmak makul bir çözümdür. Veya uygun olan her fırsatta seçimi çocuğa bırakıp tercih hakkı olduğunu hissettirmeye çalışabiliriz. Onu hoşuna giden hobi ve uğraşlara, spor ve egzersize, çeşitli sanat dallarına yönlendirmek de iç dünyasını sağaltacak ve stres yükünü azaltacaktır.
Çocuk herhangi bir şeyi başaramadığı için öfkelenmişse çaba göstermenin ne kadar kıymetli olduğunu izah edebilir, gayretini övüp biraz ara verdikten sonra tekrar denemesi için onu teşvik edebiliriz. Çocuğun yerine her şeyi yapıp halletmekse hem yetersizlik duygusunu pekiştirir hem de onun daha çok sinirlenmesine neden olur.
Kimi zaman öfke, çocuk için bir ilgi çekme aracına dönüşebilir. Bu durumda bazı olumsuz davranışları görmezden gelmek daha mantıklıdır. Böylece çocuk olumlu davranışlarla ilgi çekebileceğini fark edip olumsuzları azaltma yoluna gider. Bununla beraber onunla hissettikleri hakkında sohbet etmek, kendi duygularımızdan bahsetmek, bu konuda çocuğumuzun fikrini sormak da farkındalığı artırır. Eğer kendine veya çevresine zarar vermesi engellenemiyorsa bu durumda, uzman yardımına başvurulması daha uygundur.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:184 s.38