İnsanın sosyal bir varlık olması iletişim kurma gerekliliğini kaçınılmaz kıldı her zaman. Elbette bu gereksinim sadece kulak yakınlığı mesafeleri değil, uzakları da kapsayacak düzeyde olmalıydı. Bu nedenle şimdi bize son derece ilkel gelse de “Tam tam, mağara resimleri, davul, duman, güvercin, atlı haberci” gibi vasıtalar iletişim yöntemi olarak kullanıldı. Bugün ise hepsinin yerini telefon aldı.
Tarihte telefona benzeyen ilk icat on asır önce Çin’de ortaya çıktı. Bu alet, konuşma ve duyma bölümleri zarla kapatılmış bambudan bir sicim şeklindeydi. Telefon kelimesini ilk kez 1823 yılında fizikçi Wheatstone kullandı. Onun telefon dediği yukarıda bahsi geçen sicim telefondan çok da farklı değildir. Her ne kadar telefon kelimesinin aslı Yunanca “telos/uzak” ve “phone/ ses” anlamlarına gelen kelimelerin birleşmesiyle ortaya çıksa da bize Fransızcadan geldi. Çalan her telefonu açtığımızda ister istemez kullandığımız “Alo” kelimesi de Fransızların merhaba manasında kullandıkları “allô” kelimesinden geliyor. Dilbilimci Nurullah Ataç telefon sözcüğüne Türkçe karşılık olarak “uzaklaşarak konuşur” sözcüğünü türettiyse de bu telaffuz rağbet görmedi ve telefon sözcüğü kullanılmaya devam etti. Günümüze değin bu cihazın ne adı ne de ilk seslenme sözü değişti. Bununla birlikte insanın her şeyi mümkün mertebe kolaylaştırma meyli telefonu ilk tasarımından daha ileriye taşıdı.

Telgraf Tellerinden Telefon Hatlarına
1838’de Samuel Mors’un icat ettiği elektronik telgraf ile uzaklar yakın oluyor, iletilmek istenenler neredeyse anında karşı tarafa ulaşıyordu. Fakat aynı anda birden fazla mesajın iletilememesi, daha kullanışlı icatlara heveslendiriyordu bilim insanlarını. Bu tür çalışmalarda bulunanlardan biri de ses ve notaları farklı perdelerden aynı anda iletme fikrini “Çoklu Telgraf” teorisiyle ortaya koyan Alexander Graham Bell’di. Graham Bell çalışmalarını bir adım daha ileri taşımak, sesleri mekanik anlamda üreten bir cihaz yapmak istiyordu. Zira Bell’i bu gayrete iten özel bir sebep de vardı, annesi işitme engelliydi ve annesinin duymasına yardımcı olmayı arzu ediyordu.
Dünya 1876 yılını yaşadığı esnada Graham Bell, deneyleri sırasında bir odadan diğerine gerdiği telin yansıttığı ses titreşimlerini duydu. Nihayet çabaları sonuç verdi ve 10 Mart’ta yardımcısına “Bay Watson! Buraya gel. Seni görmek istiyorum” nidasıyla teller aracılığıyla ilk ses iletimini gerçekleştirdi. Böylece telefonu icat eden kişi olarak tarihe adını yazdırdı.
Ne var ki telgrafın yerini alabilecek başka bir cihazın varlığı gereksiz hatta inanılmaz sanılıyordu. Hatta telefonun icadından sonra patentini New York’taki Western Union Telgraf Şirketi’ne satmak isteyen Graham Bell’e şirket başkanı William Orton, “Telefon anlamsız bir oyuncaktan başka bir şey değil” diyordu. Dahası dönemin ABD başkanı bile “Fevkalade bir icat ama bunu kim kullanmak ister ki?” sözlerini sarf ediyordu. Bu algı, telefonu bir süre gölgede bıraksa da onun dünyaya hızla yayılmasını durduramadı.

1877 yılında ilk telefon hattı çekilmiş, 1878’de bir sayfa uzunluğunda ve 50 isme sahip ilk telefon rehberi piyasaya çıkmıştı. Fakat bir sorun vardı, ağızdan çıkan ses dalgalarının önce elektrik sinyallerine ve elektrik sinyallerinin yeniden kulakla duyulabilecek ses dalgalarına çevrilmesi gerekiyordu. Bunun içinse sabit iletim yapabilen bir kabloya ihtiyaç vardı. Bu sorun 1878 yılında New Haven Connecticut’ta kurulan ilk santral ile aşıldı. Arayan ve aranılan kişi bu santraldeki bir görevli yardımıyla birbirine bağlanıyor, görüşme gerçekleştiriliyordu.
Santrallerin birbiri ardınca açılmasıyla “santral memurluğu” adı verilen yeni bir iş alanı doğdu. Nedendir bilinmez bu iş için özellikle kadınlar tercih ediliyor, 1891 yılına kadar “kızlı telefon” denilen bir dönem yaşanıyordu. Graham Bell’in ortaklarından biri olan Almon B. Strowger’ın arka arkaya düğmeye basarak elektrik akımı üreten “Strowger Anahtarı”nı geliştirmesiyle santrallere ihtiyaç duyulmayan çevirmeli telefonlar ortaya çıktı ve haliyle “kızlı telefon” dönemi kapandı.

Cep Telefonunun İcadı
Mikrofonun gelişmesiyle dinleme ve konuşma için iki ayrı mekanizmadan oluşan ahizeli telefonlar, İtalyan asıllı mucit Marconi’nin radyoyu keşfi ile radyo dalgalarından istifade edilen telsiz telefonlar kullanıldı. 1940 ile 1960 yılları arasında yapılan çalışmalar sonucu teknik gelişme çift tonlu, çok frekanslı tuşlu telefonların seviyesine ulaştı. Akabinde numara görüntülü ev telefonları, araba telefonları üretildi. 100 yılı bulan telefondaki bu gelişmeler kablosuz telefonun icadı ile yerini cep telefonu dediğimiz ve neredeyse takibi zor gelişmelerin yaşandığı bir alana bıraktı.
Takriben 15 yıllık bir çalışma sonucu Martin Cooper tarafından icat edilip 1983 yılında piyasaya sürülen Motorola DynaTAC 8000X modeli ilk cep telefonu olarak teknoloji tarihinde yerini aldı. İki kapaklı, tuşlu, ekranlı ve 35 dakikalık görüşme yapılabilen bu cep telefonundan sonra tüm dünyayı saran GSM sistemi teknoloji dünyasının yeni gündemi oldu.
Cep telefonu modellerinde ve özelliklerinde de değişiklikler yaşandı. 1980’li yıllarda ilk antensiz cep telefonu, 1997’de ilk renkli ekran, 2001’de ilk bluetooth, 2004’te ilk görüntülü görüşme yapılabilen telefonlar piyasaya sürüldü. Tuş takımı olmadan sadece dokunmatik ekrana sahip olması, multimedya ve kablosuz internet özellikleri ve 3. parti bir yazılım ile akıllı telefon olarak tarihe geçen ilk cihaz ise iPhone 1 oldu. Ve nihayetinde bugün telefon artık sadece bir iletişim aracı olmaktan çıktı. Aynı zamanda bilgisayar, televizyon, müzik çalar, fotoğraf makinesi olarak da kullanılmaya başladı.

Telefonun Ülkemize Girişi
1880’lerde dünyaya hızla yayılan telefon Sultan II. Abdülhamid döneminde Osmanlı’da kullanıma sokuldu ve ilk telefon hattı 1881’de Soğukçeşme’deki eski telgrafhane binası ile Yeni Cami Postanesi arasına çekildi. Fakat bu kullanım daha çok devlet makamlarına özgü oldu. Halka açık telefon hatlarının kurulumu ise 1911 yılını buldu. Ülkemizde uluslararası ilk telefon santrali 1985’te tamamlandı. 1994’te ilk uydumuz Turksat 1C fırlatıldı ve bu sayede uluslararası bağlantılarda uydular kullanılmaya başlandı. Türkiye’de ilk cep telefonu kullanımı ise 23 Şubat 1994 yılında gerçekleşti.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:184 s.12