Görüş Bildir

Tedavi Edilemeyen Cehalet Hastalığı

Cehalet hastalığı nedir. Tedavi edilemeyen cehalet hastalığı. Cehalet hastalığının kısımları.

12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah “Eyyühe’l- Veled: Gençliğe Öğütler” adlı meşhur eserinde şöyle der:

Ey oğul! Bil ki cehalet hastalığı dört kısımdır: Bunlardan sadece biri tedavi edilebilir; diğerlerinin tedavisi ise mümkün değildir.

Tedavi edilemeyenler şunlardır:

Birincisi: Soru ve itirazları haset ve öfkeden kaynaklanan kimsedir. Sen ona en güzel cevapları versen, izah etsen de öfkesi, kini ve düşmanlığı daha da artar. Bu durumda en doğru yol bu kişinin sorularına cevap vermekle uğraşmamaktır. Denilmiştir ki: “Bütün düşmanlıkların ortadan kaldırılma ihtimali vardır. Fakat hasedinden dolayı düşmanlık edenin düşmanlığı yok olmaz.”

Sana düşen bu gibi kimselerden yüz çevirmen ve onları hastalıklarıyla baş başa bırakmandır. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Artık sen bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir.” (Necm 29)
Haset edenler, konuşmaları ve yaptıklarıyla biriktirmiş oldukları güzel amellerini yakıp yok ederler. Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam bu hususta şöyle buyurmuştur: “Ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, haset de yapılan iyilikleri öylece yakar.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 525)

İkincisi: Cehaleti ahmaklığından kaynaklanan kimsedir. Böyle kimselerin hastalığı da tedavi kabul etmez. Bu kimseler hakkında Hz. İsa aleyhisselâm şöyle demiştir: “Ben Allah Teâlâ’nın izniyle ölüleri diriltmekte zorluk çekmedim. Fakat ahmakları tedavi etmekten âciz kaldım.”

Bu gibi kişiler, azıcık ilimle meşgul olup, aklî ve naklî ilimlerden bir şeyler öğrendikten sonra ömrünün tamamını ilim öğrenmek ve öğretmekle geçiren büyük âlimlere ahmakça sorular sorar ve itiraz ederler. Bunlar bir şey bilmezler, aynı zamanda kendilerinin bilmediği meseleleri büyük âlimlerin de bilmediğini zannederler. Bu kadarcık hakikati bilmekten âciz olanın soruları elbette ahmaklığından kaynaklanır. Bunların sorularıyla meşgul olmamak gerekir.

Üçüncüsü: Bir kişi gerçeği bulmak için danışıyor, büyüklerin sözlerinden anlayamadıklarını kendi anlayışındaki kusurdan sayıyor. Sorularını istifade etmek için soruyor. Yani iyi niyetli, fakat anlayışı ve zekâsı kıt biri. Hakikati bir türlü idrak edemiyor. Böyle kişinin sorusuna cevap vermekle meşgul olmak da gerekmez. Bu konuda Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Biz peygamberler topluluğu insanların anlayışlarına göre konuşmakla emrolunduk.” (Zebîdî, İthâf, 1/558; ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb, 23)

Tedavi edilebilen dördüncüsü ise basit cehalet hastalığıdır. Böyle kişi gerçeği öğrenmek için danışan, akıllı ve anlayışlı biridir. Haset, öfke, şehvet ve makam sevdasına mağlup değildir. Doğru yolu aramaktadır. Soru ve itirazları inkâr, inat ve imtihan olsun diye değildir. İşte bu kimsenin hastalığı tedavi edilebilir. Onun sorularıyla meşgul olmak caiz, hatta vaciptir.


Aşağıdaki kaynaklardan faydalanılmıştır:
Semerkand Dergisi Sayı:289 s.51



nizami hayat logo