Su Gibi Azizdir İnsanoğlu

Su mucizevi bir varlıktır. Gökten nazlı nazlı süzülerek kuruyup çatlayan toprağa can suyu olan yağmurlarda, bitkilerdeki çeşitlilikte, ağaçlar ve çiçeklerdeki renk cümbüşünde, meyvelere tat veren her bir katrede ve daha birçok yerde Allah’ın Cemal ve Celal sıfatlarının aksettiği ayna olarak karşımıza çıkar. Sonsuzluk ikliminin eşlik ettiği tüm güzellikler onunla hayat bulur. Dokunuşuyla tohumların fidana dönüşme hayali gerçekleşir. Ağaçlar tomurcuklanır. Çiçekler renklenir. Ab-ı hayat olur kainata. Kainat onunla hayat bulur.
Saflığın, duru ve arı olmanın ebedi başlangıcıdır su. Gökte var, yerde var, maddede var, manada ise en sadık yardır. Nar da onun içindedir, nur da. Yağınca yeryüzüne rahmet olur, akınca yaratılan nice mahlukata sığınak. Canlılar onun içinde, o ise kainatın içinde yüzer. Ateşi söndürür. Kirli olanı yıkar, temizler, arındırır. Canlıdır, hareketi bereket bilir, hizmeti nimet sanki... Hayat bulması için cem olması, cemaat olması gerekir. Zira yalnız kalırsa bulanıklaşır, kokar. Kendi zarar gördüğü gibi etrafına da fayda sağlayamaz. Ölü ve kullanılamaz bir hal alır.
Derinliklerinde Arınmak İçin Deryaya İhtiyaç Duyar
İnsanoğlu da su gibidir. Azizdir. Ahsen-i takvimdir. Birlik ve beraberlik içinde iken engin bir nehir gibi çağlar tüm güzellikleri. Yaşam vaad eder.
Ne zaman ki şer sandığı bir musibet hasıl olur; rüzgarıyla toz toprak savrulur gönül odalarına, yalnızlık hüküm sürer zihninin girdabında, vakit kabuğuna çekilir, berrak olan rengi bulanıklaşır. Dibi görünmez hislerinin. Giriftleşir. Duruluğunu, berraklığını kaybeden gönlünü temizlemek için bir gönül ehliyle tanışması, hemhal olması gerekir. Yağmur olup derinliklerinde arınmak için deryaya ihtiyaç duyar.
Nitekim felaketi gibi görünen bu rüzgar yeniden kavuşacağı tertemiz suyun habercisidir. Zira Yüce Allah (celle celaluhu) Furkan suresinde “Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O’dur. Gökten de tertemiz su indirdik ki onunla ölü toprağı canlandıralım ve hayvanıyla insanıyla yarattığımız nice varlıkları suya kavuşturalım” (Furkan, 48-49) buyurmuştur.
Rüzgar diner, nazlı nazlı yağmur damlaları iner gökyüzünden. Kirli olan temizlenir. Temiz olanlar birleşir. Az olan çoğalır, cem olur, cemaat olur. Daha sonra her çok bir olur. Daha derin, daha temiz, daha güçlü çağlar. Tıpkı insanoğlu gibi. Çünkü gönül de su gibi aslına olan muhabbetten dolayı aşıklar gibi çoşkunlaşır, cezbeye kapılır. Yunus Emre hazretlerinin “Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın?” diyerek kendi gönlüne seslendiği gibi… İnsan kendini bilirse su gibi sırrına kavuşur ve Hak ile bir olur. Suyun, Allah’ı zikrettiğini ve bundan dolayı mübarek olduğunu bilir. Zikredenlerle birlikte olur. Yunus Emre hazretlerinin buyurduğu “Şol cennetin ırmakları / Akar Allah deyu deyu” mısralarının sırrına erişir. Her bir zerresiyle korur bütünlüğünü. Bir olana döner yüzünü ve yakarır.
Fuzuli’nin, Efendimize (aleyhi’ssalatu ve’s-selam) duyduğu muhabbeti dile getirdiği Su Kasidesi’ndeki yakarış gibi yakarır:
“Gam güni etme dil-i bimardan tiğun diriğ / Hayrdur virmek karanluk gicede bimara su.”
(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme. Karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.)
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:215 s.30