Görüş Bildir

Samt Nedir?

samt nedir

Samt, sözlüklerde sükût etmek, uzun süre susmak, konuşmamak anlamına gelen, nefs terbiyesi açısından önemli bir tasavvufî kavramdır. Samt, gerektiğince konuşmak, boş sözleri terk etmek, mecburiyet olmadıkça konuşmamak ve sûfinin azaları ve kalbinde sükûnete kavuşması demektir. Samt halinin yani sükût etmenin sonucu ise huzura kavuşmaktır.

Sükût etmenin önemi hakkında Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe inanan misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun.”

Tasavvufta susmak kavramı.

Susmanın Fazileti


Yine Efendimiz s.a.v., Ukbe b. Amr r.a.’ın “Kurtuluş nedir?” sorusu üzerine “Dilini muhafaza et, evine git ve günahına ağla.” cevabı ile kişinin gerekmedikçe konuşmamasına işaret buyurmuşlardır.

Hz. İsa a.s.’a “Bize öyle bir amel söyle ki onunla amel edince cennete girelim.” denildiğinde “Hiç konuşmayın!” diye cevap vermiştir. “Buna gücümüz yetmez.” denildiğinde ise “Öyleyse sadece hayırlı konuşun.” buyurmuştur.

İmam Gazalî k.s. hazretleri, kendisine susmanın faziletinin çok olmasının sebebi sorulduğunda şöyle cevap verir:

Susmanın faziletinin çok olmasının sebebi, dilin âfetinin çokluğudur. O âfetler: Yanlış konuşmak, yalan, gıybet, kovuculuk, riya, münafıklık, çirkin sözler söylemek, münakaşa yapmak, nefsi temize çıkarmak, bâtıla dalmak, başkasıyla kavga etmek, fuzulî konuşmak, hakikati tahrif etmek, hakikate ilavelerde bulunmak veya hakikatten eksiltmek, halka eziyet etmek veya halkın namusuna saldırmaktır. Görüldüğü üzere bu âfetler çok. Bunlar dile ağır gelmediği gibi kişiye zevk verir. Nefs ve şeytan insanı bunlara çeker. Bu yüzden konuşkanlıkta tehlike, susmakta ise selamet vardır.”

Susmanın faydaları.

Konuşmanın Gerektiği Yerde Susmak


Sûfiler susmanın önemini anlatırken, konuşmanın gerektiği yerde susmanın şeytanlık olduğunu ifade etmişler ve demişlerdir ki: “Hak çiğnenirken susan dilsiz şeytandır.”

O halde sükûtun yeri ve zamanı vardır. Bu yer ve zamanı belirleyen ise Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye ve bu ikisinden çıkarılan hükümlerdir. Sûfiler nerede susulup nerede konuşulacağını şu kaide ile bilirler: “Konuşmak nefsine hoş geldiğinde sus, susmak nefsine hoş geldiğinde ise konuş.”

Konuşmanın dört kısım olduğunu söyleyen İmam Gazalî k.s. hazretleri bunları şöyle açıklar:

“Konuşmanın bir kısmı kesinlikle zararlı, bir kısmı faydalı, bir kısmı hem zararlı hem faydalı, bir kısmı ise ne zararlı ne de faydalıdır.

İçinde zarar olan konuşmalardan uzak durmak gerekir. O konuşmaların faydası zararını karşılayamaz. İçinde ne fayda ne zarar olan konuşma ise, boş konuşmadır. Onda da zaman boşa harcanır. Zamanın boşa harcanması da zarardır.

Böylece konuşmanın dörtte üçü gider, dörtte biri kalır: Faydalı konuşma. Onun içinde de tehlike vardır. Çünkü içine riyanın inceliklerinden abartı, nefsi temize çıkarma ve fuzulî konuşma gibi günah olan şeyler karışabilir. Öyle bir şekilde karışır ki anlaşılması hayli zordur. Bu nedenle insan böyle bir konuşmayla da kendisini tehlikeye atmış olabilir.”

Susmanın fazileti.

Dilin ve Kalbin Sükûtu


Samt, yani susmak, dilin ve kalbin sükûtu olarak ikiye ayrılır. Dilin sükûtu gereksiz konuşmayı terk etmektir. Kalbin sükûtu ise Allah’ın hükmettiği her şeyden razı olması ve rızkın O’nun güvencesinde olduğunu bilmenin huzuruyla hiçbir vesveseye kapılmamasıdır.

Şehabeddin Sühreverdî k.s. hazretleri kalbin sükûtunu vacip ve müstehap olarak ikiye ayırır ve bunları şöyle açıklar:

“Vacip olan sükût, müslümanlar hakkında kötü zanda bulunmayı ve yanlış itikadı terk etmektir. Müstehap olanı ise dünyayı, makamı ve rızkı talep etmekten nefsini alıkoymaktır.”

Bir de ruhun sükûtu vardır ki Ebu Bekir Fârisî k.s. hazretleri bu konuyu şöyle ifade eder: “Geçmiş ve gelecek ile meşgul olmayı bırakmak ruhun sükûtudur.”

“Kalbini en iyi biçimde koruyan kimdir?” diye sorduklarında Zünnun Mısrî k.s. hazretleri, “Diline en çok hâkim olandır.” cevabını verir. Şu halde kalp, gereksiz ve çok konuşma sebebiyle gafletle dolar, bu da kişiyi Allah Tealâ’dan uzaklaştırır. Susmak ise sâlike tefekkür kapılarını açar. Kendi nefsinin halini düşünen eksiklerinin ve günahlarının farkına varır ki, böylece kendisini muhasebe etmeye başlar. Bu farkına varış ve muhasebe ise amele yönlendirir.

Sükûtun dilin iffeti olduğunu söyleyen sûfiler, dili yırtıcı bir hayvana da benzetirler. Çünkü insanın başına genelde dili ile söyledikleri dert açar. Bu sebeple yırtıcı hayvan gibi olan o dili sükût ile bağlamak gerekir. Yine sûfiler, dervişin konuşmayı öğrendiği gibi sükûtu da öğrenmesi gerektiğini söylerler.

İbrahim Teymî k.s. hazretleri de günah işlemekten korkan müminle, korkmayan fâcir arasındaki farkı şöyle anlatır: “Mümin konuşmak istediği zaman düşünür. Eğer ahiret ecri bakımından lehinde ise konuşur, aksi takdirde susar. Fâcirin konuşması ise kontrolsüz bir şekilde devam eder gider.”

Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Dergisi - Sayı 253 s.16



nizami hayat logo