Görüş Bildir

Rızık ile Ecel Mukadderdir

Rızık ve ecel ilişkisi.

Kişi ne kadar gayret gösterirse göstersin kendisine takdir edilen rızıktan fazlasını yiyemez. İnsanoğlunun fazla hırslanıp hayatı çekilmez hale getirecek aşırılıklarda bulunmaması, bütün mesaisini bu yolda harcamaması için rızık mukadder kılınmıştır. Aynı şekilde kişi ne kadar kaçarsa kaçsın, ne kadar uzun yaşama çabasına girerse girsin, kendisine takdir edilen ecelin ötesine geçemez. İnsanoğlu ecel ve rızkın mukadder olduğuna inanarak hayatına devam ederse hem zihnen hem bedenen rahat eder. O yüzden boşuna tasa etmemeli, nasibinde ne varsa onu yiyeceğini aklından çıkarmamalıdır. Görevimiz sadece nasibimizi aramaktır. Nasibini helal yoldan arayan helal lokma yer, nasibin haram yoldan arayan haram lokma yer. Nasibini arama şekli kişinin elindedir; miktarı ve ölçüsü ise Allah Teala’nın takdirindedir.

Gelin, size bu hususla ilgili bir hikaye anlatayım. Bir medresede rızık konusu işlenirken talebelerden biri merakını gizlemeyerek hocasına sorar: “Ecel peşimizden geldiği gibi, rızkımız da peşimizden gelir mi?” Hocası, “Evet evladım. Vakti gelmiş olanı ecel nasıl gelip buluyorsa, rızkı da gelir insanı bulur. İnsanın sadece gayret etmesi yeterli olur, rızkı zaten hazırdır” diye cevaplar. Bu cevabı alan talebeyi bir merak salar. Kendi kendine, “Rızık konusunda benim inancım tamdır. Sadece rızık gelip beni nasıl bulacak, onu çok merak ediyorum” diyerek, bulunduğu şehirden çıkıp tenha bir yere gider, “Rızkım gelip beni bulsun” diye beklemeye başlar.

Bir müddet sonra o taraftan geçmekte olan bir kervan aniden bastıran yağmurdan korunmak için yer ararken tenhada bekleyen talebeyi görür. Kervandakiler onunla konuşmaya çalışır, ancak talebe kendi kendine düşünür ve “Cevap verirsem rızkımın gelip beni bulmasına engel olurum” diye cevap vermez. Hal böyle olunca kervanbaşı talebenin yakınında ateş yakar, onu ısıtır, önüne yemekler koyar ancak talebe yine bir şey yemez ve konuşmaz. Orada bulunanlardan biri kervan başına şöyle der: “Efendim! Sanırım bu genç adam uzun süredir burada aç ve susuz kalmış, soğuktan ve açlıktan çenesi kilitlemiş, bir şey yiyip içemiyor. Siz onun çenesini tutun, ben de şu demir çubukla ağzını açmaya çalışayım. Bir kişi de eline sıcak sütü alsın, ağzını açtığımız anda sütü ağzına döksün.” Talebe, ağzını demir çubukla açmaya çalışan adamın ciddiyetini görünce hemen konuşmaya başlar: “Durun! Ben iyiyim. Hiçbir şeyim yok. Rızık konusunda merak ettiğim bir hususu Allah Teala sizin aracılığınızla bana şöyle gösterdi: Allah kuluna tahsis ettiği rızkı, kul nerede olursa olsun yine ona ulaştırır. Şayet kul ağzını açmazsa demir çubuk sokarak ağzını açtırır, rızkını boğazından geçirterek yine o kişiyi nasiplendirir.”

Aziz dostum! Rızkın bir kısmı geniş ve bol, bir kısmı az ve dardır. İçecekten olan nasip dahi böyledir. İnsanların bir kısmı su ile hararetini söndürürken, bir kısmı da su yanında bol bol süt ve şerbet içer. Ne su içenin yaşamış olduğu darlık ve sıkıntı kendinin aciz ve zayıflığından, ne de süt ve şerbet içenin mazhar olduğu bolluk ve bereket kendisinin fazilet ve zekasındandır. Bu ancak mülk sahibi olan Allah Teala’nın hükmü, irade ve dilemesi iledir. Ömrünüz bereketli, nasibiniz bol olsun inşallah.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:212 s.47



nizami hayat logo