Görüş Bildir

Peygamberlere Neden İhtiyaç Duyulur?

Peygamberlere neden ihtiyaç duyulur.

Bilindiği gibi, yüce Allah, kendisinin kutsal varlığını ve birliğini bilmeleri, kendisine ibadet ve itaatte bulunmaları için insanları yaratmıştır. İnsanları diğer birçok yaratık arasında akıl ve düşünce ile seçkin kılmıştır. Onun için bir insan aklını güzel kullandığı takdirde, kendisini yaratıp da ona düşünüp anlama gücünü veren bir yaratıcının varlığını sezer. Kendisinin ve çevresindeki varlıkların öyle rastgele kendiliklerinden var olmadıklarını anlar. Böylece kendisinde ilâhî bir düşünce doğar ve büyük bir kudret sahibi yaratıcının var olduğu inancına ulaşır.

Fakat o yüce yaratıcıyı hiç kimse şanına uygun bir şekilde bilemez. O’nun peygamberine uymayan kimse, Allah’ın razı olmadığı ibadetlerin hangileri olduğunu kestiremez, yaratılış hikmetinin ne olduğunu anlayamaz. İnsanlar arasındaki ilişki ve karşılıklı hakların nelerden ibaret bulunduğunu ve görevlerin ne olduğunu gereği üzere belirleyemez. Nihayet yaratılış gayesinin dışında yürür de bundan haberi olmaz. Cehalet içinde bulunduğunun farkına varamaz. Böylece ebedî mutluluktan yoksun kaldığını anlayamaz.

Peygamberlerin varlığından haberi bulunmayan veya peygamberlerin yoluna inanmayıp gerçekleri bozarak değiştiren nice milletler sapıtmışlar, insanlığa yakışmayan hallere düşmüşlerdir. Aralarında her türlü vahşet hareketleri türemiş, insanlara, ağaçlara ve taşlara tapınıp durmuşlardır.

İşte insanları bu gibi çirkin hallerden kurtarmak, onlara din ile dünya görevlerini öğretmek ve böylece hem dünya hem de ahiret mutluluğuna ermelerini sağlamak için Allah’ın elçileri olan peygamberlere ihtiyaç vardır. Onun için yüce Allah kendi ihsan ve ikramı ile insanlara peygamberler göndermiştir. Böylece insanlara karşı ilâhî hüccet yani delil tamam olmuştur. Artık hiç kimse, “Ben görevimi bilmiyordum; onun için sana ibadet edemedim” diye özür beyan edemeyecektir. Çünkü yüce Allah insanlara görev bildiren peygamberleri göndermiştir. Bunlar Allah’ın hüccet ve delilleridir.

Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusu, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed’dir [sallallahu aleyhi vesellem]. Hz. Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem], yeryüzündeki bütün milletlere gönderilmiş bir peygamberdir. Peygamberliği kıyamete kadar devam edecektir; en son peygamberdir. Onun yaymış olduğu din, bütün insanlara aittir. Onun getirdiği İslâm dini, bütün insanlığın dinidir, yaratılış gayesine en uygun olan bir dindir. Her zaman için ihtiyaçlara cevap verecek olan hikmet dolu ebedî bir dindir. O mübarek peygamberin getirdiği kitap (Kur’an) tümü ile hiçbir değişikliğe uğramaksızın kıyamete kadar Allah tarafından korunmuş olacaktır.

Sonuç: Beşeriyet öteden beri peygamberlere muhtaç bulunmuştur. Peygamberlere uymaksızın hak yolu bulacağını ve Hakk’a ereceğini savunan bir gafile soralım: Eğer peygamberlerin varlığından habersiz bir bölgede yetişmiş bulunsaydı, kendisinde Allah’ın varlığı ve O’na karşı görevleriyle ilgili fikirler gerçek şekliyle bulunabilecek miydi? Din ve dünya işlerine ait görevleri belirleyebilecek miydi? Kendi vicdanında yüksek duygulara karşı bir çekicilik bulabilecek miydi?

Zavallı insan! Kendi ruhunda sönük bir şekilde parıldamaya başlayan bazı yüksek fikirlerin kendisine nereden geldiğini hiç düşünmemektedir. En kolay işlerde ve fenlerde bile bir hocaya, ustaya ve yol göstericiye insan muhtaç olur da en önemli olan din konusunda gerçekleri öğrenmek için bir öğreticiye, bir yol göstericiye nasıl muhtaç olmaz? Doğrusu, sağduyulu hiçbir düşünür, peygamberlere olan ihtiyacı inkâr edemez.

“Hiçbir ümmet yoktur ki onlar içinden bir uyarıcı (peygamber) gelip geçmiş olmasın” (Fâtır 35/24).


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslâm İlmihali



nizami hayat logo