Ana SayfaTOPLUMOtizmli Bireyleri Anlamak

Otizmli Bireyleri Anlamak

Şu ana kadar “Hepimiz engelli adayıyız” diye düşünmemiş olan var mı aramızda? Muhtemelen yok. Belki de hepimiz, bir gün başımıza gelebilecekler üzerinden anlamaya çalıştık engellileri. Fakat bu anlama çabamız pek işe yaramamış olmalı ki engelli bireylerin yaşadıkları zorlukları değiştirmedi. Engelli ya da engelli yakını olmanın, aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunun altını çizmek, empatik bir tavır sergileme altyapısını bu korkuya bağlamak da kimilerince eleştirilen bir yaklaşım. Nitekim engelliler ve aileleri “Bir gün siz de engelli olabilirsiniz” tehdidi üzerinden insanları engellilerin halinden anlamaya davet etmenin, aslında kırıcı olduğunu dile getiriyor. Zira bu yaklaşımda engelli bireylerin farklılığına bir vurgu var ve bu vurgu yatay değil, dikey bir farkı, neredeyse sınıf farkını işaret ediyor.

Geçtiğimiz zamanlarda bir ilimizde yaşanan otizmli çocukların yuhalanması olayı da aslında bu dikey farklılık algısından kaynaklanıyor. Engelli olmayı bir hata gibi gören kimi veliler otizmli öğrencilerin kendi çocuklarının rahatını kaçırdığını ileri sürüyorlardı. Zira öncelik “normal” olanındı ve okullarda engelli öğrencilere sağlanan imkanlar bir lütuf gibi algılanıyordu. Oysa toplumun bir parçası olan engelli bireylerin de doğal olarak toplum içinde kendi yerini bulma hakkı vardı.Kaynaştırma eğitimi işte bu hakkın gerçekleşmesi için hayata geçirilmiş bir uygulamadır ve engelli çocukların gelişiminde son derece önemli bir yeri vardır.

Kaynaştırma Eğitimi Topluma Katılmanın İlk Ve En Önemli Adımı

Otizm Vakfı Genel Sekreteri Hülya Saygı, kaynaştırma eğitiminin engelli bireyler açısından önemini, bu süreçte karşılaştıkları zorlukları ve daha iyisi için neler yapılması gerektiğini otizmli çocuklar özelinde şöyle izah ediyor: “Otizm; genellikle ilk 3 yaşta başlayan ve hayat boyu devam eden, kişinin etrafıyla sözel ve sözel olmayan şekilde uygun ilişki kuramaması, sosyal etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla kendini gösteren bir gelişim bozukluğudur. Burada genel olarak sıralanan özellikler; erken yaşta başlanan, yoğun ve nitelikli bir eğitim ile tipik gelişen bireylere yakın bir hale getirilebildiği gibi, eğitim alma imkanı bulamayan bireylerde ağırlaşarak devam eden ve belki de geri dönülemeyecek şekilde kalıcı olan davranış bozuklukları şeklinde pekişmektedir.

Engel grupları içinde toplumda hala yeterince bilinirliği olmayan ve en çok da davranış problemlerine yoğunlaşıldığı için kaynaştırma öğrencisi olarak; veliler, okul idarecileri, öğretmenler tarafından kabul görmeyen bir engel grubudur otizm. Ancak, anlayışla ve bilinçli bir şekilde yaklaşıldığında ulaşmak zor değildir. Sınıf ortamının gürültülü olması, tiz sesler, sınıftaki itişme kakışma otizmli çocukların zor alışabildiği problemler. Çocukların aralarına almamaları, birlikte oynamamaları, dalga geçmeleri gibi olumsuz tutumlar otizmli bir çocuğun içine kapanmasına neden olabilir. Okullarda bu yüzden destek eğitim sınıflarının olması gerekmektedir. Buralarda destek verecek eğitimcinin otizm konusunda yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Sınıf öğretmenlerinin konuyla ilgili eğitim alması gerekir. Okul yönetiminin özel gereksinimli çocuklar için gereken ortamı sağlaması, yasalarla zorunlu hale getirilmiştir. Otizmli çocuğa en azından alışıncaya kadar birinin refakat etmesine izin verilmesi gibi çözümler olabilmektedir. İstenildiği takdirde çözüm bulunamaması gibi bir ihtimal yok, aksine bu zaten yasal bir zorunluluk.

Okul öncesi dönemde ve olabilecek en erken yaşta eğitime başlanılması ile davranış problemleri -ki bunlar genel olarak iletişim problemleridir- büyük ölçüde çözülmektedir. Bunun olabilmesi için de nitelikli özel eğitim kurumlarında eğitim alınması, devletin bu aşamada maddi desteğinin artırılması gerekmektedir. Devlet desteği ayda 12 ders saati için verilmektedir. Oysa bu destek gelişmiş ülkelerde 40 saate kadar çıkmaktadır. Erken yaşta başlanılan eğitime verilecek destek ile kaynaştırma sınıflarına girebilen, hayatına tipik gelişen bireylerle birlikte devam eden otizmli bireylerin artması, ileri yaşlarda bakım hizmeti için yapılacak giderleri de düşürecektir.”

“O Çocuğa Bulaşsa Bulaşsa İnsanlık Bulaşır”

Toplum olmaktan bahsediyorsak birlik ve beraberlikten, gerektiğinde ihtiyacı olana omuz vermekten de bahsediyoruz demektir. Ancak yanlış fikirlerimiz ve bilinçsiz tavırlarımız nedeniyle toplumda ihtiyaç sahibi olan bireyleri öteliyoruz. Tüm bunlar olurken elbette toplumun geleceği çocuklarımız da fedakarlık ve yardımseverlik gibi erdemlerden bihaber yetişiyor. Oysa Saygılı’nın belirttiği üzere engelli arkadaşlarıyla aynı sınıfta, okulda eğitim alan çocukların çok daha farklı insani yönleri gelişiyor: “Sınıflarında özel gereksinimli kaynaştırma öğrencisi olan çocuklar küçük yaşta hayata ve insan olmaya dair bir şeyler kazanmaktadır. Hayatın toz pembe olmadığı, toplumun farklılıklarıyla bir bütün olduğunu küçük yaşlardan itibaren öğrenmektedirler. Sınıflarında kaynaştırma öğrencisi olan velilerden kendi çocuklarındaki insani gelişmeyi nasıl gözlemlediklerine ilişkin değerlendirmeler alıyoruz zaman zaman. Ancak maalesef eğitim bir yarış ortamı gibi görüldüğü ve hırsla kendi istekleri doğrultusunda çocukları koşturmaya çalışan insanlar olduğu sürece sınıftaki zor ve farklı öğrenen bir çocuk engel gibi görülüyor. ‘Gitsin kendileri gibi olan çocuklarla okusun, benim çocuğumu engellemesin’ düşünceleriyle karşılaşabiliyorız.

Öte yandan şöyle bir gerçek de var. Otizm tanısı konarak sınıfta ayrıştırılan bu çocuklar belki de diğer çocuklar kadar sınıf düzenini bozmuyor. Kaldı ki otizmli çocukların iyi eğitimle ortaya çıkabilecek çok gelişmiş yanları da olabiliyor. Onlardaki farklı algılama tarzı, soyut düşünmedeki zorlukları ve her şeyi olduğu gibi görmeleri; yalansız, uydurmasız, yalın bir dünyaları olması, diğer çocuklara pek çok katkı sağlayabilir. Bir arada olmadığımız, birbirimizi tanımadığımız, tanımak ve öğrenmek için çaba sarf etmediğimiz takdirde nasıl bütünleşme sağlayacağız? Pek çok kişinin otizmi bulaşıcı bir hastalık sandığını biliyoruz. Acaba benim çocuğuma da geçer mi? Geçmez, o çocuğa bulaşsa bulaşsa insanlık bulaşır, vicdan bulaşır. Herkes kendisi gibi olanlarla bir arada olursa, toplum olunabilir mi? Otizm, adı üstünde bir içe dönüklük hali. Toplumdaki bu sosyal dışlanma ile otizmli bireyin sadece kendisi değil, ailesi de toplumdan uzaklaşmak zorunda kalıyor.”

Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:172 s.06

İLGİLİ YAZILAR

ÖNE ÇIKANLAR

ÖNERİLEN YAZILAR