Görüş Bildir

Osmanlı’da Lohusa Adetleri

Osmanlı’da lohusa adetleri.

Çeşitli adetler ve bu adetlerden doğan merasimler Osmanlı Devleti’nin en renkli yüzlerinden biridir. Bugün unuttuğumuz yahut umursamadığımız hayatın içindeki nice sahneler Osmanlı’da şenlik havasında geçerdi. Ve bu şenlikler alelade birer eğlenceden ibaret değil, toplumu kaynaştıran en temel unsurlardandı. İşte, bunlardan biri de lohusalık adetleri ve merasimidir. 

Osmanlı döneminde doğum yapan kadının baş tarafına gelen duvara sırma kese içinde bir Mushaf-ı Şerif asılırdı. Ebe hanım çocuğu dizine alır, Mushaf-ı Şerif’i açar, parmağını sayfasına değdirip çocuğun ağzına sürer ve kulağına üç kere ezan okurdu. Bunlar yapılmadan çocuğa süt vermezlerdi. Çocuğun sağlam doğduğu ve lohusanın selametle kurtulduğu babasına yahut dedesine müjdelenir; baba ve dededen kim varsa odaya girer, kucağına verilen bebeği besmele ile alır, Hakk’a şükreder ve lohusaya hayır dua ederek kurtuluşunu tebrik edip gözlerinden öperdi. Ebe hanıma da münasip bir bahşiş verilerek odadan çıkılırdı.

Osmanlı’da lohusaya verilen yemekler. Lohusaya kaynatılmış et suyu ve süt verilirdi.

Kaynatılmış et suyu ve süt verilirdi


Yeni doğmuş çocuğun sancılanmaması için bir şeftali çekirdeği dövülüp tülbent içerisinde ağzına verilirdi. Sancıya karşı çörek otu ile anasondan da yararlanılırdı. İkisi kaynatılıp ufak bir kaşık ile çocuğun ağzına akıtılırdı. Lohusaya da sabah akşam kaynatılmış et suyu ve süt verilirdi. Lohusaya soğuk su içirilmezdi, yuvarlak biçimli şeyler (elma, portakal, karpuz gibi) yedirmemek de adetlerdendi.

Lohusa, yedi gün boyunca yalnız bırakılmazdı


Lohusa, yedi gün boyunca yalnız bırakılmazdı. “Al basması” (ateşli enfeksiyon, lohusalık humması) olmasın diye yedi gün içinde gelen misafirlerden kırmızı elbise giymiş olanlar lohusanın yanına alınmazdı. Yine al basmasını önlemek için odaya ikişer-üçer hanım bir arada ve belirli aralıklarla girer, iki-üç dakika kadar oturup çıkarlardı.


Hediyeler yedi gün içinde verilirdi

Hediyelerin yedi gün içinde verilmesi de adettendir. Sonradan hediye getirilmesi ayıplanır. Maddi durumu iyi olan akraba ve ahbaplar altın mine üzerine işlenmiş “Maşallah” yazılı takım verirken, diğer yakınlar ve dostlar üzerinde çeşitli ayetlerin yazılı olduğu altından ayet-i kerime veya içine nefis elvan şekerler, acıbadem kurabiyeleri konulmuş ve kapağı çiçeklerle süslenmiş şeker sepeti yahut örme sepet içinde bir miktar anasonlu gevrek verirlerdi. Bunlar yeni doğan çocuğu kıskandırmamak ve sevmeye alıştırmak için bir süre sonra “Bak beyim” veya “Bak küçük hanım, yeni gelen bebek size ne getirmiş, ne kadar güzel...” gibi sözlerle evdeki çocuklara verilirdi.


Osmanlıda lohusa adetleri ve beşik alayı.


Kına Gecesi ve Beşik Alayı
 

Lohusanın yatağı yedinci gün kaldırılırdı. Ve o günün gecesinde ya “kına gecesi” denilen gece eğlencesi yapılır ya da yine gece eğlencesiyle beraber ertesi günün akşamı “beşik alayı” olarak tabir edilen bir merasim tertiplenirdi. Kına gecesi eğlencesi için lohusa hanımın civarda oturan arkadaşları ve yakın akrabalarıyla komşu hanımlar akşam yemeğine davet edilirdi. Yemekten sonra geç saatlerde mevsimine göre çeşitli meyveler hazırlanıp servis edilir, gelenler içinde sesi güzel hanımlar varsa türküler söylenip hoşça vakit geçirilirdi. Kına gecesinin ardından, ertesi günün akşamında beşik alayı yapılırdı. 

Beşik alayı ilk doğuma özgüydü. Doğumdan önce beşiğin her tarafı mavi ya da lacivert kadife ile kaplanır, sırma şeritlerle süslenirdi. Beşiğin iki yanı ile baş ve ayak uçları gümüşten yapılmış, küçüklü büyüklü kabartma çiçekli paftalarla süslenirdi. Baş ve ayak uçlarına ayrıca yapma elvan çiçekler takılırdı. Bardak denilen ve çocuğu sarmaya yarayan beşik atkıları, “telli istufe” olarak tabir edilen kumaştan yapılır; şiltesi en iyi cins şaldan, yastıkları sırmalı ipekten, yorganı yeşil dışında herhangi bir renkte canfesten olurdu.


Osmanlı’da lohusa adetleri ve lohusa şerbeti.


O gün ikindi vaktinden sonra davetli hanımlar gelmeye başlayınca evvela şerbet ikram edilir, sonra lohusa hanım ziyaret edilirdi. Bu sırada bir taraftan sofralar kurulmaya başlanır, akşam ezanından bir saat önce misafir hanımlar yemeğe alınmaya başlanırdı. Yemekler yendikten sonra kahve ikram edilir ve bu esnada akşam ezanı da okunmuş olurdu. Namazdan sonra yine kahve veya limonata, şerbet gibi içecekler ikram edilirdi. 

Daha sonra misafirler beşik alayının yapılacağı odaya alınırdı. Eğer mevsim kış ise sofa gayet büyük ve “musanna” mangallara konmuş ateşlerle ısıtılmış olurdu. Beşiği getirmek için hazırlanmış olan ve “soygun” denilen hanımlar beşiğin bulunduğu odaya girerlerdi. Ayak tarafı önde bulunmak üzere beşiği büyük bir itina ile tutup kaldırırlar, beşiğin iki tarafına da ikişer hanım geçerek defler eşliğinde beşiği gayet ağır bir yürüyüşle sofaya taşır ve ortaya koyarlardı. Bir süre sonra defler kesilir, orada hazır bulunanlara şu dua okunmaya başlanırdı:

“Beyim/Hanım bunda sallanacak. Hiç görmesin keder, yanakları allanacak. Ağzı tadı ballanacak. Eyleyelim böyle dua… Bize şerefler verecek. Daim safalar sürecek. Kendi de evlat görecek. Eyleyelim böyle dua… Mürüvvetin görsün peder. Görmesin valide keder. Herkes temenniler eder. Eyleyelim böyle dua... Beyim/Hanım bunda yatar, uyur. Afiyetle böyle büyür. Ebeveyni bunu görür. Eyleyelim böyle dua… Hem büyüsün sıhhat ile. Çok yaşasın rifat ile. Merzuk ola vüs’at ile. Eyleyelim böyle dua… Dua edildikten sonra “Amin” sesleriyle beşik tekrar alınır, deflerle münasip türküler söylenerek ve yavaş bir yürüyüşle doğruca lohusa hanımın odasına götürülüp önüne konulurdu. Kadınlar, lohusayı tebrik ederdi. Lohusa hanımın validesi henüz içine çocuk konmadan beşiğinin içine “Rızkı bol olsun” niyetiyle birkaç altın atar, bu altınlar ise ebe hanıma bahşiş olarak verilirdi. Akabinde misafirlere yine kahve ikram edilirdi. Hanımlar kendi arasında oyun ve eğlence tertip ederek merasimi tamamlarlardı.

Osmanlı’da lohusa hamamı.

Lohusa Hamamı


Lohusayı kırkıncı gün hamama sokmak usulden ve sağlık kurallarındandı. Lohusa ya evdeki hamama girer ya da çarşı hamamına götürülürdü. Çarşı hamamına gidilecekse hamamcı hanımla görüşülerek gün kararlaştırılır ve lazım olan hazırlıklar yapılırdı. Hanımların gelişini bekleyen hamamcı hanım ve beraberindekiler ellerindeki defleri çalarak lohusa hanımı ve diğer misafirleri kapıda karşılarlardı. Lohusa hanım evvela hamamın “soğukluk” denilen kısmında uygun bir yere alınır, hamamın pek sıcak olmayan yerinde bir kurna seçilerek bunun arkasındaki duvara beyaz bir havlu asılır, önündeki yere de bir beyaz havlu serilirdi. Biri gümüş, iki hamam tasında ezilmiş kil ve Edirne’nin misk sabunu bulunurdu.

Lohusa hanımın oturduğu kurnanın musluğu açılmadan hiçbir musluk açılmazdı. Bunu da orada bulunanlar arasında en yaşlı olan hanım gelip açar, mahremiyet çerçevesinde lohusayı hamam ustası, çocuğu ise ebe yıkardı. Lohusa yıkandıktan sonra ipekli peştamal ve havlulara sarılarak çocuğun bulunduğu yere götürülürdü. Bu sırada hafiften defler çalınarak hüzünlü türküler ve maniler söylenir, kahve içilerek bir süre böyle eğlenilirdi. Sonra da önde lohusanın validesi olmak üzere bütün hanımlar hamamdan çıkarken çocuk da hamam kapısına çıkarılıp “Eyu saatte olsunlar, Hüda onları ve bezm-i dini mahfuz buyursun” duaları ile konağa dönülürdü.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi, Sayı:160



 


nizami hayat logo