Görüş Bildir

Osmanlı’da Ahlak Eğitimi

Osmanlı’da ahlak eğitimi. Osmanlı’da ilim ve ahlak meclisleri.

Osmanlı eğitim sistemi genel olarak incelendiğinde, eğitim için belli bir mekanın zaruri görülmeyip, insanların rahatça toplanabildikleri her yerin ders yeri olarak kabul edildiği anlaşılır. Şairin “Matlabı ilme çalış ol a’lem / Farzdır dedi Rasul-i Ekrem” dizeleri mühim olanın mekan değil, ilim öğrenmek olduğunu belirtir. Bu açıdan ilim öğrenmek için cami ve tekkeler kullanıldığı gibi sarayı ve ahilik teşkilatının yerleştiği alanları da ilmin mekanı olarak görebiliyoruz.

Osmanlı’da cami dersleri ve ahlak eğitimi.


Cami Dersleri


Mescitte ders verme usulü ilk defa Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından uygulanmıştır ve etrafında oturanlara da “halka” denilmiştir. Bu ilim ve ahlak içerikli meclis yahut sohbet halkaları bizlere de örnek olmuştur.

Camilerde bir muallim etrafında toplanan talebeye dersler verildiği gibi halka açık olarak da dersler verilebilmekteydi. “Cami dersleri” olarak adlandırılan bu dersler, şeyhülislam adına “ders vekilleri” tarafından yahut medrese hocaları ve tekke şeyhleri tarafından da ifa edilirdi. Dersler genellikle sabah veya ikindiden sonra yapılmakta olup sabahları, sabah namazıyla kuşluk vakti arasında, işyeri ve çarşıların bulunduğu semtlerdeki camilerde verilirdi ki bu derslerden esnaf çocukları, çıraklar çalışma saatine kadar faydalanabilsin.

İbadet saatleri dışında bazı cami görevlileri halka ve çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretir, cami kütüphanelerindeki kitapları takip ederek yine halka ve çocuklara ders verirlerdi. Özellikle cuma ve bayram günlerinde “irşad” faaliyeti olarak günün çeşitli saatlerinde ahaliye hutbe/vaaz yoluyla din ve dünya işleriyle ilgili bilgiler aktarılırdı.

Osmanlı’da tekkelerde verilen ilim dersleri ve ahlak eğitimi.


Tekkelerde Verilen İlim


Tekkeler sadece müntesiplerinin değil, halkın da vaazlar ve tanınmış meşayihin sohbetleriyle ilim ve ahlak öğrendiği mekanlar oldu. İşlenen konular arasında cimrilik, cömertlik, aile sahibi olmanın faziletleri, nefisle cihat; hüzün, korku, takva, tevazu, sıdk, şükür, sabır, ihsan, ilim, hikmet gibi başlıkların yer aldığı görülürdü.

Bununla birlikte tekke şeyhlerinin ahlakı güzelleştirmek maksadıyla sade bir dille kaleme aldıkları Müzekki’n-Nüfus, Muhammediyye, Envarü’l-Aşıkin, Ahmediyye gibi eserler halk arasında oldukça rağbet görürdü. Bunlardan başka İbn-i Arabi’nin (rh.a) Fususü’l Hikem’i, Mevlana Celaleddin Rumi’nin (rh.a) Mesnevi’si, İmam Rabbani’nin (k.s) Mektubat’ı, İmam Gazali’nin (rh.a) İhya-u Ulumi’d- Din’i, Şehabeddin Sühreverdi’nin (rh.a) Avarifü’l-Mearif’i ve Eşrefoğlu Rumi’nin (rh.a) Tarikatnamesi de faydalanılan eserler arasında yer alırdı.

Tekkelerde kurulan bu ilim meclisleri üç aylarda, medreselerin tatile girmesiyle eğitime ara verirdi. Bu sürede mollalar çevre illerdeki kasaba ve köylere dağılırlar, halka dini öğütler verirler, bulundukları yerlerde teravih namazı kıldırırlar, Kur’an-ı Kerim okurlar, hasılı gittikleri yerin ahalisini her bakımdan aydınlatırlardı.

Osmanlı’da huzur dersleri. Ramazan ayında huzur dersleri.


Huzur Dersleri


Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, 1724 yılında kendi sarayında devrin tanınmış alimlerini toplayarak Kur’an’dan bazı ayetlerin tefsirini yaptırırken bu derslerden birine III. Ahmed de katılarak dersi takip etmiştir. III. Mustafa da babasının katıldığı bu dersleri kendi zamanında uygulamaya koymuştur. Böylece 1759’dan 1924 yılına kadar Ramazan ayında, padişahın huzurunda yapılan tefsir derslerine “huzur dersleri” adı verilmiştir. Bu dersler sayesinde hem sarayda görevli devlet erkanı hem de genç şehzadeler birçok ilmi konuya vakıf olmuşlardır.

Ramazan ayının ilk günü başlayan huzur dersleri genellikle sekiz ders sonra biterdi. Akabinde “mukarrir” denilen zamanın tanınmış alimleri tarafından takrir olunurdu. Huzur derslerinin sonuncusu Sultan Vahideddin ve Halife Abdülmecit zamanında, Dolmabahçe Sarayı’nda yapılmış ve 165 yıllık gelenek sona ermiştir.

El Karda Gönül Yarda Misali


Kardeşlik ve cömertlik manası üzere oluşan Ahilik Teşkilatı, Selçuklu devrinde ortaya çıkmış olup, Osmanlı’nın yükseliş devrinde etkili olmuş yaygın eğitim kurumları arasında sayılabilir. Bu teşkilat her ne kadar bir meslek örgütü olsa da özü itibariyle edep ve fazilet ölçülerine sahip bir mekteptir aynı zamanda. Zira bu meslek örgütünün mensupları cömert, mütevazı, doğru ve vefalı olmak zorundaydılar. Hırsızlık, yalan, gıybet, hile, içki gibi kötü ahlak ve alışkanlıklardan son derece uzaktılar. Teşkilatın eğitim-öğretim yönünü kaybedip sadece esnaf/ lonca teşkilatına dönüşmeye başladığı 18. yüzyıla kadar, ahilik teşkilatına bağlı olan kişilere bir yandan meslek eğitimi verilirken diğer yandan yemeklerden sonra yapılan dualar, dini ve ahlaki sohbetler, okunan kitaplar, söylenilen ilahilerle günlük hayata yansıyacak şekilde ahlaki ve dini eğitim verilirdi.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi - Sayı: 162 s.12



nizami hayat logo