Görüş Bildir

Kudüs’ün Tarihi

Kudüs ve Kudüs Tarihi.

Kudüs, müslümanların ufkunda, dünyasında kıymetli bir yer taşır. Hz. Peygamber bir müddet için Kudüs’ü kıble kabul edip ona yönelerek namazını kılmıştır. İsrâ sûresinde anlatıldığına göre mi‘rac için Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] Mescid-i Harâm’dan alınıp Mescid-i Aksâ’ya götürülmüştür. Yine İsrâ sûresi, bize Mescid-i Aksâ’nın çevresinin mübarek kılındığını da öğretmektedir. Resûl-i Ekrem Mescid-i Harâm’dan sonra kurulan ikinci mescidin Mescid- i Aksâ olduğunu, ziyaret edilebileceğini hadis-i şerifte beyan eder. 

İşte bütün bu özellikleri nedeniyle Kudüs, müslümanlar için tarih boyunca kıymetini muhafaza etmiştir. Kudüs şehrini tarih boyunca önemli kılan, içerisinde kutsal yerleri barındırması olmuştur, siyasî bakımdan hep gölgede kalmıştır. Antikçağ’a kadar uzanan tarihinde şehir, genellikle Mısır merkezli iktidarlar, hükümetler tarafından yönetilmiştir. Kudüs’ü elinde tutan Memlükler, Eyyûbîler, İhşîdîler, Fâtımîler, Tolunoğulları da Mısır merkezli devletlerdir. Emevîler devrinde “Filistin valiliği”ne bağlı, Osmanlı devrinde “Gazze sancak beyliği”ne bağlı olmuştur. 

Müslümanların ilk kıblesi Kudüs.

Müslümanların İlk Kıblesi


İslâm ordularının Arabistan dışındaki hızlı ilerleyişi devam ederken Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın kumandasındaki kuvvetler Kudüs’ü kuşatmışlardı. Kudüs halkının, şehri bizzat İslâm halifesine teslim edeceklerini söylemeleri üzerine Hz. Ömer [radıyallahu anh] Medine’den beraberinde kölesiyle geldi, üzerinde yamalı bir elbise olduğu halde şehre girdi. Şehrin anahtarlarını patrikten aldı. Kudüs’te ikamet eden yahudilere ve hıristiyanlara dokunulmadı. Bir anlaşma yapılarak mal ve can güvenliği ile din ve ibadet hürriyeti mukabilinde cizye ve haraç tahsil edileceği kabul ettirildi. Hz. Ömer [radıyallahu anh] şehirde bir müddet kaldı. Mescid yaptırmak üzere yahudilerin çöplüğe çevirdiği “boşlukta duran kaya” manasına gelen “hacerü’l-muallaka” bulunup temizletildi. Hatta Halife Hz. Ömer [radıyallahu anh] bizzat eteğinde taş toprak taşıyarak bu temizlikte bulundu. 

İlk Emevî halifesi Muâviye b. Ebû Süfyân, halifeliğini Kudüs’te ilan etti. Hz. Ömer ve Hz. Osman devrinde Suriye valiliği yapan Muâviye b. Ebû Süfyân, halifelik merkezini de valiliği esnasında itimadını kazandığı bu bölgeye, Şam’a taşıdı. Böylece müslümanlar için Kudüs, dinî öneminin yanında siyasî bir önem de kazanmıştır. Nitekim iki Emevî halifesi daha Kudüs’te ilk biatlarını almışlardır. İslâm tarihi açısından Emevîler’in buradaki en önemli faaliyeti, Mescid-i Aksâ’yı ve onun içeresinde yer alan Kubbetü’s-sahre’yi inşa etmeleridir.

Kudüs neden kutsal. Kudüs’ün müslümanlar için önemi.

Kudüs, müslümanların kutsal saydığı üçüncü şehir


Kudüs’ün 1099’da yaşadığı büyük felaket bugün hâlâ bahsedilen, müslümanlar için hatırası canlı kalmış bir acıdır. Birinci Haçlı Seferi’nde Avrupa’dan gelen Haçlı ordularından biri üç yıllık bir yürüyüşle Kudüs önlerine gelir. Vatikan Kilisesi’nin güçlü propagandasıyla harekete geçen bu ordu, salgın hastalıklar ve Türkiye yolundaki baskınlarla eriyerek zayıflamıştır. Ancak o yıllarda Suriye bölgesinde güçlü bir merkezî otorite yoktur. Abbâsî halifeleri gücünü yitirmiştir. Mahallî beylikler, idareler çoğalmıştır. Üstelik bunlar arasındaki çekişme yetmez gibi Şiîlik de siyasî istikrarı sarsan bir ayrılık sebebi olmaktadır. Böyle bir ortamda, beş haftalık bir kuşatmanın arkasından şehre giren Haçlılar, şehrin valisi Fâtımî İftihârüddevle ve adamları dışındaki müslümanların tamamı şehid ettikten sonra kendilerinden yana olmadıkları için bütün yahudileri katlettiler. Haçlı ordusuyla beraber şehre giren Fulcherius, Raimundus gibi hıristiyan tarihçiler bu büyük yağma ve katliamla ilgili insan havsalasına sığmayan tasvirler yaptılar.

İslâm dünyasının Haçlı ve Moğol saldırılarıyla boğuştuğu 12 ve 13. yüzyıllar maddi kayıpların yanında üzüntü ve acıların da her yeri kapladığı devirlerdi. Seksen sekiz yıl boyunca Haçlılar’ın elinde kalan Kudüs, müslümanlar arasında hilal-haç kavgasının simgesi konumundaydı. Kudüs’te yapılan büyük katliam müslümanları dehşete düşürmüştü. İslâm dünyasının iki yüzyıl boyunca mâruz kalacağı Haçlı dalgasının ilkiydi bu. Batı’dan gelen öfke, İslâm düşmanlığı, zenginlik hırsı dalgasından biraz sonra da doğudan büyük bir Moğol akını başlayacaktır. İşte bu zor yıllarda Kudüs, müslümanların kutsal saydığı üçüncü şehir olmasının yanında siyasî sebeplerle de öne çıkacaktır. Yağma ve katliamlardan bütün tarih boyunca nasibini alan Kudüs, 1250’lerde kavuştuğu sakin hayatını tekrar 20. yüzyılda, siyonistlerin kirli emelleriyle kaybedecektir.

Kudüs neden önemli. Kudüs’ün müslümanlar için önemi.

Moğollar’a ve Haçlılar’a karşı başarılı askerî faaliyetleri yürüten Memlükler, müslümanlar arasında itibarlı bir yere sahip oldular. Kudüs’ü kontrol etmeye başlayan Memlükler, sahip oldukları itibarı, şehirdeki İslâm eserlerinin yarısından fazlasına kendi imzalarını koyarak pekiştirdiler. Memlükler döneminde sağlanan huzur, şehrin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir siyasî sosyal olayın meydana gelmemesi şehrin gelişmesine neden olmuştur. 

Memlük hükümdarları şehri neredeyse yeni baştan imar ederek Kudüs’ün tekrar bir İslâm şehri olmasını sağlamışlardır. Haçlılar’ın işgali altındayken siyasî tesirini hilal-haç kavgasının merkezi olarak gösteren Kudüs, artık eski siyasî pozisyonundan uzaklaşmıştır. Şehrin büyük bir ticaret merkezi olmayışı, ticaret yollarından uzak oluşunun bunda payı vardır elbette. Öte yandan Kudüs’ün genellikle Mısır merkezli siyasî güçler tarafından idare edilmesi onu “siyaseten taşra” kılmışsa da dinî öneminden ötürü şehir canlılığını her zaman muhafaza etmiştir. Hıristiyanların hac için Kudüs’e gelmesine müsaade edilmesi, gayri müslimlerin şehirde cizye ve haraç mukabilinde yaşamaları şehrin kozmopolit yapısını öteden beri devam ettiren bir unsur olmuştur.

Osmanlı döneminde Kudüs. Kudüs’ün tarihi ve yaşanan savaşlar.

Osmanlı Döneminde Kudüs


Abbâsîler’in otoritesini yitirmesinden sonra çalkantılarla geçen şehrin tarihi, Memlükler’in merkezî gücü olan bir hükümet kurmasıyla sükûnete kavuşmuştur. Memlükler, son Haçlı

kalıntılarını da İslâm dünyasından attıktan sonra hızlı bir imar faaliyetine girişmişlerdir. Memlük kumandanlarının emeklilik ya da sürgün için gönderildiği Kudüs, merkezî otoritenin zayıfladığı dönemde bedevî tehdidiyle hıristiyan hacıların azalmasıyla karşılaşmıştır. Ancak daha sonra Osmanlılar bölgeye hâkim olacak ve şehir, hıristiyanların ve yahudilerin taleplerine kadar rahat yüzü görecektir. Hatta Kanûnî devrinde şehir en güzel günlerini yaşayacaktır. Bu dönemde Kubbetü’s-sahre tamir ettirilmiş, Mescid-i Aksâ’nın çevresine sur çekilmiştir. Hürrem Sultan’ın yaptırdığı Haseki Sultan İmareti yüzlerce fakirin görüp gözetildiği ve içerisinde cami, medrese, hamam, imaret, han ve ribat bulunan muhteşem bir külliyedir. Maalesef bugün bu yapı bakımsız vaziyettedir. Hem Memlükler hem Osmanlılar devrinde şehirdeki ekonomik hayatı canlı tutan hıristiyan hacıların yıl boyu yaptıkları ziyaretlerdir. 

Osmanlı Devleti’nin merkezî otoritesinin zayıfladığı devirlerde her bölgeden mahallî idarecilerin, ailelerin güçlendiği görülmüştür, bu Kudüs’te de olan bir şeydir. Ancak Kudüs, diğerlerinden farklı olarak hıristiyanların ve yahudilerin de ilgilendiği bir şehir olduğu için, hıristiyan mezheplerinin nüfuz mücadelesinin ve daha sonra yasa dışı yahudi göçünün muhatabı da olmuştur. Osmanlı Devleti’nin gücünün zayıfladığı son iki asrında “kutsal yerler meselesi” ile Kudüs tekrar siyasî gündemde yerini almaya başlamıştır. İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya ve Rusya burada konsolosluklar açmıştır. Himaye ettikleri kiliseler için imtiyaz koparmaya uğraşmışlardır. Bilhassa 19. yüzyılda şehirde Protestan ve yahudi nüfusu, suni bir şekilde artırılmıştır. Sultan 2. Abdülhamid Han, siyonist politikalara ve Filistin’deki yahudi nüfusunun birikmesine karşı etkili bir mücadele yürütmüşse de Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler’in himaye ettiği yahudiler, burada tesirli olmaya başlamışlardır.

Kudüs’ün fethi. Kudüs’ün müslümanlar tarafından fethi. Kudüs kuşatması.

Kudüs'ün Fethi


Şehrin müslümanlar tarafından fethinden sonra buraya sahâbe-i kirâmdan gelip yerleşenler oldu. Şehre müslümanların kıymet verdiği ashâb-ı kirâmın teveccühünden anlaşılmaktadır. Daha sonra da Kudüs’e yerleşen âlimler ve ârifler olmuş, bilhassa son demlerinde buraya gömülmek için gelen müslümanların olduğu kaydedilmiştir. 700’lü yıllarda Râbia el-Adeviyye, Bişr-i Hâfî, Serî-i Sakatî bir müddet Kudüs’te bulundular. Fâtımîler’in işgalinden kurtulup Şiî etkisi azalınca Nasr b. İbrahim el-Makdisî Şâfiî medresesi kurdu. Ebü’l-Ferec eş-Şîrâzî, Hanbelî mezhebi fıkhına göre dersler verdi. 

Çeyrek yüzyıllık bu kısa devrede Kudüs’ü ziyaret eden pek çok kişi oldu. Ebû Bekir İbnü’l-Arabî 1093-1096 yıllarında şehirde ikamet etti. Hüccetü’l-islâm İmam Gazâlî de Nizâmiye Medresesi’ndeki görevini bırakıp Bağdat’tan ayrıldığında Kudüs’e de uğradı. İbnü’l-Arabî’nin verdiği bilgilere bakılırsa Kudüs’te geniş bir münazara imkânı ve pek çok ilim meclisi vardır. Hatta gayri müslimlerle zaman zaman Mescid-i Aksâ’da münazaralar yapılmaktadır. Kudüs’ün ilim, kültür ve sosyal hayatının canlılığı Haçlı ve Moğol saldırılarıyla sarsıldıktan sonra Memlükler eliyle tekrar gürbüzleşmeye başlar. Kudüs’te elliden fazla medrese ve birçok dergâh, tekke, hankah bu devirde açıldı. İdarecilerin desteklemesiyle Memlükler devrindeki sükûnet mevyelerini verdi. Tarih sahasında İbn Ebû Uzeybe ve Ebü’l-Yümn el-Uleymî, matematikte İbnü’l-Hâim, tefsirde Burhâneddin İbn Cemâa, fıkıhta İbnü’d-Deyrî, hadiste İbn Hilâl el-Makdisî gibi âlimler bu devirde yetişti.

İslâm tarihi boyunca mukaddes şehirlerin korunması hep önemli bir mesele olmuştur. Kutsal yerlerin gerekli hürmetle korunması, saldırıya ve hakarete karşı savunulması müslümanların titizlik gösterdikleri bir husustur. Mekke ve Medine her zaman müslümanların ufkunda yer almıştır. Duyarlı müslüman hükümdarlar, buraya askerle girip gövde gösterisinde bulunmaktan hayâ etmişler, mecbur kalmadıkça şehre asker sevketmemişlerdir. Yavuz Sultan Selim, doğuya yönelen Avrupalılar’a “Haremeyn’e saldırmak, bana saldırmak” mesajı vermek için Hicaz’ı Osmanlı topraklarına dahil etmiştir. Kudüs’ün yaklaşık bir buçuk asırlık Haçlı tahakkümü altında kalması işte bu kutsal yerleri koruma hassasiyetinin zaafa uğradığı en acı hatıra olarak müslümanların hafızasında yer almıştır. 1967 yılında, İsrail’in ele geçirmesiyle tekrar gayri müslimlerin kontrolüne giren Kudüs, eski hatıraları canlandırmıştır.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Kubbelerin Gölgesinde İslâm Şehirleri



nizami hayat logo