Hz. Ali Cenkleri ve Cenknâmeler
Türk destan geleneği ürünlerinden olan cenknâmeler, müslüman tebaa ile gayrimüslim reaya arasında cereyan eden savaşları ele alan hikâyelerdir. Bir alanda toplanan insanlara anlatılan cenknâmelerin konusu, savaş meydanındaki erlerin kahramanlıklarıdır ve bu kahramanların asıl amacı İslâm dinini yaymaktır.
Cenknâmelerde anlatılan kahramanların başından geçen olaylar Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) zamanında geçmiş gibi anlatılır ki Peygamber Efendimiz’in önderliğinin her zaman diri olduğu hafızalardan silinmesin.
Cenknâmelerin bir amacı da toplumdaki kahramanlığı diri tutmaktır. Bunun yanında ortaya çıkan bir olay sonrasında atına binip düşman üstüne yürüyen kahraman vasıtasıyla hikaye anlatıcısı, hazır bulunan insanlara, toplumun ahlâk anlayışını, iyiliklerden kopmamayı ve kötülüklerden uzak durmayı da anlatır.
Hz. Ali Cenknâmeleri
Cenknâmeler bir yiğitlik örneği teşkil ederken muhtevası ile İslâmî bir sistemi de öğütler. Bu cenknâmelerde İslâm nizamı için ata binen, ahlâki bir düzen tesis etmek için Hz. Peygamber’den (s.a.v) icazet alan Hz. Ali'dir. Toplumdaki gaza ruhunu temsil eden alemlere rahmet Efendimiz’dir. Cenknâmelerde savaşa giden kahramanın özlemle, gıptayla, gururla andığı ve layık olmak istediği de yine Efendimiz'dir (s.a.v).
Hikâyelerde ister gerçek ister destansı bir üslupla anlatılsın Hz. Ali'nin ata binme sebebi toplumda ortaya çıkan bir kötülüğe son verip müslümanları rahata kavuşturmaktır. Hz. Ali, cenge giderken ya tek başına ya da Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) yanına verdiği sahabilerle gider. Cenge giderken kaç kişi olurlarsa olsunlar cengaver- gâzi tipini temsil eden Hz. Ali'dir. Cenge giden erler, savaş meydanında kılıçlarını kınından çıkarmadan önce düşmanlarına İslâm'ı tebliğ ederler. Tebliği kabul edenlere İslâm'ın şartları, ibadetlerin nasıl yapılacağı öğretilir. Elçinin tebliğini geri çevirenlerle savaşılır ve savaşta elde edilen ganimetler Hz. Peygamber’in dizlerinin önüne serilir. Ganimet taksimatı bizzat Peygamberimiz (s.a.v) tarafından yapılır.
Günümüze kadar ulaşan cenknâmelerde Hz. Ali “Şah-ı Merdan, Merd-i Meydan, Şîr-i Yezdan” olarak anılır. Cenge giden Hz. Ali her zaman tevazu ehlidir. Zorda kaldığı her an kendisine değil Allah'a güvenir ve Peygamberimiz hürmetine “İlahî! Sen o padişahsın ki bütün çaresizlerin elinden tutarsın. İlahî, sen o padişahsın ki lütfun nihayetsizdir. Ben zayıf kulun ki senin ve Habibi’nin aşkına canım terk ederim. İlahî, izzetin ve celalin hakkı için bana kuvvet inayet eyle!” diyerek dua eder.
Hz. Ali cenklerinde Hayber’in Fethi, Kan Kalesi Cengi, Berber Kalesi Cengi, Hâvername, Muhammed Hanife'nin Kâfir Gazanfer ile Gazası, İmam Ali'nin Mağrib Ejderhası ile Yaptığı Gaza, Muhammed Hanife Gazası, İmam Hasan'ın Rebi' İbn Malik ile Gazası, İmam Hüseyin'in Gazası adlı cenknâmeler anlatılmaktadır.
Cenknâmelerde Hz. Ali'nin Ailesi
Cenknâmelerde Hz. Ali'nin ailesine de yer verilir. Cenknâmelerde özellikle Hz. Fatıma (r.anhâ) annemizden bahsedilir. İki erkek evladı Hz. Hasan İle Hüseyin ( r. anhüma) cenknâmelerde babalarına kimi zaman savaşta yardım ettiğinden, kimi zaman başlarından geçen olaylar anlatıldığından, kimi zaman babalarının yollarını gözlediğinden cenknâmelerde adları geçmektedir.
Kız çocuklarının cenknâmelerde adı geçmez. Fakat Hz. Fatıma, cenge giden pehlivanını cenge hazırlarken, cenkten dönüş vakti uzadığında erini beklediğinden, eri gelmediği vakit durumu babasına arz ettiğinden, eri cenkten döndüğü vakit mutlu olduğundan adı cenknâmelerde sık sık geçer.
Ayrıca cenknâmelerde Hz. Ali'nin Havle binti Ca'fer el-Hanefiyye isimli bir hanımdan olan evladı Muhammed Hanife de anlatılır ki cenknâmelerde “Muhammed Hanife'nin Kâfir Gazanfer ile Cengi” isimli bir hikaye ile İmam Hüseyin'in Gazası anlatılagelmiştir.
Cenknâmelerde Hz. Ali'nin ailesi ve diğer sahabe isimleri anılsa da, daha çok Hz. Ali (r.a) anılır, daimi olarak anlatılan kahraman odur.
Zülfikar ile Düldül
Hz. Ali'nin kahramanlıkları anlatılırken kılıcı Zülfikar ve atı Düldül her hikayede Hz. Ali'nin en büyük yardımcıları olarak anlatılır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) bir savaş sonrası ganimet olarak kendisine ayırdığı Zülfikar'ı, Hazreti Ali'ye verdiği “Ali gibi yiğit, Zülfikar gibi kılıç yoktur.” dediği söylenegelmiştir. Düldül ise Mısır Hükümdarı Mukavkıs tarafından Hz. Peygambere hediye edilmiş, Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir müddet sonra Hz. Ali'ye bağışlamıştır.
Zülfikar düşmanın üstüne indiği an düşmanı ortadan ikiye böler. Hz. Ali, düşmanın var olduğu alana Zülfikar'ı savurduğu zaman elli düşmanı birden öldürür. Düldül ise çok uzak yolları çok kısa sürede bitirir ve düşman karşısında hızlı hareket ederek düşmana korku salar.
Hz. Ali, kâfir düşmanla, ejderhalarla, aşılmaz kalelerin surlarıyla savaşır ve zaferle Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) dizinin dibine geri döner. Savaşa giderken ve savaştan dönerken insanları imana davet eder ve onlara İslâm dinini öğretir. Savaşa gittiği yerlerdeki bazı kişiler ayrıca İslâm dini müjdeleyicisini bekleyen bazı bilgeler Hz. Ali'yi gördüklerinde meziyetlerinin hemen farkına varır ve ona savaşta yardım ederler. Dönüş yolunda ise ganimetlerle ve İslâm'ı öğrettiği insanların duasıyla geri döner ve olayları bir bir Hz. Peygamber’e anlatır.
Televizyonun olmadığı, ailenin en önemli üyesinin büyükbabanın, büyükannenin olduğu, evlerin yatay mimariyle inşa edildiği vakitlerde evlerde yüce kitabımız, Çâr-ı Yâr-ı Güzinler, cenknâmeler, Dede Korkut hikayeleri anlatılırdı. Her sevinçli haberin ardından mevlitler, her ümitsizliğin ardından destanlar okunurdu. Yeniden ayağa kalkmamız için Hz. Ali'nin Düldül'e binip küffarın üstüne yürümesini fısıldardı büyüklerimiz kulağımıza. Biz yeniden ayağa kalkar ve yeniden başlardık hayata. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da asr-ı saadet mihengimiz, ashâb-ı kirâmın şahsında Hz. Ali (r.a) evimizin, kalbimizin ve davamızın kahramanı olmaya devam edecek ve biz cenknâmelerle yeniden ata binip küffarın üstüne yürümeyi öğrenecek, toprak medeniyetine sahip çıkacağız inşallah.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Mostar Dergisi - Sayı 178 s.30