Hastalıklara Ev Tipi Tedavi Yöntemleri

Nezle:

Feri gitmiş iki göz, akıntıya karşı duramamış bir burun ve kemiklerin sızım sızım sızlaması… Her birimizin başına yıl içerisinde birkaç kez gelen nezle vakası, soğuk algınlığı olarak da bilinmektedir. Evlerde nezlenin gelişi ardı arkası kesilmeyen “hapşu” sesinin duyulmasıyla ilan edilir. Nezle için evde tedavi yöntemleri, şarkıdaki gibi “nane, limon kabuğu, bir tutam zencefil…” diye giden reçeteyle devam eder. Bu reçete dillerden dillere nesillerden nesillere aktarılır. Nezlenin en çok karıştırıldığı hastalıklar ise grip ve alerjilerdir.



Bahar Alerjisi:

Kuşlar cıvıl cıvıl gökte uçarken, ağaçlar rengârenk çiçekler açarken, güneş içimizi ısıtırken, “Oh mis gibi!” gibi diyerek ciğerlere çekilen bahar havasına saklanmış polencikler, bizi en zayıf noktamızdan vuruverir. Bahar alerjisi kâh kaşıntıyla kâh hapşırıkla kimi zaman da öksürükle gelir. Çeşit çeşit tipi vardır. Gözlerde yanma, burunda kaşıntı, hapşırık derken yüzün gözün şişmesiyle, “Baharın sonu yazdır, dostlar beni güzel hatırlasın” dedirterek güzelim baharı ev hapsine dönüştürebilir. Krizi fırsata çevirmek isteyenler için de itikâfa girme imkânı sunan en uygun zamanlardır. Doktorun yazdığı alerji ilaçları dışında evde uygulanan özel bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte ev istirahati, rahatsızlığı en aza indirmektedir.



Grip:

Her sene farklı farklı isimlerle anılan grip türleri evlerde, “Kimden kaptın?”, “Sen işten getirdin…”, “Kesin sen okuldan kapmışsındır…” gibi tartışmalara neden olmaktadır.

Evlerde uygulanan grip tedavi yöntemleri ise saymakla bitmez. Kemik suyundan sıcak çorbayla virüslere savaş ilan edilir, sonra hasta kişi bir güzel terletilip mikropların dışarı atılımı sağlanır. Hastalık ne olursa olsun evlerde uygulanan bir numaralı tedavi yöntemi budur. Hastalık inatçıysa bitkisel karışımlar, ballı pekmezli vitamin yüklemeleri ile virüsleri geldiğine geleceğine pişman eden yöntemler devreye sokulur. Bu saldırı ve savunma taktiklerinin komutanı ise baş tacımız annelerimizdir. Virüslerle canhıraş cenk eden annelerimizin kıymetini, bu tip hastalık süreçlerinde daha iyi özümseriz.



Diş Ağrısı:

“Teşbihte hata olmaz” kabilinden, kabir azabına benzetilen diş ağrısı, “Acısını çeken bilir” kategorisindedir. Genellikle ağrının en zirve noktası gece yarısı zonklamayla gelendir. O saatte nöbetçi dişçi bulunmayacağından evlerde tuzlu suyla gargara, sarımsakla sıvama, karanfille oyuğu doldurma, buzla soğutma gibi çeşitli yöntemlerle çürük dişin verdiği ağrıya çare aranır ama bunlar hep geçicidir. İlaçlar da bir süre idare eder, ne kadar korkunç gelse de dişçi koltuğuna elbet bir gün oturmak gerekir. Ev yapımı yöntemlere karşı olan diş hekimleri, hastalarına her daim düzenli bakım önerse de bu durum genellikle anca ağrılı süreçler sonucunda kabullenilir. Diş ağrısı musibeti, insanı Rabb’ine yakınlaştıran en kısa yollar arasındadır. Zira minicik dişin, koskoca bedene bu kadar acı vermesi, tefekkür sebebi değil de nedir?



Baş Ağrısı:

Atalarımız, “Ayağını sıcak, başını serin tut” demiş. Demiş lâkin başımızı fiziksel olarak serin tutmak mümkün olsa da yoğun stres, radyasyon, doğal yaşamdan uzaklaşma gibi günümüz koşulları; serinliği kafamızın içerisinde muhafaza etmemize pek imkân vermiyor. Bu sebeple baş ağrısı deyip geçilmiyor eskisi gibi. Kimi migrenden çeker ağrı kimi sinüzitten, kiminin derdi nazar kiminin çarşı pazar…

Ev tipi baş ağrısı tedavi yöntemlerinde akla ilk gelen patates baskısıdır. Hayır, sulu boya ile yapılan değil. Bildiğimiz patateslerin halka halka kesilip, bir tülbent yardımıyla başın etrafına tutturulması sözünü ettiğimiz yöntem. Sonra nane yağlı ile ovuşturmak, buzla uyuşturmak, bazan sadece bir tülbenti sıkıca bağlamak gibi çeşitli yöntemler de mevcut. Baş ağrısı çeken kişiye evlerimizde verilen ilk tepki çoğunlukla, “Nazardır nazar” olur. Nazar teşhisine karşı uygulanan tedavi ise nefesine güvendiğimiz birine okuttuğumuz dualardır. Bu kişiler genellikle ninelerimiz, dedelerimiz, abdestli namazlı komşu teyzelerimiz olur. “Derdi veren dermanını da verir” diye şifa niyetine esneye esneye okunan duaların ardından, hastanın ferahlaması pek muhtemeldir.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Ev Sözlüğü - Perihan Murat