Cezayirli Hasan Paşa

Bir Osmanlı kadırgası Akdeniz’de yavaş yavaş yol alıyordu. Bir müddet sonra bir düşman gemisine rastlayarak rampa etti. Fakat düşman gemisi seri bir manevrayla rampadan kurtuldu ve pupa yelken kaçmaya başladı. Osmanlı kadırgası yelkenlerini şişirerek avının peşine düştü.
Fakat kovalamaca devam ederken, düşman teknesi aniden yelkenlerini kapatıp, direğindeki bandırasını indirerek beklemeye başladı.
Leventler, bunun bir tuzak olması ihtimaline karşı gemiye ihtiyatla yaklaştılar. Gemisinin güvertesinde yalnızca tek bir kişi görünüyordu. İyice yaklaşınca, gözlerine inanamadılar.
Güvertede, belinde palasıyla kartal gibi dikilip duran kişi, kendi arkadaşlarından, biraz evvel aralarında bulunan bir leventten başkası değildi. Bu nasıl işti böyle?
Gemi fâtihi levent, hadiseyi onlara anlattığı zaman bile arkadaşları hâlâ şüpheli gözlerle bakıyorlardı. Rampa ettikleri esnada kaşla göz arasında düşman gemisine atlamış, tekne rampadan kurtulunca da gemide kalmıştı. Bir başına bunca gâvurun ortasında kalakaldığını görünce, bir yandan hançerini, bir yandan palasını savurarak gemidekilerin üçünü-beşini birden yere sererek, bir kısmını da ambarlara tıkarak tekneyi tek başına fethetmişti. Sonra da yelkenleri ve bandırayı indirerek kendi kadırgasının gelmesini beklemişti.
Bu levent, Cezayirli Hasan’dı.
Çariçenin Hayali ve Aymazlık
Rus Çariçesi II. Katerina hayaller kuruyordu. Baltık’taki Rus filosunu Akdeniz’e gönderip Mora ve adaları ele geçirecek, sonra bu donanma Çanakkale’den geçerek İstanbul önüne demirleyecekti. Rus kara ordusunun kuzeyden baskısıyla da Osmanlı Avrupa’dan atılacak, çariçe de Bizans imparatorluk tahtına oturacaktı.
Bu maksatla 1769 Haziranında Baltık’tan hareket eden Rus filosu, İngiltere’nin Hull Limanı’na uğrayarak, İngiliz amirali, komodoru ve subaylarıyla takviye edildikten sonra Akdeniz’e dümen kırdı.
Bu sırada Osmanlı Devleti gerileme dönemini yaşıyordu. Ordu ve donanma eski gücünü kaybetmişti. Ruslar Tuna boylarından devamlı olarak Osmanlı topraklarına saldırıyorlar, türlü zulümler yapıyorlardı.
Osmanlı tahtında III. Mustafa oturuyordu. Kaptan- ı derya (deniz kuvvetleri komutanı) ise, bir kara subayı olan Hüsameddin Paşa idi. Gemilerde görev yapmadığı halde bu makama atanmıştı. Zaten elde gemi de kalmamıştı.
Fakat bir müddet evvel İstanbul’a gelmiş olan Cezayirli Hasan Paşa devletin imdadına yetişti. Kendisi “kapudâne” pâyesiyle kalyonlar kaptanlığına tayin edildi. Hasan Paşa, korsanlıkta yalnız şöhret değil, hesaba sığmayacak kadar da servet elde etmişti. Hemen kesenin ağzını açtı, yarıdan fazla masrafı kendi servetinden ödemek suretiyle, devletle ortaklaşa, acele yirmi gemilik bir donanma meydana getirdi.
Türk donanması Akdeniz’e açıldığı zaman, Hasan Paşa’nın Rus donanmasının karşısına dikilme yolundaki ısrarlarına aldırmayan Kaptanıderya Hüsameddin Paşa, donanmayı Sakız ile Çeşme arasındaki koridorda demirletti.
6 Temmuz 1770 günü Rus filosu Sakız önlerinde gözüktü. Kaptan- ı derya, hemen filikaya atlayarak, sahildeki bataryaları teftiş etmek bahanesiyle karaya çıktı.
Yirmi parçadan oluşan Osmanlı donanması, demirli olduğu halde muharebeyi kabul edecekti. Yirmi altı parça olan Rus filosu, İngiliz Amirali Elphingston’un komutasında idi.
Rus filosu menzile girince, iki filo arasında top düellosu başladı. Cezayirli Hasan Paşa’nın bulunduğu “Burc-ı Zafer” kalyonunun karşısına Rus amirali Spridof’un kalyonu rastlamıştı. Daha ilk ateşte, Rus kalyonunun armasının bir kısmı budandı, bir sürü asker yere serildi. Rus amirali hemen ateş hattından çekilmeye yeltendi ise de, bu esnada aldığı isabetlerle, geminin yelkenleri ve dümeni de parçalandı. Gemi, rüzgârın etkisiyle Burc-ı Zafer’in üzerine sürüklenmeye başladı. Hasan Paşa fırsatı kaçırmak istemedi. Hemen kancalı halatlar savruldu, Rus amiral gemisi çekilerek Burc-ı Zafer’e kenetlendi. Hasan Paşa Rus gemisine atladı, leventleri de onu takip etti. Rus gemisinin güvertesinde kanlı bir boğuşma başladı.
Ateş İçinde Pala-Kılıç Sesleri
Palalar savruluyor, tabancalar, tüfekler patlıyor, kan gövdeyi götürüyordu. Bir an geldi ki, 510 kişilik mürettebatı ve bir bölük de zırhlı kara askeri bulunan Rus kalyonunda pek az canlı kaldı. Vaziyeti bulunduğu gemiden takip eden İngiliz amirali, üç filikaya 500 asker koyarak, Rus amiralin imdadına gönderdi. Bu destek, durumu Osmanlı leventlerinin aleyhine çevirdi. Bunun üzerine Hasan Paşa denize atladı, yüzerek civardaki kalyona gitti.
Hattın diğer gemileri uzaktan top düellosu yaptıkları için, onların fazla askere ihtiyaçları yoktu. Hasan Paşa, bir-iki gemiden topladığı leventleri iki filikaya bindirerek gemisine getirdi. Boğuşma yeniden kızıştı ve Ruslar zor duruma düştü. Bu sırada Rus gemilerinin birinde çıkan yangın büyük bir hızla geminin yelken donanımını sardı ve Burc-ı Zafer’e de sıçradı. Ruslar şaşkına dönmüştü. Peşlerine düşen Türk leventlerle mi, yoksa etraflarını saran yangınla mı savaşacaklarını bilemez olmuşlardı. Rus amirali, idareyi İngiliz komodoru Greg’e bırakıp, yanına aldığı yirmi subayla gemiyi terketti.
Türkler henüz mücadeleyi kesmiş değillerdi. Bir ara Burc-ı Zafer’in alevden bir sütun olmuş ana direği, Rus amiral gemisinin üzerine devrildi. Birbirlerinin gırtlaklarına sarılmış onlarca insan bu ateş silindirinin altında can verdi. Hemen ardından Rus gemisinin cephaneliği infilak etti ve içindekiler de geminin parçalarıyla havaya uçtular. Burc-ı Zafer’in de alevler içinde aynı akıbete uğrayacağını gören Hasan Paşa, leventlerine gemiyi terketmelerini emretti. Hasan Paşa, yaralarından fışkıran kanlarla kıpkızıldı. Buna rağmen etrafını saran alevler arasında heykel gibi duruyor, leventlerinin gemiyi terketmelerine nezaret ediyordu. Gemide kimse kalmayınca, palasını dişleri arasına sıkıştırarak denize atladı.
Burc-ı Zafer’in ve Rus gemisinin yanan enkazı Osmanlı donanmasının üzerine doğru sürükleniyordu. Bunun üzerine yangından kendilerini korumak için demir aldılar. Muharebe de hızını kaybetmiş olduğundan, sahile sokulmaya başladılar. Kıyıdan durumu takip eden kaptan- ı derya, gemilere Foça’ya gitmelerini emretti.
Derin Sularda Can Pazarı
Rus gemileri filikalarını savaş mahalline ulaştırmışlardı. Denizde yüzen arkadaşlarını kurtarıyor, halen denizde bulunan leventlerimizi de tabanca- tüfek ile, kürekle vurarak şehid ediyorlardı.
Hasan Paşa, yaralı olmasına rağmen yüzerek savaş alanından uzaklaşmaya çalışıyordu. Bu arada bir Rus askeri de Hasan Paşa’yı öldürmek üzere denize atladı, yüzerek ona yaklaştı. Fakat Hasan Paşa, dişleri arasındaki palasını kullanarak düşman askerini öldürdü.
Bir İngiliz yüzbaşısı olanları izliyor, filikasıyla bu cesur adama yaklaşmaya çalışıyordu. Ani bir hareketle Hasan Paşa’yı filikasına almayı başardı. Fakat Ruslar Hasan Paşa’yı öldürmek üzere İngiliz’den istediler. Bunun üzerine İngiliz yüzbaşısı, civarda diğer bir kayıkta bulunan İngiliz komodorunun yanına yaklaşarak vaziyeti anlattı, yardımını rica etti. Lakin Ruslar meram anlamıyorlar, bütün leventleri öldürmek için başkomutan Kontorlof’tan emir aldıklarını söylüyorlardı.
Bu sırada yaklaşan bir sandaldakiler Hasan Paşa’nın üzerine çullanarak onu denize düşürdüler ve tüfekle ateş etmeye başladılar. Hasan Paşa hemen suya daldıysa da, sırtını sıyıran birkaç kurşundan kendini koruyamadı. Bir müddet suyun içerisinde kaldıktan sonra meydana çıktı.
Bu vahşiliğe tahammül edemeyen İngiliz komodoru, Hasan Paşa’yı kurtarmak için filikasıyla tekrar ona yaklaştı ve eliyle işaret ederek çağırdı. Filikası Hasan Paşa’nın yanına geldiği sırada, İngiliz komodoru eğilerek Hasan Paşa’nın uzattığı eli tuttu. Tam filikaya çekeceği esnada, diğer bir filikadaki Rus yüzbaşısının emriyle Hasan Paşa’ya ateş edilmeye başlandı. Bir kurşun Cezayirli’nin boynunu sıyırarak geçti. Hasan Paşa dişlerini gıcırdatarak, elini İngiliz’in elinden çekip suya daldı.
Bu İngiliz diyor ki: “Ben bu Rus yüzbaşısını, harbin en kızışmış zamanında korkusundan, ırgadının arkasına saklanmış buldum. Kılıcımı çekip tehdit ederek vazifesi başına ancak sürmüştüm. Vahşilerin yapabileceklerinden ibaret olan bu duygusuzluk ve insaniyetsizlik karşısında bütün ruhum sarsıldı. Beni en ziyade üzen şey, yaralı Türk’ün hakkımda yanlış bir zanna kapılması idi. Bu işte benim döneklik yapmış, onu öldürmek üzere çağırmış olduğumu zannedeceğinden korkmuştum. Fakat bu üzüntüm çabuk geçti. O, biraz sonra suyun yüzüne çıktı. Mütebessim bir çehre ile bana bakarak, elini öpüp başına koydu. Bu hareketi ile, kendini kurtarmak istediğimden dolayı bana şükranlarını bildiriyordu.”
İşbilmezlik ve Kül Olan Donanma
Hasan Paşa gene suya daldı, kayboldu. O kadar yara almış olmasına rağmen yüzerek Çeşme sahiline vardı. Donanmanın Çeşme’ye girmiş olduğunu görünce yaralarını unuttu. Kaptan- ı deryayı buldu, donanmanın bu dar limanda yatmasının hazin neticeler doğuracağını söyleyip, hemen limandan çıkmayı, Rus donanmasıyla muharebe etmelerini teklif ve ısrar etti. Fakat kaptan- ı derya söz dinlemedi.
Rus filosundaki İngiliz amirali, fırsattan istifade ederek Osmanlı donanmasını yakmayı tasarladı. Hazırlattığı dört ateş kayığından üçüne İngiliz subaylarını, birine de bir Rus subayını memur etti. Ertesi gece, İngiliz amiralinin kumandasında limana giren bir kısım Rus gemileri, Osmanlı donanmasına top ateşi açtılar. Bu arada ateş kayıkları da donanmamızın üzerine sevkedildi. İngiliz subayının kumandasında olan bir tanesi gemilerimizden birine yasladı. Bir humbara isabeti de diğer bir gemimizin yelkenlerini tutuşturdu. Bu iki taraflı yangın, sıkışık bir halde yatan gemilerimize kolaylıkla sirayet ederek, bütün donanmamızın yanmasına sebep oldu.
Bu faciadan sonra Hasan Paşa harap bir halde İzmir’e gelip yaralarını sardırdı. Sonra da tedavi edilmek üzere İstanbul’a gelerek evinde istirahat etti. Aldığı yaralarla kolları, bacakları, boynu delik deşik, sırtındaki etler parça parça idi.
Nihayet Zafer
Lakin Cezayirli, Çeşme faciasının ıstırabı yanında yaralarının acısını duymuyordu. Yalnız intikam ateşi ile yanıyordu. Bu sıralarda Rus donanmasının Limni adasını muhasara ettiğini ve idarenin bu işte âciz kaldığını duyunca, daha fazla tahammül edemedi, yaraları iyileşmeden ayağa kalktı.
Sadrazamı ziyaret ederek,
- Devletlüm, ben Limni muhasarasını kaldıracağım, adadaki Rus kuvvetlerini temizleyeceğim, dedi.
Sadrazam hayretle Hasan Paşa’ya baktı:
- Elde donanma mı kaldı ki, adadaki Rus donanmasına karşı koyacaksın, dedi.
- Barbarosların torunu Cezayir aslanı hiç tereddüt etmeden:
- Benim donanmaya ihtiyacım yok. Bu işi, toplayacağım 3-4000 levent ile yapacağım. Adaya geçmek için kayık yeter. Yalnız, sizden leventlerimi techiz için tabanca, tüfek, pala ve bir de bu işe müsaade istiyorum, o kadar!
Cezayirli, muvafakat cevabını alınca hemen Çanakkale’ye giderek faaliyete geçti. Çeşme faciasından kurtulan leventlerden 4000 serdengeçtiyi etrafına topladı, kayıklar kiraladı.
6-7 Ekim gecesi, 4000 serdengeçti levendini Seddülbahir’den kayıklara bindirdi. Limni adasını muhasara etmiş olan Rus donanmasına görünmeden, adanın doğu kıyısına vardı. Leventler, karaya ayak basınca,
- Arkadaşlar, artık bize zaferden başka kurtuluş yolu yoktur, diyerek kayıkları geri gönderdi.
Gün ışımaya başlarken, Hasan Paşa önde, leventleri peşinde, bu serdengeçti kafile, palalarını savurarak, nâralar basarak hücuma geçtiler. Ağır toplarla kaleyi muhasara etmiş olan Rus kuvvetlerinin üzerine atıldılar.
Ruslar neye uğradıklarını şaşırdılar. Toplarını, silahlarını bırakarak sahile doğru kaçmaya başladılar. Kalede mahsur kalan kuvvetlerimiz de leventlerimize katılınca, savaş lehimize döndü.
Ada Rus kuvvetlerinden temizlenince, Cezayirli Hasan Paşa limandaki Rus donanmasına bakarak hayıflandı:
- Ah, dedi, bizi getiren kayıkları keşke geri göndermeseydim.
Ruslar’ın terkettiği topları, Rus donanmasını dövebilecek hâkim mevkilere yerleştirmeye başladı. Rus gemileri başlarına geleceği anlayıp, demirlerini bırakarak kaçtılar.
Bu zaferden sonra Hasan Paşa’ya gazi unvanı verilerek kaptan-ı derya görevine getirildi.
Cezayirli Hasan Paşa, askerî ve siyasî hizmetlerinin yanı sıra, birçok hayır ve hasenat işine de el atmıştır. Kendisine alıştırdığı bir aslanı daima yanında gezdirirdi. Kabri Şumnu’da yaptırdığı zaviyesindedir.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Tarih Aynasında Osmanlı - Eşik Yayınları