Ya Hiç Kötülük Olmasaydı?
Dünya, çoğumuzun “Keşke yaşanmasa” dediği türden kötülüklerle dolu. Katiller, hırsızlıklar ve daha nicesi. Bazen “Allah bunların olmasına neden izin veriyor?” sorusuyla karşılaşabiliyoruz. İnancımıza göre her şey Allah’ın iradesi ve yaratmasıyla meydana gelir. Allah’ın olmasını dilemediği hiçbir şey meydana gelemez. Dolayısıyla evet, kötülükler de O’nun izni ve yaratmasıyla yaşanmaktadır. Hal böyleyken -bazı insanların arzuladığı gibi- Allah’ın kötülükleri yaratmaması da mümkündür. Peki, Allah (celle celaluhu) neden kötülükleri yaratıyor?
Soruyu, “Kötülükler olsun mu, olmasın mı?” diye sorarsak konuya eksik bir bakış açısıyla yaklaşmış oluruz. Bir defalığına fiillerimizin iyilik veya kötülük özellikleri olmadığını düşünelim ve öyle devam edelim. İnsanlar fiillerini seçme hürriyetine sahip olarak yaratılmışlardır. Allah, insanların seçimlerine müdahale etmez. Bu serbestlik de insanları seçimlerinden sorumlu kılar. İnsanın irade hürriyeti o kadar önemlidir ki baskı ve zorlama gibi durumlarda insan mecburen yaptığı fiillerden sorumlu dahi tutulmamıştır. Baskı ve zorlamanın mahiyeti ve konuyla ilgili detaylar, İslam hukuku kitaplarında mevcuttur. Bizim açımızdan üzerinde durulacak husus, irade hürriyetinin sorumlulukla doğrudan ilişkisidir. İrade hürriyeti insanı kendinden, ailesinden, çevresinden, dünyadan sorumlu tutan; bu yolla tabii ve sosyal düzeni koruyan, “gelişime ve değişime imkan tanıyan” bir özelliktir.
İnsan fiillerini özgürce seçemeseydi, bir güç onun tercihlerini zorla yönlendirseydi, yapmak istediği halde bazı şeyleri yapamasaydı veya yapmak istemediği halde bazı şeyleri yapmaya mecbur kalsaydı onun irade hürriyetinden ve fiillerinden sorumlu oluşundan bahsedemezdik. Aynı şekilde insanın anlamlı etkinliğinden ve stabil bir iyilik hali içinde insanın geliştirdiği ve değiştirdiği hiçbir şeyden de bahsedemezdik. Bu durumda insanın fiilleri gerçekte kime ait olurdu? Ali, Ayşe, Stefan ve Julia özgürce seçip işledikleri fiiller ortadan kalktığında insan olmayan diğer varlıklardan farklı nasıl bir konuma sahip olurlardı? Yalnızca suretleri birbirinden farklı, davranışları ve duyguları sınırlandırılmış robotumsu varlıklar olarak dünyadaki rolleri ne olurdu?
Kötülük ve İrade İlişkisi
Duyguları da işin içine kattık çünkü ortak akıl hasedin, nefretin, kinin de kötülük olduğunu söyleyecektir. Temel olarak Allah’ın kötülüklere izin vermemesini arzuluyorsak, elbette bunların da engellenmesi gerekir. Hislerimize müdahale edilmesi fikri biraz aşırı geldiyse, başka bir çıkmaza doğru ilerliyoruz demektir. Bütün kötülükler engellenmeyecekse tam olarak hangileri liste dışı bırakılacak? Çok kötü olan kötülükler mi engellenmeli? Sadece kadın ve çocuklara yönelik olanlar mı bertaraf edilsin? İnsanın alkol ve uyuşturucu madde almak suretiyle kendisine yaptığı kötülükler de iptallere dahil olacak mı? Hangi kötülüklerin engelleneceğine kim karar verecek? Özetle davranışların iyi ve kötü oluşlarını kim belirleyecek?
Görüldüğü üzere “bazı kötülüklere” odaklanarak söylediğimiz “Allah bunlara izin vermese” talebi aslında “İnsanın irade hürriyeti olmasın” talebiyle aynı anlama gelmekte. İrade hürriyeti olmadıktan sonra insanın tüm varlıklar arasındaki özel yerini koruması ise imkansız. Sadece iyi amellerde bulunan meleklerden farklı olarak insan, kötülüğü seçme hürriyeti olduğu halde iyi olanı tercih ettiği için değerli. İnsan istediğini seçmeye, yapmaya muktedir olarak yaratılmış fakat kötülük alternatifini özgür iradesiyle eleyip kemalat kazanacak potansiyel de ona verilmiş. Bu özelliğiyle insan meleklerden bile üstün makama çıkabilmektedir. İktidarı ve potansiyeli elinden alındığında yeryüzünde insanı diğer varlıklardan ayıracak bir şey kalmaz. Ta en başta bu iktidar ve potansiyel sebebiyle yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak tayin edilmesi durumu da boşa çıkar. Allah, mutlak ve sonsuz irade sahibidir. Yeryüzünde O’nu temsil edecek varlığın da hür bir iradeye sahip olması gerekir.
Yeryüzündeki maceramız, gözümüze sürekli kötülükleri sokan sosyal medya çağına denk geldiği için her ne kadar zor olsa da, dünyaya biraz yukarıdan bakabilirsek iki şeyi fark edeceğiz: İlki, her şeye rağmen ilahi irade varlığını ve hükümranlığını her zerrede bize göstermeye devam ediyor. İkincisi, dünya evrenin tümüne bakınca çok küçük ve dünya hayatı ahirete kıyaslayınca çok kısa. Öyleyse gözümüz kötülüklere takılınca kulağımız şu ilahi kelamı duysun: “Onlara mühlet veriyorum, doğrusu benim tuzağım çok çetindir.” (Kalem, 45)
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi - Sayı 203 s.60