Tasavvuf Terbiyesinde Çocuk Eğitimi

İslami ilkelere kıymet verip riayet eden ailelerde çocukların nasıl eğitileceği konusu her devirde büyük önem arz etmiştir. Zira yüce Allah’ın (celle celaluhu) lütuf ve emaneti olarak kabul edilen çocuklarımızı inanç esaslarına uygun yetiştirme sorumluluğu, Kur’an-ı Kerim ve sünnetle sabit olmak üzere, öncelikli olarak anne babalara aittir.
Örneğin, Tahrim suresinin altıncı ayetinde geçen “Ey iman edenler! Hem kendinizi hem de ailenizi, yakıtı insan ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun!” emriyle ilgili olarak Hz. Ömer’in (radiyallahu anh), “Ya Rasulallah! Nefislerimizi koruruz fakat ehlimizi nasıl koruyabiliriz?” diye sorduğu, Allah Rasulü’nün ise (aleyhi’ssalatu ve’s-selam) “Allah’ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyedersiniz ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demektir” buyurduğu nakledilir. Yine Lokman suresinde, bir babanın oğlunu eğitirken nelere dikkat etmesi gerektiği, itikat ve amel ekseninde anlatılır. Daha nice şer’i delil, evlatlarımızı manevi tehlikelerden koruma yolunun dini ve ahlaki bir eğitimden geçtiğine işaret etmektedir.
Öte yandan, hem kendi çocuk ve torunlarına hem de ashabının evlatlarına gösterdiği sevgi ve ilgiyi yakinen bildiğimiz Peygamber Efendimiz de (aleyhi’s-salatu ve’s-selam), hal ve davranışlarıyla çocukların inancımıza uygun yetiştirilmesi konusunda bizlere ışık tutar. Çocukları çok seven, güzellikle yaklaşan, aralarında ayrım yapmayan, hepsiyle oyun oynayıp şakalaşan, içlerinden birini uyarması gerektiğinde bile tatlı dile başvuran Efendimiz (aleyhi’ssalatu ve’s-selam), çocuk eğitiminde de rehberimizdir. Evlatlarımızın itikat ilkelerine ve güzel ahlaka uygun yetiştirilmesi o denli önemlidir ki Efendimiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam), “Anne babasına dua eden, salih ve hayırlı bir evlat yetiştirme” amelini, kişinin öldükten sonra bile sevap almaya devam edeceği ameller arasında zikreder. (Müslim, Vasiye 14) Bunun için de çocuklara Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyeye uygun bir terbiye vermenin zaruri olduğuna işaret eder.
Anne Babanın Çocuklara Örnek Olmasının Önemi
Ahlaki eğitimin temeli, doğum öncesinde başlar. Anne babanın helal lokma hassasiyeti göstermesi, yaşam ve ibadetlerine dikkat etmesi gibi unsurlar, doğacak çocukların eğilim ve yaşantıları üzerinde etkilidir. Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) “Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar” hadis-i şerifi de, çocuklarda dini inancın doğuştan geldiğini gösterir. Çocuklar, iman eğilimi ve yeteneğine sahip doğdukları için inancı özümsemeye oldukça yakındırlar.
Anne babanın çocuklara asıl tesiri ise bizzat rol model olmalarıyla başlar. Zira çocukların ahlaki gelişimleri; içinde bulundukları aile, ortam ve öğretilere göre şekillenir. Çocuklar, -özellikle belli bir döneme dek- anne babalarının inanç ve duruşunu, tutum ve davranışlarını adeta kopyalayarak büyürler. Edep, sabır, şükür, merhamet gibi erdemler ile çeşitli ibadetleri ebeveynlerini gözlemleyerek öğrenir ve uygulamaya başlarlar. Bu nedenle “kalplerin tezkiyesi ve nefsin terbiyesi”ne hizmet eden tasavvufi öğretinin, öncelikle anne babalar tarafından benimsenmesi son derece önemlidir. Anne babalardaki istikamet sayesinde çocuklardaki manevi melekelerin gelişmesi de mümkün hale gelecektir.
Tasavvuf Kişiye Nasıl Etki Eder?
Edebi artırmayı ve ahlakı güzelleştirmeyi hedefleyen, kişinin hem zahirini hem batınını mamur etme yollarını gösteren tasavvuf anlayışı, onu benimseyen ebeveynlerin ahlak ve duruşuna etki ederek ahvallerini dönüştürmeye başlar. Bu yolun manevi temsilcileri olan Allah dostlarının, ruh ve gönüllere tesir eden nazarları altında terbiye edilmeye talip ebeveynler, edindikleri her güzelliği ister istemez çocuklarına da aktarırlar. Zira Hakk’tan gelen inayet ve tecellilere mazhar olmuş, Rabbimizin dostluğunu kazanmış, zühd ve takvaya dair yol kat etmiş mürşidler birer güneş gibidir. Bütün gayeleri, karanlıkta kalmış talipleri aydınlatıp feraha ulaştırmak, manevi olgunluğa erişmeleri için onlara vesile olmaktır.
Böylece ilahi yolculukları boyunca hem doğrudan ulaştıkları kimselere hem de onların ehline/ailesine/yakın çevresine, adeta güzel bir kokunun her yere yayılması gibi tesir ederler. Zira tattıkları iman lezzetini aleme ulaştırma ve insanları irşat etme yetkisine sahiptirler. Ahlaklarındaki letafet ve davranışlarındaki zarafet öyle etkilidir ki, onlara yönelen herkesi olumlu anlamda tesirleri altına alırlar. İmam Ebu Muhammed elCeriri’nin (kuddise sirruh) “Bütün güzel ahlaklarla ahlaklanmak, her türlü çirkin ahlaktan uzaklaşmak” (Kuşeyri, er-Risale, 2/441) olarak ifade ettiği ve Allah dostlarının rehberliğinde yürünmesi gereken bu yol, çocuklarımızın bize eşlik etmesiyle daha da güzelleşir.
Şimdi, İslam ve tasavvuf vesilesiyle kazanılan bazı hasletlere daha yakından bakalım.
Sevgi ve Muhabbet
Çocuklarımıza kazandırılması gereken en önemli sevgi, Allah sevgisidir. Ancak bunu onları korkutarak, caydırarak yapmaya çalışmak büyük hata olur. Rablerinin (celle celaluhu) onları ne kadar sevdiğini, ne büyük nimetler verdiğini, nasıl kudretli olduğunu anlamadıklarında O’nu (celle celaluhu) anlayıp ittiba etmeleri de güçleşebilir. Halbuki bir kulun, Allah’la (celle celaluhu) ilgili korkacağı en önemli şey, O’nun (celle celaluhu) sevmediği işlerle uğraşıp rızasını kazanamamak olmalıdır. İşte bu, tam da Allah dostlarının ahlakıdır. Onların havf ve reca arasında konumlanan sağlam duruşları hepimize örnektir. Bu temsiliyet, yüce Allah’ın (celle celaluhu) muhabbetini, rızasını, lütfunu isteyip bunlar için gayret etmeye de vesiledir. Öte yandan, Rabbini seven bir çocuk, zamanla O’nun (celle celaluhu) verdiği nimetleri, yarattığı tüm canlıları da sevmeye; onlara merhamet göstermeye, iyilikle yaklaşmaya meyledecektir. Bu anlamda vicdan gelişimi de ancak doğru ve sağlam bir imanla mümkün olur.
Edep ve Ahlak
Sünnet-i seniyyesiyle bize örnek olan Peygamber Efendimiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam), “Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” (Süyuti, Camiu’lEhadis, 12/60) buyurmaktadır. İyi bir kul olabilmenin zaruri şartı sayılan edep, güzel ahlakın da temelini oluşturur. Bu nedenle Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) yolundan yürüyüp edebiyle ahlaklanmış veli kullara yönelmek, onları örnek almak büyük önem taşır. Özellikle de tasavvufi terbiyeden nasiplenmiş olan anne babalar, çocuklarını bu minvalde yetiştirmeye gayret etmelidirler. En nihayetinde, Allah dostlarının nasıl konuştuğunu, oturup kalktığını, yiyip içtiğini, nasıl bir edebe sahip olduğunu bilen/gözlemleyen çocuklarda, utanma ve haya etme yetilerinin gelişmesi de kaçınılmazdır.
Sabır ve Şükür
Tüketim oranı ve tamahkarlığın ölçüsüzce arttığı günümüzde, sabır ve şükür erdemleri görmezden gelinmekte, gençler arasında dünyevileşme eğiliminin arttığı görülmektedir. Her istediğini alan, yiyen, her istediğine sahip olan çocukların şükürsüzlük hali yaşaması ve hiçbir zorluğa sabredememesi kaçınılmaz hale gelir. Burada imdadımıza, tasavvuf yolunun esaslarından “aza kanaat etme, hem var olana hem de olmayana hamd etme” anlayışı yetişir neyse ki. Çocuklarımıza bu ilkeden hareketle bazı isteklerini erteleyip bazılarından vazgeçebilme yetisi kazandırmamız gerekir. Bunun için onlara eşyanın nasıl tamir edileceği, geri dönüştürülebileceği, küçük ve basit bir malzemeyle bile pek çok şey üretilebileceği gösterilebilir. Küçük adımlarla başlayan sabır gelişimini, ibadetlere azmetme ve günahlardan kaçınma noktasında teşvik etmek de gerekir. Bir süre sonra çocuğumuzun yatsı namazını kılmadan yatmadığını, Ramazan-ı Şerif ayında oruç tuttuğunu, kötü söz söylememeye çalıştığını, haramdan kaçınmak için azmettiğini görebilir; gayretimizin meyvelerini alabiliriz. Yeter ki çocuklarımızın yürümesini istediğimiz o yollarda önce biz yürüyelim, kazandırmak istediğimiz güzel davranışları en çok biz benimseyelim, o kutlu rehberlere riayet etmekten hiç vazgeçmeyelim.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:215 s.14