Vaktiyle üç papazın yolu Akşehir’e düşmüş. Uğradıkları her beldede yaptıkları gibi burada da şehrin en alim kişisiyle tanışmak istemişler. Ahali onları Nasreddin Hoca’ya götürmüş. Papazlar Hoca’ya “Üç sorumuz var. Bugüne dek cevap verebilen olmadı. Madem buranın alimi sensin, kabul edersen bir de sana soralım” demişler. Nasreddin Hoca bu isteklerini kabul edince birinci papaz sormuş: “Dünyanın ortası neresidir?” Hoca hiç beklemeden cevaplamış: “Şu benim Karakaçan’ın ön sağ ayağının olduğu yerdir.” Papazlar öyle şey olur mu olmaz mı diye tartışırken Nasreddin Hoca, “Cevabımın doğruluğunu teyit etmekten kolay ne var? Ölçersiniz, olur biter!” deyivermiş. İşin içinden çıkamayacaklarını anlayan ikinci papaz sorusunu sormuş: “Gökyüzünde kaç adet yıldız var?” Hoca, “Eşeğimin sırtındaki kılların sayısı kadar!” demiş. Papazlar itiraz etmiş, “Hiç gökyüzündeki yıldızlar bir eşeğin sırtındaki kıl kadar olur mu?” Hoca kendinden emin “Mesele değil, burada geceleyin. İşte eşek işte gökyüzü. Bir kıl sayarsınız bir yıldız. Denk mi değil mi öğrenirsiniz…” demiş. “Bu iş böyle olmayacak” diyen üçüncü papaz sormuş bu kez: “Eşek eşek deyip duruyorsun Hoca. Madem öyle benim eşeğin kuyruğunda kaç kıl var?” Hoca’nın aradığı fırsat ayağına gelmiş, “Senin sakalında kaç kıl varsa, eşeğinin kuyruğunda da o kadar kıl var” demiş. Papaz bu kez itiraz etmiş, Hoca’dan delil istemiş. Nasreddin Hoca da ona, “Bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım, bir senin sakalından. Denk gelmezse bu kavuğumu önünüze atarım!” demiş. Bağcıyı döveyim derken sakalı yolunacak hale gelen papazlar, mecburen Hoca’nın cevaplarını kabul etmişler.
Şu Sığırı Bize Biraz Tarif Etsen
“İnsanın aklı sorusundan bilinir” der eskiler. Biz buna bir de niyeti ekleyelim. Öğrenmek için de soru sorarız, köşeye sıkıştırmak için de. Basiret sahipleri bu yüzden sorulara cevap verirken soruyu soranın niyetini de hesaba katarlar. Hem aklı hem niyeti karışıksa kişinin, sorusu da ona göre olur. Mesela Hz. Musa (aleyhisselam) kavmine “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da bir sığır alıp kesmek yerine işi yokuşa sürmüş, sığırın mahiyetinin açıklanmasını istemişlerdi. Kendilerine sığırın özellikleriyle ilgili bilgi verildiğinde biraz daha açıklanmasını istemiş, sığırla ilgili biraz daha bilgi verildiğinde ise durumu karışık bulmuş ve yine açıklama yapılmasını istemişlerdi. Oysa onlardan istenen, işledikleri suça karşılık bir sığır kesmeleriydi yalnızca. Rasulullah Efendimizin (aleyhi’ssalatu ve’s-selam) buyurduğu gibi: “Şayet onlar istedikleri herhangi bir sığırı kesselerdi, onlara yeterdi.” (Beyhaki, Sünenü’l-Kübra, 6/220) Bildiğiniz üzere Bakara suresi ismini bu hadiseden almıştır. Kur’an-ı Kerim’in, “açılış” anlamına gelen Fatiha suresinin hemen akabinde, zahirde öğrenmek için ama hakikatte başka niyetle sorulan sorulara dikkat çekilen bu hadisenin yer aldığı sure ile devam ediliyor olmasında kim bilir ne hikmetler saklı…
Peygamber Efendimiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) ümmetini sorular hakkında uyarmıştır: “Sizden önceki ümmetleri çok soru sormaları ve peygamberlerine karşı münakaşaya dalmaları helak etti.” (Buhari, İ’tisam 2; Müslim, Hac 412, Fezail 130-131) Bu ve benzeri hadislerin şerhlerinde ilk olarak vurgulanan nokta çok soru sormanın alınan cevaplar doğrultusunda sorumluluklarımızı artıracağıdır. Peygamber Efendimiz, ümmetinin yükünün hafif olmasını dilediği için kendisine çok soru sorulmasından sakındırmıştır. Fakat bir yandan da geçen ay incelemeye başladığımız Cibril Hadisi’nde metin tamamıyla soru-cevap üzerine kurulmuştur. Cebrail (aleyhisselam) sormuş, Efendimiz cevaplamış ve sonunda orada bulunanlara, “Bu Cibril’di. Size dininizi öğretmek için geldi” buyurmuştur. Hadis-i şeriften yola çıkarak soru sormanın dini öğrenmenin başlıca yollarından olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda soralım mı, sormayalım mı? Neyi soralım, neyi sormayalım? Bu hususta endişe buyurmayın; zira rivayetleri bütüncül olarak ele aldığımızda soru sormakla ilgili çok rahat anlaşılır bir kaide ortaya çıkıyor: Şayet niyetimiz “öğrenmek” ise çekinmeden soralım. Ne de olsa soran dağları aşmış, sormayan düz yolda şaşmış. Fakat niyetimiz öğrenmek değilse veya öğrenmekle beraber “başka şeyler” ise sormadan önce biraz duralım. Neticede her soruya alacağımız bir cevap vardır ancak bazı cevapların ucu gelir sakalı cımbızlatmaya dayanır.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:178 s.60