Sehiv Secdesi Nedir, Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?
Sehiv secdesi, namazda yanılmalardan dolayı meydana gelen eksiklikleri telafi etmek ve namazı tamamlamak için namazın sonunda yapılan secdedir. Sehiv secdesi namazdaki belirli eksiklik, fazlalık veya yanlışlıkları telafi etmek amacıyla yapılır. Bir diğer ifadeyle yanılarak namazda yapılması farz olan hususlardan birinin geciktirilmesinden veya vaciplerden birinin terki yahut geciktirilmesinden dolayı yapılır.
Namazın gereklerini yerine getirme konusunda kişinin azami dikkat ve titizliği göstermesi esastır. Bunun için bir Müslüman farz, vacip ve sünnetlerin tümüne riayet ederek huşu içinde namaz kılmalıdır. Ancak insan bazen dalgınlıkla, unutarak veya yanılarak gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak yerde gizli okur, oturulacak yerde ayağa kalkar, ayağa kalkılacak yerde oturur veya bunlara benzer davranışlarda bulunabilir. Hz. Peygamber (aleyhi’s-salatu ve’s-selam), beşer olmanın tabii bir sonucu olarak namaz esnasında meydana gelebilen bu eksiklik ve yanlışlıkların sehiv secdesi yapılarak telafi edilebileceğini bir hadisinde şöyle ifade etmiştir:
“Sizden biri namazında şüpheye düşerse, doğrusunu içinden araştırsın ve namazını kanaatine göre tamamlasın, sonra selam versin ve sehiv secdesi (yani yanıldığı için iki secde) yapsın.” (Buhari, Salat, 31)
Herhangi bir namazda bir farzın bilerek veya sehven (yanılarak) terk edilmesi, o namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Çünkü bir farzın eksikliğini telafi etmek için sehiv secdesi yeterli olmaz. Namazda, unutarak bir rüknün geciktirilmesi, tekrarlanması veya öne alınması ya da bir vacibin terk edilmesi, geciktirilmesi veya değiştirilmesi halinde noksanlığın telafi edilmesi için sehiv secdesi yapılması vaciptir. (Fetava’l-Hindiye, I, 138) Bir sünnetin kasten veya yanılarak terk edilmesi ise bir kusur olmakla birlikte kılınan namaz hala geçerlidir ve bunlar için sehiv secdesi yapmak gerekmez.
Sehiv Secdesinin Hükmü Nedir?
Sehiv secdesini gerektiren bir durum bulununca bu secdenin yapılması Hanefilere göre vaciptir. Sehiv secdesi gerektiği halde bunu yapmayan kişi günah işlemiş olur; fakat namazı batıl olmaz. Diğer taraftan sehiv secdesi, namazı kılmaya elverişli olan zaman ve durumlarda vaciptir. Mesela, kişi sabah namazını kılıp selam verdikten sonra güneş doğsa, sehiv secdesinin hükmü düşer. İmama uyan kişi, namazda yanılsa bile onun üzerine sehiv secdesi vacip olmaz. Cuma ve bayram namazlarında kalabalık bir cemaat varsa, cemaat arasında karışıklığa yol açmamak için imamın sehiv secdesini terk etmesi daha uygundur.
Sehiv Secdesi Nasıl Yapılır?
Sehiv secdesinin yapılış şekli şöyledir: Namazın son oturuşunda tahiyyat okunarak sağ tarafa selam verilir ve hiç ara vermeksizin, tekbir getirilerek secdeye varılır. Burada üç kere “Sübhane rabbiye’l-a’la” denilir. Sonra tekbir getirilerek oturulur, tekrar “Allahü ekber” denilerek ikinci defa secdeye varılır ve üç kere “Sübhane rabbiye’la’la” denilir ve “Allahü ekber” denilerek oturulur. Bu oturuşta, “Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme barik ve Rabbena atina...” zikir ve duaları okunarak önce sağa, sonra sola selam verilir. Sehiv secdesine gitmeden önceki oturuşta da salli-barik ve diğer duaları okumak caizdir. Sehiv secdesinin, her iki tarafa selam verdikten sonra yapılabileceği görüşünde olanlar bulunmakla beraber; cumhur, sadece sağ tarafa selam verdikten sonra yapılmasını tercih etmektedir. (Mevsili, el-İhtiyar, I, 247; el-Fetava’l-Hindiyye, I, 139; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 540 vd.)
Cemaatle kılınan namazlarda cemaatin yanlışlıkla dağılmaması için, yalnız sağ tarafa selam verdikten sonra sehiv secdesi yapılması daha faziletlidir ve ihtiyata uygundur. Yapılması gereken sehiv secdesini yanılarak veya unutarak terk eden bir kimse, eğer selam verdikten sonra gülmek, konuşmak, yönünü kıbleden çevirmek gibi namaza aykırı bir işte bulunursa veya sehiv secdesi yapmaya vakit kalmaz ise bu kimseden sehiv secdesi düşer. Namazı iade etmesi de gerekmez. Ancak namaza aykırı bir davranışta bulunmadan secdeyi hatırlarsa hemen secde eder. (Kasani, Bedai’, I, 174).
Namazda, unutarak bir rüknün geciktirilmesi, tekrarlanması, bir vacibin terk edilmesi veya geciktirilmesi halinde; noksanlığın telafi edilmesi için sehiv secdesi yapılması vaciptir. Farz namazların ilk oturuşunda tahiyyat okunduktan sonra kalkılması gereken bir namazda “Allahümme salli ala Muhammed” diyen kişi İmam-ı Azam’a göre farz olan kıyamı geciktirdiği için sehiv secdesi yapar; böylece namazı tamam olur. Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre ise sehiv secdesi gerekmez. (Kasani, Bedai’, I, 164)
Kaç Rekat Kıldığımız Hususunda Şüpheye Düşersek
Kıldığı namazın kaç rekat olduğundan şüpheye düşen kişinin namazı yeniden kılması gerekir. Nitekim Hz. Peygamber (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri namazında kaç rekat kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazı yeniden kılsın.” (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, II, 421; bkz. Zeylai, Nasbu’r-raye, II, 173)
Namazda zaman zaman şüpheye düşüp kaç rekat kıldığı hususunda kesin bir kanaate varamayan kimse, kıldığına emin olduğu en az rekat sayısını esas alarak namazına devam eder. Hz. Peygamber (aleyhi’ssalatu ve’s-selam), “Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü, dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve en az rekatı esas alarak namazına devam etsin” (Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkametu’s-salat, 132) buyurmuştur.
Buna göre dört rekatlı bir namaza başlayan kimse, kıldığı rekatın birinci rekat mı ikinci rekat mı olduğunda kuşkuya düşüp bir tarafı tercih edemezse, kendisini bir rekat kılmış sayar ve birinci sayılan rekatın ikinci; üçüncü sayılan rekatın da dördüncü rekat olma ihtimali bulunduğu için her bir rekatın sonunda oturur ve tahiyyatı okur. Böylece dört oturuş yapmış olur ve sonunda sehiv secdesi yaparak namazını tamamlar. (Kasani, Bedai’, I, 165, 166)
Dört rekatlı namaz kılmakta iken, son oturuşta olduğunu zannederek dalgınlık sonucu ilk oturuşta selam veren kişi, eğer bu selamdan sonra konuşmak, yönünü kıbleden çevirmek gibi namaza aykırı bir davranışta bulunmamışsa kaldığı yerden namaza devam eder ve dördüncü rekatın sonunda sehiv secdesi yapar. Aksi takdirde bu namazı yeniden kılar.
İlk oturuşta selam verme hatası yanılmaya değil de, bilgi eksikliğine dayanıyorsa namaz iade edilir. Mesela kişi seferi olmadığı halde seferi olduğu düşüncesi ile normalde dört rekatta kılması gereken bir namazı iki rekat olarak kılarsa, bu namazın dört rekat olarak yeniden kılınması gerekir. (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, II, 559)
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:179 s.52