Seferilik Nedir?
Sözlükte yolculuk, yolculuğa çıkma gibi anlamlara gelen “seferilik” bir fıkıh terimi olarak yolculuk yapmak, belirli bir mesafeye gitmek demektir. Bu mesafe ise orta yürüyüşle üç günlük, yani on sekiz saatlik bir uzaklıktan ibarettir. Günümüzde ulaşım vasıtaları dikkate alınarak bu mesafe yaklaşık 90 km olarak belirlenmiştir. 90 km’lik mesafeye yolculuk yapacak kimse dinen “yolcu/seferi” sayılır. Seferi olmayan kişiye “mukim” denir. Yolculuk mesafesinin hesaplanmasında sadece gidiş veya sadece dönüş dikkate alınır. İkisi birleştirilerek hesaplama yapılmaz. Yani 45 km’lik yol gidiş-dönüş dikkate alınarak 90 km kabul edilerek namazlar kısaltılamaz. Yolculuk hükmünün uygulanması, oturulan yerin yola çıkıldığı yöndeki meskun mahallinden ayrıldıktan ve yolculuğa niyet edildikten sonra başlar.

Seferi İken Namaz Nasıl Kılınır?
Yolculuk genellikle çeşitli güçlük ve sıkıntılarla geçer. Bu yüzden İslam dini yolcular hakkında bazı kolaylıklar getirmiştir. Bunlardan biri de namazların kısaltılarak kılınmasıdır (kasru’s-salat). Bu hükme göre, seferi olan bir mükellef, dört rekatlı farz namazları kısaltarak iki rekat olarak kılar.
Yolculukta namazların kısaltılmasına ilişkin ayette şöyle buyrulmaktadır: “Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, eğer kafirlerin size kötülük etmesinden korkarsanız, namazları kısaltmanızda bir sakınca yoktur.” (Nisa, 101)
Rasulullah (aleyhi’s-selatu ve’s-selam), seferilik halinde namazların kısaltılması hakkında, “Bu Allah’ın size bir sadakasıdır, Allah’ın sadakasını kabul ediniz” buyurmuştur (Müslim, Müsafirin, 4).
Dolayısıyla seferilik halinde dört rekatlı farz namazların iki rekat olarak kılınması seçimlik değil azimettir. Hanefilere göre yolcuların dört rekatlı namazları kısaltarak kılmaları vaciptir. Yolcunun namazlarını bilerek iki rekattan fazla kılması mekruhtur. Bununla birlikte iki rekat kılıp da teşehhütte bulunduktan yani tahiyyatı okuduktan sonra kalkıp iki rekat daha kılacak olsa farzı eda etmiş, son iki rekat da nafile olmuş olur. Ancak vacip olan kısaltmayı terk etmiş ve namaz selamını geciktirmiş olmasından dolayı mekruh bir iş yapmış sayılır.

Seferi Olan, Mukim İmama Uyarsa Nasıl Namaz Kılar?
Yolcular, farz namazları cemaat halinde de ikişer rekat olarak kılarlar. Mukim olan kişi yolcuya, yolcu da mukime uyabilir. Ancak yolcu olan kişi, yolcu olmayan imama uyarsa, imam ile birlikte dört rekat namazı tam kılar. Şayet yolcu olmayan, yolcu olana uyarsa, imam iki rekatta selam verdikten sonra yolcu olmayan, ayağa kalkıp iki rekat daha kılarak dört rekatı tamamlar. Böyle bir durumda imamın, kendisinin yolcu olduğunu ve cemaatin de dörde tamamlaması gerektiğini namazdan önce, “Ben seferiyim, ikinci rekatın sonunda selam vereceğim. Ben selam verince siz selam vermeksizin kalkıp namazınızı tamamlayınız” şeklinde cemaati uyarması, karışıklığı önlemek bakımından uygun olur.
Nitekim Hz. Peygamber (aleyhi’s-selatu ve’s-selam), Mekke fethinden sonra Mekke’de kaldığı müddet boyunca namazları kısaltarak kıldırmış ve “Biz misafiriz, siz namazlarınızı tamamlayınız” (Ebu Davud, Salatü’l-müsafir, 10) buyurmuştur. Hz. Ömer de (radiyallahu anh) aynı şekilde, Mekke’ye geldiği zaman dört rekatlı farzları iki rekat olarak kıldırmış ve mukim cemaate, “Mekkeliler! Namazınızı tamamlayınız; biz misafiriz” (Muvatta, Kasru’s-salat, 19) demiştir.

Seferi İken Kaza Namazı Nasıl Kılınır?
Mukim olan kimse kaza namazlarını yolculuk halinde kılacaksa yine mukim durumdayken kılması gerektiği gibi yani dört rekat kılar. Aynı şekilde seferde iken kazaya kalan bir namaz, mukim halde iken iki rekat olarak kaza edilir.

Seferi İken Cuma ve Bayram Namazı Nasıl Kılınır?
Yolcu, cuma ve bayram namazlarını kılmakla mükellef değildir. Bunları dilerse kılar, dilerse kılmaz. Kendisine farz olmadığı halde cumayı kılan bu kimsenin namazı, o günkü öğle namazı yerine geçer. Kendisine cuma namazı farz olan kimsenin, zeval vaktinden sonra herhangi bir mazereti olmaksızın cuma namazını kılmadan yolculuğa çıkması mekruhtur. Seferde sünnet namazlar vakit geniş ve imkan olduğu takdirde olduğu gibi kısaltılmadan kılınır. Ancak, darlık ve güçlük olduğu takdirde sünnetler terk edilebilir.
Yolculuk hükümlerinin uygulanıp uygulanmaması bakımından kişinin bulunduğu yer üçe ayrılmıştır:
1- Vatan-ı Asli
Vatan-ı Asli: Bir insanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği veya içinde barınmayı kastettiği yere “vatan-ı asli” denir. Vatan-ı asliden başka yere iş, görev vb. sebeplerle veya yerleşmek üzere göçülünce yeni yer vatan-ı asli olur, eski yer bu vasfını kaybeder.
2- Vatan-ı İkamet
Vatan-ı İkamet: Bir kimsenin doğduğu, evlenip ailesini yerleştirdiği veya kendisinin yerleşmeye karar verdiği yer olmamak kaydıyla, kişinin on beş günden fazla kalmak istediği yere “vatan-ı ikamet” denir.
3- Vatan-ı Sükna
Vatan-ı Sükna: Bir yolcunun on beş günden az kalmayı planladığı yere “vatan-ı sükna” denir. Bir kimse vatan-ı asli ve vatan-ı ikamete varınca seferi olmaz. Sadece gideceği bu yer sefer mesafesi uzaklığında ise yolculuk esnasında seferi olur. Vatan-ı süknada ise seferi sayılır.
Dinen sefer sayılacak mesafedeki bir yere gitmek üzere yola çıkan kişi, yaşadığı yerleşim yerinin meskun mahallinden çıkınca misafir hükmünde kabul edilir. Bu kimse yolculuk hüküm ve ruhsatlarından yararlanmaya başlar. Buna göre, yolculuğa başlayıp şehrin meskun mahallinden çıkan kimse dört rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılar.
Günümüzde şehirler genişlemiş, İstanbul örneğinde olduğu gibi, iki ucu arasındaki mesafe neredeyse sefer mesafesi olacak kadar uzamıştır. Bu nedenle İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayan kimseler, yolculuğa kendi araçlarıyla çıktıklarında, ikamet ettikleri ilçenin belediye sınırlarını geçtikleri andan itibaren seferi sayılırlar ve haklarında seferilik hükümleri sabit olur.
Yetişkin bir kimse doğup büyüdüğü ya da sürekli yaşamak üzere temelli yerleştiği asli vatanını terk edip herhangi bir sebeple sürekli yaşamak üzere bir başka yere yerleşirse burası onun asli vatanı olur ve bu durumda önceki yer vatan-ı asli olmaktan çıkar. Eski asli vatanında anne-babasının veya yetişkin çocuklarının bulunması, durumu değiştirmez. Tercih edilen görüş budur. Buna göre bir kimse sürekli yaşamakta olduğu vatanından ayrılıp, ziyaret vb. amaçlarla 90 km. ve daha uzak yerde yerleşik olan anne babasının yanına giderse, seferilik hükümlerine tabi olur. Dolayısıyla gittiği yerde Hanefilere göre 15 günden daha az kalmaya niyet ettiği takdirde seferi olur.