Asırları ve Nesilleri İnşa Eden Bir Eser: Mızraklı İlmihal
Mızraklı İlmihal Osmanlı Devleti zamanında halka dini inanç, ibadet ve ahlak esaslarını öğretmek için yazılan öğretici bir eserdir. Miftâhu’l-Cenne (Cennetin Anahtarı) olarak da adlandırılan bu eser “İlmihal” kelimesinin ilk kullanıldığı eserdir. Müellifi tam olarak tespit edilememiştir. İlm-i hâl “İçinde bulunduğun anın davranış bilgisi” anlamına gelir; temel dinî bilgileri içeren kitaplar için kullanımı daha yaygındır. İlim öğrenmenin her müslümana farz olduğunu bildiren hadisteki (İbn Mâce, “Muḳaddime,” 17) “ilim” kelimesini “ilm-i hâl” olarak anlamak doğru bir yaklaşımdır ve bunun kapsamına iman, namaz, oruç, helâl ve haram gibi temel bilgiler girmektedir. Yani ilmihal her müslümanın ilk olarak öğrenmesi gereken bilgileri ihtiva eden eserlerdir.
Ecdâdımız ilme büyük önem vermiş ve halkın her kesiminin temel dinî bilgileri öğrenmesi için çaba sarf etmiştir. Bunun en bariz göstergelerinden birisi de Mızraklı İlmihal’dir. Bu eserin Cennetin Anahtarı olarak adlandırılması, eserin temel dinî bilgileri ihtiva etmesindendir. Çünkü bir müslüman Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak ve cennetini elde etmek için ilk olarak bu esasları bilmesi gerekir. Bunlar İslâm’ın en temel bilgileridir. Mızraklı İlmihal’de abdest, gusül, teyemmüm, namaz, oruç, hac, peygamberlerin sıfatları, imanla ilgili hususlar, meleklere ve kitaplara iman, ahlak, Allah’ın sıfatları, elli dört farz, ahkâm-ı şer’iyye, küfür ve şirk gibi temel konulara yer verilir. Sade bir dil ve kısa cümleli basit anlatımın kullanıldığı Mızraklı İlmihal, Osmanlı toplumunda en çok okunan, hatta ezberlenen eserler arasında yer almıştır. Bugünkü ilkokul seviyesinde olan sıbyan mekteplerinde din bilgisine başlangıç kitabıydı. Ayrıca camilerde, köy odalarında ve evlerde yaygın bir biçimde okunmuştur.
Osmanlı topraklarında yaşayan insanlar dinî bilgilerini ilk olarak bu eserden almışlardır. Toplumun her kesiminden insanlar ilk olarak İslâm’ın temel bilgilerini bu kitaplar sayesinde öğrenmiştir. İlmi halka ulaştırma vesilesi olan Mızraklı İlmihal, Sultan II. Abdülhamid Han zamanında tüm beldelere dağıtılmıştır. Sultan bunun üzerinde titizlikle durmuş ve devlet topraklarının en ücra köşelerine kadar bu ilmihali dağıttırmıştır. Özellikle o dönemde yayılmaya başlayan İslâm karşıtı görüşler karşısında sağlam bir inanç oluşturulması açısından bu faaliyet önemli bir kalkan görevi görmüştür. Memleketimizin fikriyatının temelini teşkil eden Mızraklı İlmihal sağlam bir akide, muhkem bir kulluk bilinci ve ahlakî meziyetler kazandırması açısından bu toprakların insanının zihniyet ve dünya görüşünü inşa eden eserlerdendir. Nitekim bu eserin önemine binaen üstad Necip Fazıl’ın şeyhi Abdülhakim Arvâsî Hazretleri: “Bu kitap, bereketli bir kitaptır, yazanı güzel bir zat imiş okuyana faydalı olur” derken şair İsmet Özel: “Bu millete bir tek şey lazım; Mızraklı İlmihal okumak” diyerek bu eserin önemine vurgu yapmışlardır.
Eseri okumaya başlayan bir Osmanlı tâlibi, ilk olarak Allah Teâlâ’nın bize vahyini iletmek için gönderdiği peygamberleri öğrenmektedir. Ardından Ehl-i Sünnet inancına dikkat çekilmekte ve şöyle denilmektedir: “İtikatta mezhebim Resûlullah ve ashabının yolu olan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, amelde mezhebim ise İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’nin içtihatlarına uymaktır.”
Bu ifadeler, tâlibin önünü açmakta ve ona hayatı boyunca takip edeceği yolu göstermektedir. Devamında ise Kelime-i Tevhid zikredilerek Allah’tan başka ilah olmadığı ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) onun elçisi olduğu vurgulanmaktadır. Ardından İslâm’ın en önemli amelî ibadetleri namaz ve oruç hakkında bilgi verilmektedir. Basit gibi görünen bu ifadeler aslında insanın hayata bakışını değiştirmektedir. İnsan bu hayatta herhangi bir düşünceye veya fikre sahip olmakta devamında ise bu düşünceye göre hayatını şekillendirmektedir. Dolayısıyla Mızraklı İlmihal bir müslümanın hayata bakması gereken doğru pencereyi göstererek onun doğru yolda ilerlemesine vesile olmaktadır.
Mızraklı İlmihal itikad ve fıkıh bilgisi sunmanın yanında aynı zamanda ahlâkî ilkeleri de topluma kazandırmaya çalışmıştır. Tasavvufî terbiyenin izlerini taşıyan bu ilkeler, müslümanların toplumsal ilişkilerini ve manevi yönlerini geliştirmekte önemli bir rol oynamıştır. Tevazu, cömertlik, îsâr (ihtiyacın olsa dahi mümin kardeşini kendine tercih etmek), fütüvvet (dostlarının kusurlarına karşılık afla muamele etmek, cömertlik ve yiğitlik), hikmet, sabır, Allah için sevmek vb. ilkeler toplumsal ahlâkı geliştirmeye yönelik olarak vurgulanmıştır. İnsanın nefsini terbiye etmesi için de tasfiye (insanın kalbini kalp hastalıklarından arındırması), ihsan (Allah Teâlâ’yı görüyormuşçasına ibadet etmek), mücâhede (nefsin heva ve hevesinden kurtulmak için mücadele), hayâ (kulun kusurlarından dolayı Allah Teâlâ’dan utanması) ve zühd vb. ilkelere değinilmiştir. Sağlam bir itikad ve fıkıh bilgisinin yanında ahlaki olgunluğa ulaşmış bir müslüman figürü sunmaya çalışan Mızraklı İlmihal, toplumun özünü yoğurarak bugün adına “Anadolu irfanı” dediğimiz anlayış tarzının ortaya çıkmasına vesile olan eserler arasındadır.
Anadolu insanı Rabbânî âlimler ve bu eserler sayesinde İslâmî kimliğini oluşturmuştur. Ciltler dolusu fıkıh kitaplarını okuyup hayata tatbik etmek halk için meşakkatli bir durumdur. Mızraklı İlmihal ise bu kitapların kısa bir özetini oluşturmuş, rahat bir şekilde okunup ezberlenmiş ve hayata tatbik edilmiştir. Yaşadığımız çağa baktığımızda genç nesillerin İslâm’ın en temel bilgilerinden mahrum olarak yetiştiklerini görüyoruz. Bugün nesillerimizin yetişmesi için bu tür eserlere daha çok muhtaç olduğumuz açıktır. Nitekim toplumun bireylerini yetiştiren bu eserlerin eksikliği her ortamda hissedilmektedir.
Mızraklı İlmihal türü eserler kültürümüzle iç içe geçmiş ve hayatımızın her alanında etkili olmuştur. Geçmişimize ön yargı ile bakıp başka kültürlere öykünmek yerine kendi bünyemizde var olan nezih dünya algımızı keşfetmeliyiz. Bunun için Anadolu’nun bağrından çıkan eserlerimize sahip çıkmalıyız. Bu ise ancak o eserleri okuyup anlamaya çalışarak başarılabilir.
Mızraklı İlmihal’in müslümanlara yönelik her çağa hitap eden şu tavsiyeleriyle yazımızı nihayete erdirelim: “İman, beş kalenin içinde muhafaza olunur. Bunlar yakîn (sağlam inanç), ihlâs (sadece Allah için iyi ve halis bir niyetle yapmak), farzları yerine getirmek, sünnetlere riayet ve edebi korumaktır. Her kim bu beş şeyi muhafaza ederse, imanını korumuş olur. İmanın düşmanı dörttür: Sağda hevâ, solda nefis, önde dünya, ensede şeytan. Bunlar imanı almak ister. İmanımızı Allah Teâlâ düşmanlarının şerrinden emin eylesin. Âmin.”
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Mostar Dergisi Sayı:180 s.20