Haccın Rükünleri Nelerdir?
Haccın rükünleri, yani mahiyetini teşkil eden farzları ikidir:
-
Arafat’ta bir müddet beklemek.
-
Kâbe-i Muazzama’yı farz manada tavaf etmek.
Arafat, Mekke-i Mükerreme’nin güneydoğusunda altı saat uzaklıkta bulunan bir yerdir. Hac yapacaklar için Arafat’ta durmak zamanı, zilhicce ayının dokuzuna rastlayan arefe gününün zeval vaktinden itibaren, kurban bayramı ilk gününün fecrinin doğuşuna kadar olan zamanın herhangi bir kısmıdır. Bu müddet içinde bir dakika dahi olsa, beklemekle bu farz yerine gelmiş olur. Bu Arafat’ta uyanık bir halde durmakla uyumak veya baygın bulunmak halleri eşittir.
Belirtilen müddetten önce veya sonra, Arafat’ta durmakla “vukuf” farizası yerine getirilmiş olmaz. Ancak zilhiccenin hilâlinde şüphe olur da zilkade otuz gün olarak tamamlanmış bulunur ama sonradan zilkadenin yirmi dokuz gün olduğu anlaşılırsa, bu takdirde Arafat’ta durmanın ilk kurban bayramı gününe rastlamış bulunması ihtihsan yolu ile câizdir ve yeterlidir.
Hacıların arefe günü sanarak Arafat’ta durdukları günün terviye (zilhiccenin sekizinci) günü olduğu anlaşılsa, bu bekleme yeterli olmaz. Arefe günü tekrar durmaları gerekir. Şu kadar ki bütün insanlar tarafından vakfe ve farz tavaf yapıldıktan sonra haccın sahih olmadığına (bir gün önce yapıldığına) dair ortaya çıkacak haberler ve şahitlikler artık dinlenmez.
Arafat meydanının ortasında Cebelirahme yanında kıbleye karşı durulup Allah’a ayakta dua edilmesi daha faziletlidir. Burası, manevi değeri çok büyük olan bir yerdir. Dünyanın her tarafından akın edip gelen, yurtları, dilleri ve renkleri başka başka olan; fakat düşünce ve gayeleri bir olan yüz binlerce müslüman, Arafat’ta, kefenlere bürünmüş, kabirlerinden dirilip mahşer meydanına toplanacak bir muhteşem insan kitlesini andırır. Bunların hep birden duygulu bir dille Allah Teâlâ’yı tevhid ve tebcile başlamaları, Allah’tan bağış dilemeleri ve ikram beklemeleri, melekleri bile heyecana getirecek yüksek ve ruhanî bir manzara meydana getirir.
Şüphe yok ki Allah Teâlâ, bu garip kullarına lutfedecek ve meleklerine şöyle hitap buyuracaktır: “Şu uzak ülkelerden gelip toz toprak içinde kalmış, kıyafetleri perişan bir halde, benim rahmet ve yardımımı dileyen kullarıma bakınız! Ben şanı yüce, onları bağışlayacağım ve mağfiretime erdireceğim.” Böylece feyiz ve bereketi nihayetsiz olan yüce Allah’ın rahmet ve yardım denizleri dalgalanıp duracaktır.
Ne kutsal bir tecelli, ne yüce bir başarı!...
(İmam Mâlik’e göre, Arafat’ta bekleme müddeti, arefe günü güneşin zevalinden gündüzün fecrine (bayram gününün fecrine) kadar devam eder. O gün güneşin zevalinden batışına kadar, bir an bile olsa beklemek vâciptir. Güneşin batışından sonra da bir miktar beklemek gerekir ki farzdır.)
Kâbe-i Muazzama, Mekke-i Mükerreme şehrinde Allah Teâlâ’nın emriyle İbrahim aleyhisselâmın ilk olarak veya yenilemek suretiyle yapmış olduğu dört köşeli yüksek ve mübarek bir binanın işgal ettiği kutsal bir yerdir. Burası bütün müslümanların kıblesidir. Bu kıblegâha, ilâhî bir mâbed ve ilâhî rahmetin tecelli kaynağı olmasından dolayı Beytullah, Beyt-i Muazzam adı verilmiştir.
Kâbe-i Muazzama, Harem-i şerif ve Mescid-i Harâm denilen büyük bir mescidin ortasında bulunmaktadır. Bu mescidin etrafında kubbeler vardır. Geri kalan kısım açıktır. Yedi minaresi (şu an dokuz), birçok kapısı, içinde minberi, Zemzem Kuyusu ve İbrahim âleyhisselâmın makamı vardır.
Ziyaret tavafına gelince: Bu, Arafat’ta vakfeden sonra Kâbe-i Muazzama’nın etrafında yedi defa dolaşmaktan ibarettir ki bunun dört defası farz olan bir rükündür.
Ziyaret tavafının vakti, kurban bayramının ilk günü fecir doğduktan sonra hayatın son gününe kadar uzayan bir zamanın herhangi bir kısmında yapılacak bir tavaf ile hac farizası tamamlanmış olur.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslâm İlmihali