Haccın Farz Olmasının Şartları Nelerdir?
Bir kimseye haccın farz olması için sekiz şart vardır:
1. Müslüman olmalıdır.
Gayri müslimler hac ile mükellef değildir. Buna göre bir gayri müslim hac yaptıktan sonra müslüman olsa, diğer şartlar bulununca yeniden haccetmesi gerekir.
Yine, bir mümin haccettikten sonra -Allah korusun- dinden çıkıp da sonra tövbe ederek İslâmiyet’e dönse, diğer şartlar bulununca tekrar haccetmesi gerekir.
2. Bulûğa ermiş olmalıdır.
Bir çocuk, aklı başında ve kâr ile zararı ayıracak durumda da olsa hac ile mükellef olmaz. Onun yapacağı hac nâfile olur. Onun için bulûğ çağına erer de hac şartlarını toplarsa tekrar haccetmesi gerekir.
Velisiyle beraber hacda bulunan çocuğa, velisi hac işlerini yaptırır. Taşları attırır, tavaf yaptırır ki büyüyünce görevini daha iyi yapabilsin. Bu taşlamayı çocuk terketse bundan bir şey gerekmez. Çünkü çocuğa hac vâcip değildir.
3. Akıl sahibi olmalıdır.
Deli olanlar hacla yükümlü değillerdir. Bunlar iyileşir de hac şartlarını elde ederlerse o zaman haccetmeleri gerekir.
4. Hür olmalıdır.
Köleler ve câriyeler hacla yükümlü değillerdir. Bunların yaptıkları haclar birer nâfiledir. Bunlar âzat edildikten sonra diğer şartlara sahip bulundukları takdirde haccetmeleri gerekir.
5. Haccın farz olduğunu bilmiş olmalıdır.
Şöyle ki: Küfür diyarında (dârülharpte) gayri müslimlere ait bir memlekette bulunup İslâm’ı kabul eden kimse, haccın farz olduğunu bilmedikçe, hac ile yükümlü olmaz. Fakat İslâm ülkesinde böyle bilmemezlik özür sayılmaz. Onun için İslâm yurdunda bulunan bir gayri müslim, haccın farz olduğunu bilsin veya bilmesin, ihtida eder de hac şartlarına sahip bulunursa hac ile mükellef olur.
6. Hac görevini güçlük olmaksızın gidip yerine getirmeye yeterli bir vakit bulunmalıdır.
Bunun için bir kimse hac görevi için diğer şartlara tamamen sahip olduğu tarihten itibaren bu görevi yerine getirmeye elverişli bir vakit bulmadan ölürse bu farzla mükellef tutulmaz.
7. Hicaz’a gidip gelinceye kadar kendisinin ve aile halkının örfe göre nafakaları bulunmalıdır.
Temel ihtiyaçlardan sayılan malların bulunması ile hac farz olmaz. Fakat ihtiyaçtan fazla gelir getiren bir mal veya eşya bulunsa, bunları satıp haccetmek gerekir. Bir evde kira ile oturmak da haccın farz olmasına engel değildir. Temel ihtiyaçlar için zekât bölümüne bakılsın.
8. Kendi durumuna uygun binek vasıtası ve yolda yapacağı harcamaları karşılayacak parası bulunmalıdır.
Buna “rahileye, zâdü’t-tarika” (binek ve yol azığına sahip bulunmak) denir. Şöyle ki:
Hac için yol azığına ve binilecek vasıtaya gücü yeter olmak şarttır. Bu kudretin hac aylarında veya herkesin bulunduğu yerde hacıların âdet üzere hacca gidecekleri zamanda bulunması gerekir. Bu esnada temel ihtiyaçlardan başka hacca yetecek kadar mala sahip olan kimsenin, diğer şartlara da sahip olması halinde, ona hac farz olur. Bu malı başka yere harcayamaz. Harcarsa, hac üzerinde borç kalmış olur. Fakat bu zamandan önce elde edilen mal, bundan önce istenilen yere harcanabilir. Bundan dolayı kendisine hac görevi vâcip olmuş sayılmaz.
Mesela: Muharrem ayında hacca yetecek kadar malı olan kimse, bunu bir iki ay içinde başka bir yere harcayıp da memleketinde hacca gidilmesi âdet olan bir zamanda elinde mal kalmamış olsa kendisine hac farz olmuş olmaz. Ödünç ve ikram suretiyle verilen azık ve binek yeterli sayılmaz. Bu ikram minnet altında bırakmayacak kimseler tarafından olsa bile hüküm aynıdır. Onun için haccetmek üzere bağış yapılan bir malı kabul etmek her halde gerekmez.
Bununla beraber Mekke-i Mükerreme’ye on sekiz saatten yakın bulunan yerlerdeki müslümanlar için yaya yürümeye güçleri olunca binek bulunması şart değildir.
(İmam Mâlik’e göre, azık ve binit için yeterince imkâna sahip olmak şart değildir. Bu konuda Mekke’ye gidip en düşük şartlarla hac işlerini yerine getirmeye imkân bulunması yeterlidir. Onun için fazla güçlük bulunmaksızın yaya olarak veya kira ile karşılayabileceği bir binek ile haccetmeye ve yiyecek harcamalarını sanatı ile yolda yürüdükçe elde etmeye gücü olan bir müslümana canı ve malı için bir tehlike yoksa hac farz olur. Yurdunda ailesine bir nafaka bırakıp bırakmaması farketmez. Ancak nafakasız kalmakla helâk olmaları korkusu olunca, o zaman hac ile yükümlü olmaz.)
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Ömer Nasuhi Bilmen - Büyük İslâm İlmihali