Evlilikte İşkolik Eş Sorunu
Evlilik ihmale gelmeyen bir kurumdur. Eş, çocuk ve genel olarak ev hayatı ihmal edildiğinde memnuniyetsizlikler başlar ve evlilik ya sürekli tökezler ya da yola devam edemez bir hal alır. Bazı evliliklerdeki ihmalden; görevlerini yerine getirmede eksiklikler, beraber sohbet etmeme, eşinin ihtiyaçlarına kayıtsız kalma gibi belli konulardaki yetersizlikleri anlarız. Ancak bazı evliliklerde ihmal öyle boyutlara ulaşır ki ihmal eden eşin varlığı ailede neredeyse yok gibidir. Ailenin ciddi anlamda ihmaline sebebiyet veren etmenlerden biri de eşin işkolik olmasıdır.
İşkolik kişiler hayatlarının merkezine işi almışlardır. Mesai saatini aşan bir çalışma temposuyla yaşayan bu insanlar sadece zamanlarını değil, hayata dair umutlarını, beklentilerini ve tüm enerjilerini de işlerine kanalize ederler. İşkolik olmak aslında bir bağımlılıktır fakat diğer bağımlılık türlerine göre fark edilmesi de kabul edilmesi de hatta bir sorun olarak tanımlanması da daha zordur. Çünkü işkolik kişi çalışkanlık, azimlilik ve üretkenlik gibi olumlu davranışları sürdürmektedir. Bu bağımlılık nedeniyle elde ettiği sonuç da başarı, kariyer ve maddiyat olarak yine olumlu kategoride görülen çıktılardır.
Diğer bağımlılık türlerinde tekrar edilen davranışlardan alınan hazzın süresi kısa iken işkoliklerde bu süreç uzun bir zamana yayılır. Yani alışveriş bağımlısı bir kişinin aldığı eşyadan kısa sürede sıkılıp yeniden satın alma davranışına yöneldiğinde tekrar ettiği bu davranışının normal olmadığını görmesi kolayken; işkolik kişinin iş bağımlılığı nedeniyle elde ettiği hazzın süresi yıllara yayıldığından, tekrar ettiği davranışı ve yaşadığı bağımlılığı fark etmesi daha zordur.
Sorumluluklar Tek Eşte Toplanır
İşkolik bir eşle evli olan kişilerin şikayetlerine bakıldığında, işkolik eşin düzenli ve makul bir saatte evde olmaması, evdeyken bile zamanını işe ayırması, tatil yapamamak, birlikte zaman geçirememek gibi konuların öne çıktığı görülür. Aile olarak aynı sofrada buluşmanın bile nimet sayıldığı bu tür evliliklerde eş; alışveriş, tamir, çocukların veli toplantısı, hastane işleri gibi görevleri tek başına üstlenmek zorunda kalır. Çocukları yalnız başına yetiştirmek zorunda kaldığından disiplin kazandırmakta zorlanır. Kendisi ve çocuklarının ilgi ve sevgi ihtiyaçları karşılanmadığından mutsuz ve değersiz hisseder. Eşinden alması gereken desteği alamadığı için tükenmişlik duygusunu yaşar.
İşkolik eş ise zaten evinin, ailesinin ihtiyaçlarını gidermek için çok çalıştığını, bunun için takdir alacağı yerde eleştiri aldığını düşünerek tutumundaki dengesizliği görmekte zorlanır hatta kırılır. Ancak bir ailenin ihtiyacı sadece maddiyat değildir. Nitekim Sevgili Peygamberimizin (aleyhi’ssalatu ve’s-selam) “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez” (Tirmizi, Birr, 33) hadisinden, maddiyatın bir aile için öncelik sıralamasında nerede olduğunu anlamamız zor değildir.
İşkolik Olmanın Nedenleri
Başarı, kabul görme, onay alma ihtiyacı her insanda vardır. Tıpkı yemek konusundaki açlığı gidermek gibi bu konulardaki açlığı gidermek de insan için normal davranışlardandır. Ancak yemek ihtiyacını sadece ekmekle sınırlamak nasıl biyolojik sağlığı tehdit ederse başarı, kabul ve onay ihtiyacını sadece iş üzerinden gidermek de psikolojik sağlığı tehdit eder.
İnsan tek yönlü bir canlı olarak yaratılmadığından hem fizyolojik hem sosyal birbirinden çok farklı ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla birbirinden farklı rolleri ve görevleri de vardır. Bu açıdan bakıldığında bir insanın sadece çalışan, işçi rolü ile iyi olma halinin ona yetmeyeceği açıktır. Anne baba, eş rolü her ne kadar bir yük gibi algılansa da aslında kişiye nefes aldıran, diğer kimliklerini yaşatan, onu tamamlanmışlık duygusuna ulaştıran bir nimettir. İşkolik kişiler başarıya odaklı bir hayat yaşadıklarından, iş dışındaki rollerin kendilerine yetmediğini düşünürler. Bu düşünceye sebep olan şeyse başarı göstermedikleri müddetçe sevgi, onay ve kabul görmeden yetişmiş olmalarıdır büyük oranda.
Bağımlılık pek çok psikolojik sorun gibi kişiseldir. İşkolik kişilerin hayatı dengeli yaşayamama sorunu evlendiklerinde, kişisel bir mesele olmaktan çıkıp ilişki problemine dönüşür. Eşinin aileye zaman ayırmaması konusundaki şikayetleri aslında işkolik kişiye sıkıntı veren bir kriz gibi görünse de olumlu bir sonucun kapısını çalması açısından önemlidir. Çünkü uzmanlara göre kimse tedavi yolunu “Ben bir işkoliğim” diye çalmıyor, genelde eşi, anne babası gibi çevresinden aldığı eleştiriler nedeniyle mecburen tedavi olma fikrine geliyor.
Çözüm İçin Önce Sorunun Varlığı Kabul Edilmeli
İşini, hayatının tümünü ele geçirecek şekilde merkeze alan kişilerin evliliklerinde yaşanan sorunları çözebilmek için öncelikle benimsediği bu düzenin normal olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Kişi işiyle ilgili aşırı tutumlarını tanıdığı ve kabul ettiği zaman ikinci adım olan çözüm arama yolunu tutabiliyor.
İş bağımlılığından kurtulmak için, işle ilgili zaman ve mekan sınırını net bir biçimde çekmek gerekiyor. Düzenli hale gelen mesaiye kalma davranışından vazgeçmek, işi işte bırakıp eve iş getirmemek, iş getirmediği durumda da kafasını işle meşgul etmemek, sözü edilen sınırı çizmeyi sağlayacak davranışlardır. İş düşünmekten uzaklaşmak için de özellikle akşam yemeğini aile ile birlikte yemek, aile ile havadan sudan sohbet ederek zaman geçirmek, eş ve çocukların sorunlarını yahut gün içinde neler yaptığını dinlemek gerekiyor. Kafası işle meşgul olan birinin düşüncelerini hemen bu konularda kusursuzca odaklaması mümkün olmayabilir ancak davranışlarını düzenleyerek önce duygu ve düşüncelerindeki dengeyi, sonra hayatındaki düzeni yakalaması pekala mümkündür.
İşkolik Olmak Bir Kaçış Yöntemi Mi?
Kendini tamamen işe vermenin altındaki motivasyon, evliliğin gerektirdiği görev ve sorumluluklardan, ortaya çıkan sorunlardan kaçmak da olabilir. Evlilik hayatına alışamamış, eşinin ihtiyaçlarını karşılamayı pek de önemli görmeyen, sorun çözme konusunda kendini yetersiz ve güçsüz hisseden, çocukların ihtiyaçlarını eşine havale etmek isteyen kişiler, iş hayatındaki rolünü abartılı yaşamaya yatkındır. Bu şekilde evde olup bitenlerden uzak kalmanın kendince makul ve eleştirilemez bir yolunu da bulmuştur. Eğlenmeye değil çalışmaya zaman ayırdığı için vicdanen bir sıkıntı duymayan bu kişilerin eşlerinden ve çocuklarından esirgedikleri zamanın ne yazık ki dönüşü yoktur. Sonuç; iki eş arasında neredeyse yaşanmamış yıllar, her iki ebeveyninden alacağı sevgi ve eğitimi alamamış yaralı çocuklar olacaktır.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Hatice Metin - Semerkand Aile Dergisi Sayı:208 s.26