Evlilikte tüm yükü sırtlanıp, eşi tarafından yalnız bırakıldığını düşünenler az değildir. Kadın erkek fark etmeksizin pek çok eş, yaşadığı bu durumu eşinin düşüncesizliği, bencilliği, sorumsuzluğunun bir neticesi olarak değerlendirir. Zira çocuğun ödevinin takip edilmesi, çöpün dökülmesi, alışverişin yapılması, yemeğin pişirilmesi gerekmektedir. Eşlerden biri bu görevlere kayıtsız kalıyorsa diğeri mecburen üzerine almak durumunda kalır. Düzenin devam etmesi için sorumsuzluk karşısında fedakarlık gösterilmesi gerekmektedir.
Saçı süpürge etmek deyimiyle altı kalınca çizilen bu fedakarlık gerçekten bir erdem midir yoksa kişinin kendi zaafından kaynaklanan ve istenmeyen bir sonuç mudur, iyi düşünmek gerekir. Zira her yükü sırtlanmak durumunda olan kişiler, genelde görev paylaşımı konusunda sağlıklı düşünemediği için bu sorunla baş etmek zorunda kalabiliyor.
Kimse Benim Gibi İyi Yapamaz
Özellikle mükemmeliyetçi kişilerin görev paylaşımı hususunda denge sorunu yaşadığı bilinen bir durumdur. Kafasındaki ideale kimsenin ulaşamayacağını bildiği için elinin erdiği, gözünün gördüğü her işe el atan mükemmeliyetçiler, muhatabının bazı görevleri üslenmesine engel oluyor. Eşinin yaptığı işi beğenmeyerek motivasyonunu kırıyor ve bir dahaki sefere hiç karışmamasına sebep oluyor. Eşi tam olarak hangi marka unu alacağını bilemeyeceği için alışveriş işini kendi halleden kontrolcü bir kadın kadar; takıntılı boyutta temizlik hastası olup, işten eve gelir gelmez evi temizleyen, çocuğunun kıyafetlerini ufak bir leke var diye değiştiren erkekler de bu sorunu yaşıyor. Ancak problem şu ki bu şekilde sadece kendilerini yormuyorlar. Hem eşinin görev alanına girip, onun işi yapmasına müsaade etmiyorlar hem de eşlerini sorumsuzlukla suçluyorlar.
Kimseye İhtiyacım Yok
Tüm işlerin kendilerine baktığını söyleyen bazı eşler ise esasında her işe “Ben yetebilirim” duygusu ile koşturuyor. Bir işi yapmamış olmayı “yapamamak, acizlik” şeklinde değerlendiriyor. Bu yetersizlik duygusu nedeniyle kendini hayli yoran eşler de muhataplarının kendi görevlerini üstlenmesine fırsat tanımıyorlar. Taşıdıkları yetersizlik duygusuyla bu şekilde başa çıkmaya çalışan eşler yine her işin kendi üstlerine kaldığını düşünerek yalnız bırakıldıklarını ifade ediyorlar. Oysa kimseye muhtaç olmamak düşüncesi nedeniyle kendi kendilerini yalnız bıraktıklarını fark edemiyorlar.
Sevgi Her Zaman Emek Değildir
Çevresindeki herkesi mutlu etmeye odaklı kişilik tipleri de yine ellerinden gelen iyilik ve yardımı esirgememek adına tüm eksikleri kapatmaya gayret ediyorlar. Gerektiğinde çocuğu doktora götüren, gerektiğinde kahvaltı hazırlayan, alışverişi yapan, arabayı yıkamaya götüren, ütüyü yapan kişi; eşini ancak bu şekilde mutlu ederek onun sevgisini kazanabileceğini düşünüyor. Sevgiyi koşullara bağlı olarak hak edebileceğini düşünen bu kişiler başkalarına karşı ne kadar verici olurlarsa ancak o kadar sevileceklerini düşünüyorlar. Diğer taraftan bu iyilik hali ile kendindeki diğer eksik yönleri telafi etme refleksi de söz konusu olabiliyor. İyilikler sevgiyle ve olumlu duygularla karşılık buluyorsa sorun çıkmıyor fakat kötü anlar geldiğinde yapılan her bir iyilik itina ile ortaya dökülebiliyor, bunca iyiliğin karşılığının böyle kötü mü olması gerektiği sorgulanıyor.
Kadın ve erkeğin görevleri hem dinde hem de gelenekte belirli hatlara sahiptir, ancak bu hatlar her ailenin iç dinamiğine bağlı olarak esneyebilir. Hastalık, maddi zorluklar, gurbet gibi tahmin edilemez gelişmeler nedeniyle görev paylaşımında terazinin bir kefesine daha fazla yüklenme olabilir. Yahut bir evde bir eşin “elimi sürmem” dediği bir iş, hiçbir zorlayıcı sebep olmaksızın diğer bir evde başka bir eşin severek üstlendiği bir görev olabilir. Hasılı evliliklerde mesele kimin, neyi, ne kadar yaptığından ziyade neden yaptığı yahut yapmadığıdır. Eşler arasında probleme dönüşmediği sürece görev paylaşımındaki tercihler sorun oluşturmaz. Ancak tüm işleri eline alıp fedakarlık yaptığını söyledikten sonra muhatabını bencillikle, sorumsuzlukla suçlamak üstesinden gelinmesi gereken bir sorundur. Çünkü peşinden şikayetleri de sürükleyen fedakarlık, farkında olmadan zaaflarımızı maskelemek için kullandığımız bir bahaneye dönüşmüştür.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:172 s.25