Evin Mahremiyet Örtüsü: Perde
Perde; evlerimizi kışın soğuk havanın etkisinden, yazın ısının hararetinden bir nebze olsun korumak, tozun içeri girmesini önlemek ve güvenlik gibi ihtiyaçlarla ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte asıl işlevini, özel yaşam alanlarını başkalarının gözünden sakınma amacıyla kazanmıştır. Mahremiyeti sağlamak için aynı çatı altında yaşayan insanların paylaştıkları mekanı perdelerle oda şeklinde bölümlere ayırması da dikkate değerdir.
İlk Perdeler Kapılardaydı
Perdeyi sadece pencere önünde kullanılan bir kumaş parçası olarak kabul edersek yanılırız. Zira perdenin kapı ile bağlantısı kurulduğunda görürüz ki geçmişi insanlık tarihi kadar eski. İnsanlığın yaşam biçiminin avlanmak ve korunmak olduğu dönemlerde mağara ve çadırların giriş kısımlarına asılan hayvan postları, halı, kilim gibi her türlü örtü perde işlevi gördü. Tarihte uzunca bir zaman iç ve dış mekanları ayıran tek unsur kapılar oldu. Ve haliyle perdeler önce kapılara asıldı. Kapıların yanı sıra perde, yatakların yanlarını örten, “yatak eteği” diye bilinen bir eşya olarak da kullanıldı. Mesela İtalya’da, Fransa’da bilhassa soyluların yataklarının önüne kadife ya da Şam işi perdeler asılırdı.
İnsanlığın yaşam kültürü değiştikçe mekanlara pencereler ilave edilmeye başlandı. Fakat pencereler küçük olmakla birlikte tahta kepenkli olduğundan veya yağlı, mumlu kağıtlarla kaplandığından uzun bir süre perde yine pencerelerde görülmedi. Geceleri örtülen tahta kepenkler, gündüzleri gün ışığından istifade etmeye engel oluyordu. Böylece gündüzleri açılan pencerelere mahremiyeti korumak için mevsime göre ince ve kalın kumaşlar asılmaya başlandı. Nihayetinde bugün bildiğimiz şekliyle tül ve perde yerini bulmuş oldu.
Cumbalı Pencereden Perdeli Pencereye
Türk mimarisine özgü olan pek çok Osmanlı evi cumbalıydı. Pencere hizasından sokağa doğru çıkıntısı olan bu kafesli bölüm sayesinde gün ışığından azami ölçüde faydalanılmış, mahremiyet de bu özellik sayesinde korunmuş olurdu. Cumbalar sayesinde dışarıdan evin içi görülmezken, içeriden bakan kişi eve kimin geldiğini kontrol edebilirdi. Cumbalar mahremiyeti böylece sağladığı için cumbalı pencerelerin iç tarafına konulan perdeler sadece süs amaçlı kullanılıyordu. El tezgahlarında ince iplikten dokunan bu perdeler pencere kenarlarından yere kadar inen, ince çatma perdeler şeklindeydi.
16. yüzyılda, I. Selim döneminde sarayda dekoratif amaçlı iki kanatlı ve zengin drapelere sahip pencere perdeleri kullanılırken, 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren perdelerde Batı etkileri yoğunluk kazandı. 18. yüzyılın sonlarına doğru ise “Türk rokokosu” ve “empirme” üslupları yaygınlaşmış, 1843’te ipekli kumaş üretmek için Hereke’de bir fabrika kurulmuştur.
Günümüzde tül ve perdeler evlerin vazgeçilmez eşyaları arasındadır. Kir tutmayan perdeden stor perdeye, ip perdeden jaluziye, uzaktan kumandalı perdeye kadar pek çok kategoride üretilen perdeler geçmişten bugüne hayli gelişme gösterdi. Bununla birlikte sanırız kaybettiği tek husus, mahremiyeti koruması ve evin içini gizlemesi amacının ikinci plana atılması oldu. Zira mobilyalarla uyumlu olması, eve cazibe katması yeterli görülür oldu.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Ömer Aşıcı - Geçmişten Günümüze Perdenin Tarihi