Görüş Bildir

Erkeğin Kur’an-ı Kerim’deki Vasıfları

Erkeğin Kur’an’daki vasıfları. Kur’an erkeklerden nasıl bahsediyor.

Kur’an’ı Kerim’in mucizelerinden biri de onda aradığımız her şeyin cevabını bulabilmemizdir. Ticaretimizin nasıl olacağından miras hukukuna, devlet yönetiminden toplum değerlerine, iş ahlakımızdan ailemizde takınmamız gereken tutumlara kadar her şeyin… Toplumun ıslahına başlamak için atılması gereken ilk adımlardan biri de ailenin ıslahıdır ve Kur’an-ı Kerim bize bu ıslah için erkek ve kadının nasıl olması gerektiğini haber vermiştir. Allah Teala’nın Kur’an’daki bu işaretlerini anlayıp uygulamaya çalıştığımız ölçüde ailemizde huzur ve bereket hasıl olur; çocuklarımızı topluma yararlı, ahlakı güzel ve Allah’a yönelişi samimi bireyler olarak yetiştirebiliriz.

Kur’an-ı Kerim, sağlıklı bir aile yapısından söz edebilmek için erkeğin sahip olması gereken 5 sıfatına işaret eder. Bu sıfatları Kur’an’da “racül” yani adam/ erkek kelimesinden sonra getirdiği vasıflardan takip edebiliriz. Şimdi Kur’an’da erkeğin hangi sıfatlarla vasıflandığına bakarak, mümin erkek tanımına ulaşmaya çalışalım.
 

1. Hayır İçin Koşturan


“Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: ‘Ey kavmim! Bu elçilere uyun.” (Yasin, 20. Tefsirlerde, Allah Teala’nın bir şehir halkına peygamberler gönderdiği ve insanların onlara tabi olmayı reddettiği geçer. Aralarından Habib Neccar isimli bir adam bu peygamberlere iman eder, halkını onlara inanmaya çağırır. Nakledildiğine göre halk Habib Neccar’ı dinlemeyip önce işkence, sonra da şehit etti. O sırada bile Habib Neccar: “Ya Rabbi, kavmimi hidayete erdir. Ya Rabbi, kavmimi hidayete erdir!” diye dua ediyordu. (Taberi, Cami‘u’lBeyan, XXII, 192-193) Allah Teala da onu mükafatlandırarak cennetine yerleştirdi. Habib Neccar ise “Keşke kavmim, Allah’ın beni bağışladığını, imanım sebebiyle beni böyle güzel bir cennete yerleştirdiğini, burada bana sayısız nimetler ihsan ettiğini bilseydi de onlar da bu nimetlerden mahrum kalmasalardı” diye temenni etti (Yasin, 26-27).

Bu ayet-i kerimelerde Habib Neccar’ı vasfederken kullanılan kelime “Sa’e” (sa’y) kelimesidir. Bu kelime emek göstermek, çalışmak, çabalamak anlamına gelir. Demek ki erkek çabalayan, çalışan, emek gösteren kimsedir. Çalışması hayır için olduğu müddetçe değerlidir. Hayır ve Hakk için çabaladığı zaman övgüyü hak eder. Ailesinin rızkını temin için çalışması, evinden çıkarken bu niyetle çıkması, etrafında gördüğü kötülükleri düzeltmek için çabalaması gerekir. İnsanları mar’uf’a yani iyiliğe davet etmesi, aile bireylerini hayra teşvik etmesi gerekir ki, bu çabasıyla ilahi övgüye mazhar olsun, Kur’an’ın “Çalışan, çabalayan adam” olarak vasıfladığı Habib Neccar gibi mükafatı cennet olsun.
 

2. Sözünün Eri Olan


“Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar…” (Ahzab, 23). Allah Teala bu ayette erkeği “verdiği sözü tutan, yerine getiren” olarak vasıflamıştır. Anlıyoruz ki erkek, aile içinde ve her yerde, her türlü işinde verdiği sözlerin arkasında durandır. Bu “sözüne sadık olma” durumu sadece dünya hayatına mahsus değildir. Çünkü bütün insanoğlu elest bezminde Allah’a da söz vermiş, onu Rabb olarak tanıyacağını söylemiştir. Bu sözü yerine getirmede de kişi bütün gayretini göstermelidir. İbadetlerinde elinden geldiği kadar kusur göstermemeli, nafile ibadetleri ve hayır işleriyle Allah rızasına erişmeye çalışmalıdır. Allah’a karşı sözünü yerine getirme ancak böyle olabilir.
Peki, erkek neden sözünün arkasında durmalıdır? Çünkü sözünü yerine getirmemek korkaklığı gösterir. Yalan sözleri korkaklar ve münafıklar verir. Korkak kimseler verdiği sözleri yerine getirme vakti geldiğinde sonuçlarından kaçar. Oysa olması gereken şudur ki bir erkek ailesine ya da çevresine bir söz verdiğinde, şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, o sözü yerine getirmek ne kadar zor olursa olsun sözünün arkasında durmalı ve elinden gelen gayreti göstermelidir. Eğer gücünü aşan bir durum meydana gelecekse de verdiği sözlere dikkat etmelidir. Verilen söze sadık olmak demek hakikatlere ve zorluklara göğüs germek demektir. Bu, bir erkeğin sahip olabileceği en güzel vasıflardandır.
 

3. Allah’ın Zikrinden Geri Kalmayan


“O erler ki ne ticaret ne de alışveriş onları Allah’ı zikretmekten, namazını dosdoğru kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoyabilir.” (Nur, 37) Müslüman, yaptığı işi en iyi yapan kimsedir. Ticaretle uğraşıyorsa başarılı bir tüccar, sporcuysa başarılı bir sporcu olmalı, kısaca rızkı için neyle uğraşıyorsa onda en başarılı olmak için gayret etmelidir. Ancak başarı için gösterdiği bu gayret, uğraştığı ticaret onu Allah’ın zikrinden alıkoymamalıdır. Çünkü işinde yükselmek için ayırdığı vakit, başarı için gösterdiği çaba ne kadar çok olursa olsun, onu Allah’tan alıkoyuyor, ahiret hazırlığının önüne geçiyorsa başarısının ve kazandığının Allah katında bir değeri yoktur. Erkek, ailesinin rızkı için çalışırken aynı zamanda ailesine ibadetleriyle de örnek olmalı ve hem sözle hem davranışıyla ailesini ibadete teşvik etmelidir.
 

4. Namazını Dosdoğru Kılan


Yine aynı ayet-i kerimeden öğrendiğimiz gibi er kişi namazını muhafaza eden ve dosdoğru kılandır. İşlerinin arasına namazı sıkıştıran değil, namaz vakitlerini beklerken işleri yapma şuurunda olan kişidir. Namaza durduğunda namazın, Allah’ın huzurunda olmanın idrakinde olan kimsedir. Ayet-i kerimede namaz kılmak “ikame” yani dosdoğru şekilde kılmak şeklinde buyurulmuştur. Namazı dosdoğru kılmak ise abdesti hakkını vererek almak, namazın rükunlarını hakkını vererek ve tadil-i erkana riayet ederek kılmak, okunan sureleri hakkını vererek okumakla mümkündür.
 

5. Zekatını Teslimiyetle Veren


Aynı ayete tekrar bakalım. Zekat, samimiyet gerektiren bir ameldir. Malımızdan fakirin hakkını arındırmak anlamına geldiği için zekat vermek Kur’an-ı Kerim’de arındırmak ve temizlemek anlamına gelen “tathir” ve “tezkiye” şeklinde ifade edilmiştir. Zengini cimrilik hastalığından kurtardığı gibi ailesinin rızkı için çalışan erkeğin, alın terinden Allah rızası için verebilmesini sağlar. Sırf Allah emrettiği için, canı gönülden ve teslimiyetle zekat veren erkek, bütün gün peşinde koştuğu rızkın kendisini Allah rızasına ulaşmak için çabalamaktan alıkoymadığını göstermiş olur.

Görüldüğü üzere, Kur’an’ın erkeği vasıflandırdığı sıfatlar günümüzdeki erkek anlayışından çok farklıdır. Küçük yaşlarda ağlayan erkek çocuklarına “Erkek adam ağlamaz!” diyen sert erkek profilinden ziyade hem dünyevi hem de uhrevi gayreti, hassasiyeti olan erkek tanımını koyar önümüze. Kur’an’a göre adam olmanın sesini yükseltmekle, şiddetle ya da baskıyla da alakası yoktur. Tam tersi; yerine göre konuşmakla, sünnet-i seniyyenin izinden gitmekle, Allah rızası için çabalamakla olur adamlık. Er olmak eşinin hakkını gözetme, çocuklarının terbiyesine azami özen gösterme, zorluklara göğüs germe ve ailesinin sorumluluklarını yüklenmeyle mümkündür. Adam, bütün bunları yaparken aynı zamanda hem kendisi hem de ailesi için ahirete hazırlanandır. Dünyevi emeller uğruna ahiretini ihmal etmeyen, kendisinin ve ailesinin dünyasını kurtarmak için çalıştığı gibi ahiretini de kurtarmak için çalışandır.
 

Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:214 s.28



nizami hayat logo