Görüş Bildir

Dindar Ailede Dindar Çocuk Yetişir Mi?

Dindar ailede dindar çocuk yetiştirmek.

Dindar ailede yetişen çocukların kendiliğinden dindar olması umulur. Ne de olsa armut dibine düşer; keçi ağaca çıkarsa oğlağı dala bakar. Ama biz yine de ak koyunun kara kuzusu olduğunu da hatırda tutalım. Aile dindarlığı, tek başına Müslüman kimliği inşasına yeter mi yetmez mi bakalım…
 

Bazen Aileye Rağmen


Bu işin “ailesiz ve aileye rağmen” çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü çocuğun dünyaya ilişkin ilk gözlemleri ailede gerçekleşir. En yakın ve sürekli sosyal çevresi olan aile, çocuğa neyin doğru neyin yanlış, neyin makbul neyin merdud olduğunu söyler, gösterir, sezdirir. Çocuk ergenliğe kadar ailesiyle uyum içinde bir değerler sistemi kurmuş olur. Ancak sorgulamaların başladığı, farklı kapıların yoklandığı ergenlik döneminde genç artık ailesinden bağımsız bir kimlik inşasına meyleder. Bu evrede aile içi ilişkilerin ve iletişim biçimlerinin her şeyin önüne geçtiğini fark ederiz. Bu zamana kadar çocuğa karşı sağlıklı ebeveyn tutumları sergilenmişse, aile çocuğa söylemeylem birlikteliği içinde tutarlı bir hayat tarzı sunmuşsa sürecin görece daha az sorunla geçirileceği söylenebilir.

Ancak ne yazık ki pratikte biz bunun tam tersi manzaralarla karşılaşıyoruz. Birçok ailede, aile içi ilişkilerde ciddi sorunların olduğuna; çocuklara karşı öz saygısını, hayata güvenli bakışını zedeleyecek yaklaşımlarda bulunulduğuna ve dini eğitim açısından en başta gelen bir sorun olarak pek çok çocuğun ailede dürüst bir dini yaklaşım göremediğine şahitlik ediyoruz.
 

Aile İçi İlişkiler Ne Durumda?


Tam burada konuyu üç farklı açıdan ele almalıyız. İlki, ailenin sahih bir dindarlık içinde bulunduğu ancak çocukla ilişkisinin sorunlu olduğu durum. Bu profilde gençlerin ebeveyne karşı besledikleri kızgınlık ve öfke, onların temsil ettiği dini değerlere yönelebiliyor. Hatta bu derece açıklıkla söylemek incitici olsa da çoğunlukla bu yaşanıyor. Birçok genç, ebeveyniyle olan sorunlarından ötürü onları “dinden uzaklaşarak” cezalandırma yolunu seçiyor. Eğer okulda ehil bir din öğretmenine tevafuk etmişse veya dini gelişimi açısından aileden farklı uygun bir çevreye sahip ise onların gayretleriyle aile ile din arasında ayrım yapması gerektiğini fark edebiliyor. Fakat bu imkana sahip gençlerin sayısı oldukça az. Dolayısıyla yanlış ebeveyn tutumları, ailenin sahih dini yaşantısının çocuğa tevarüs etmesinin önünde bir engel olarak görünüyor.
 

Dindarlıktan Ne Anlıyoruz?


İkinci durumdaki sorun ise gencin, ailenin dini anlayışındaki tutarsızlıklarla yüzleşmesi ve bunlarla baş edememesi. Çocuğunun Kur’an-ı Kerim okuması, namaz kılması, örtünmesi gibi konularda keskin ve katı söylemleri, zorlamaları olan bir ebeveynin; faizden kaçınmaması, kul hakkına girmesi gençte ailesinin din konusunda dürüst olmadığı düşüncesini doğuruyor. Aynı zamanda Kur’an-ı Kerim okuyup namaz kılan yetişkinler olarak diğer hususlarda neden dinin emirlerini hiçe saydıklarını çokça sorguluyorlar. Burada anlatılanı, ailenin sahih bir dindarlık içinde bulunmaması şeklinde özetleyebiliriz. Yani iyi ilişkilerin olduğu dindar bir ailede dindar çocuğun yetişmesini bekleriz ama “Aile hakikaten dindar mıdır yoksa kendini dindar mı zannetmektedir?” sorusunun cevabı bu konuda asıl belirleyicilerdendir.
 

Dini Terbiye Veriyor Muyuz?


Üçüncü durumu “en çok gözden kaçan” olarak tanımlayabiliriz. Aile içi ilişkilerin iyi olduğu ve ailenin sahih bir dindarlık içinde bulunduğu ama çocuğun onlarla büyümesinin dini terbiyesi için yeterli olarak görülüp ayrıca emek verilmediği bir sahne var karşımızda. Gözlem ve taklit çocuğun dini terbiyesinde olmazsa olmaz, son derece önemli ve başat bir etkendir. Ancak eğitim sadece gözlem ve taklitten ibaret değildir. Çocuk büyüyüp sosyal çevresi genişledikçe ailesinde gözlemleme imkanı bulmadığı durumlarla, sorunlarla karşılaşacaktır. Bunları Müslümanlığa yakışır biçimde karşılaması, söz ve tavırlarının dindar bir insana yakışır biçimde gelişmesi için aile rehberliğine ihtiyacı vardır. “Çocuğum okulda ve dışarıda öğretmenleriyle ilişkisinde, arkadaşlarıyla ilişkisinde nasıl bir profil sergiliyor?”, “Çatışmaları çözme araçları neler?”, “Evde sergilemediği ama ev dışındaki insanlar tarafından fark edilen ahlaki deformasyonları var mı?” gibi sorular ailenin her zaman gündeminde olmalıdır. Sonuçta çocuğun sosyal çevresi genişledikçe gözlem ve taklitle öğrendiği insanların sayısı da artar. Arkadaşları, öğretmenleri, civardaki yetişkinler, ekranda maruz kaldıkları çocuğun terbiyesine iştirak eder. Eğer aile tüm bunları kuşatıp gerekli yerlerde doğru müdahalelerde bulunmazsa çocuğun dini terbiyesini ihmal etmiş olur. Bu durumda da “Dindar ailede dindar çocuk yetişir” kabulü doğruluğunu yitirmiş olur.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:213 s.32



nizami hayat logo