Görüş Bildir

Ceketin İnsanları

Ceketin insanları. Ceket ile ilgili bir öykü.


ÖYKÜ

Mezarlık geride kaldı. Sıcak, ıssız, harabe. Mermer levhaları boy boy. Güneş, insanı kavrulmuş başaklar gibi yakıyor. Yokuştan aşağıya yürüdüm. Gömleğim sırtıma yapışmıştı, şakaklarımdan ter damlıyordu. Etraf kurak, taşlık. Köy sessizdi, yılgındı, sararmıştı. Bu öğle vakti tarlada olmayan herkes, evinin en serin odasına çekilmiştir. Odalar ter kokusuyla dolmuştur. Ekşi, bunaltıcı, nemli bir sis karışmıştır havaya.

Sıcaktan başım dönüyordu. Ayaklarım birbirine dolanıyordu. Köy kahvesinin önünden geçtim. Üç-beş ihtiyar sundurmanın gölgesine sığınmıştı. Birkaç ay önce babamın da sandalyesi vardı bu yarım yamalak gölgelikte. Başımla ihtiyarları selamladım. Yutkundum. Hızla geçtim önlerinden. Terli avucumdaki anahtarı sıktım. Avlunun tahta kapısını itip evin önünde durdum. Anahtarı kilide taktım titreyen parmaklarımla. Çevirdim.

Bu eve en son babamın öldüğü gün girmiştim. Beş ay önce. Son görevimi yarıda bırakıp kaçmıştım sonra da. Artık babama ait olmayan, boşlukta öylece asılı kalmış bu harabe eşyanın arasından lazım gördüklerimi çekip almam gerekiyordu. Etrafa baktım. Havasız evde babamın kokusu kalmıştı. İki odayı ve mutfağı dolaştım. Bunca yolu geldiğime göre, ev boşaltılmadan benim olsun isteyeceğim eşyalar olmalıydı. Eski sehpanın üzerindeki tüplü televizyon, duvara dayanmış somya, somyanın arkasındaki geyikli duvar halısı, mutfaktaki emaye kaplar, bakır sahan, leğenler. Yatak odasına doğru yürüdüm. Kapının arkasında halı seccade, gömme dolapta eskimiş yün yastıklar, birkaç battaniye, hemen yanında babamın gömlekleri, pantolonları. Geçen bayram getirdiğim gömlek hiç açılmamış, dolabın rafında duruyordu. Kapağı kapattım. Karşıda karyola. Anlaşılan boşa gelmiştim bunca yolu. Zaten ne umarak geldiğimi bilmiyordum. Keşke eve sinen şu kokuyu alabilseydim. Odanın kapısına yöneldim. Tam çıkacakken kapının arkasında asılı ceketi gördüm.
 

Mezuniyetime Bu Ceketle Gelmişti


Babam beni yatılı okul sınavına götürdüğünde almıştık bu ceketi. Hatırladım. Kahverengi, balık sırtı desenli, kalın. Yıllarca giyilmekten rengi değişmiş. Yakasını ters yüz etmişti annem. Babam mezuniyetime bu ceketle gelmişti. Annem hastaydı. Yataktaydı. Okulun bahçesinde avurtlarını iyice gömerek çekiyordu sigarasını babam. İkimiz de biliyorduk. O da ben de. Annem kalkamayacaktı. Saklıyorduk birbirimizden. Ben tuvalete gitme bahanesiyle uzaklaşmıştım yanından. Arka bahçede ben de bir sigara yakmıştım. Avurtlarımı iyice çukur etmiştim babam gibi. Gözyaşlarıma mani olamamıştım yine de. Annemin cenazesinde de bu ceketi giymişti babam. İşe girdiğim ay ceket almak istemiştim ona. Kabul etmemişti. Almıştım yine de. Giymedi hiç. Bütün ısrarlarıma rağmen. Giymedi. Düğünümde yeni bir ceket almayı teklif ettiğimde de “olmaz” demişti bütün kararlılığıyla. Geçen yaz köye geldiğimde, akşam esintisinde omuzlarına atmıştı ceketini. O zaman “Neden?” demiştim ona. “Neden yıllardır hep aynı ceket?”

Ayağa kalkmıştı. Mezarlığa yürümüştük. Küçülmüştü iyice. Beli bükülmüştü. Kaçak sigarasından yakmıştı tepeye gelince. “Seni sınava götürdüğümde almıştım bu ceketi, hatırladın mı?” diye başlamıştı anlatmaya. Hatırlıyordum. “Mezuniyetinde de bunu giydim, tarlayı ekerken de. Annen yakasını ters yüz etti. Astarını yamaladı. Kolları karardı giymekten. Amcanı mezara koyarken de üstümdeydi. Anneni gömerken de…” Yutkundu. “Yalnız adam yoldaş icat eder kendine. Bazı sabahlar yakasında gezdiriyorum ellerimi. Annenle geçiyor bütün günüm. Kolunun sertliklerine dokununca amcan beliriyor karşımda. Şöyle duvardaki çiviye asıp da ceketi sigaramı yakınca, say ki sen varsın orada.” Anlamıştım.

Ceketi aldım elime. Kokladım. Tütün, ter, hacı yağı kokuyordu. Bulmuştum. Hızla çıktım evden. Anahtarı muhtara bırakıp arabama gittim koşar adım. Babamın ceketini okşadım. Gözlerimi kapattım. Sıcağa aldırmadan giydim. Kontağı çevirdim. Güneş batıyordu. Babamın gözlerinin ela haresi üzerimdeydi. Bir türkü açtım. Ceketin cebinden kaçak sigara çıkardım. Yutkundum. Babamın yanında ağlamak olmazdı.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:208 s.48



nizami hayat logo