Bebeğe İsim Koyarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem], “Allah güzeldir ve güzeli sever” buyurmuştur. Bu sebeple ümmetinin de her hususta güzelleşmesini ve güzele talip olmasını istemiştir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz’in şüphesiz ismi de kendisi de güzeldir. Şair Peygamber Efendimiz’den bahsederken, “Adı güzel, kendi güzel Muhammed” demiştir. Resûl-i Ekrem, ümmetinin isimlerinin de güzel konmasını istemiştir. Yeni doğan yavrusuna güzel isim vermek her müslüman anne babanın çocuğuna karşı önemli sorumluluklardan biridir.
Bebeğe Güzel İsim Vermek
Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] bir gün ashabına şöyle buyurmuştur: “Siz kıyamet günü isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Onun için güzel isimler koyun.” Popüler isim koymanın yaygınlaştığı günümüzde bu hadis-i şerifi uzun uzun düşünmeye ihtiyacımız vardır. Yarın mahşerde bütün insanlığın önünde isimlerimizle çağrılacağız. Çağrı “güzel olan ve güzeli seven” Mevlâmız’dan olacak. Bir de, “Evlatlarınıza güzel isimler koyun” buyuran Resûlullah Efendimiz de orada ümmetinin başında olacak. Burada güzel bir isimle çağrılmayı ve mahcup olmamayı her mümin gönülden arzu eder. O halde Allah Resûlü’nün çağrısına kulak vermeliyiz. Yakınlarımıza ve dostlarımıza da popüler kültürün kurbanı olmadan evlatlarını güzel isimlendirmesi için destek olmalıyız. Kıyamet günü çetin bir gündür. Mahşerin zorluğunda nebîler bile ümmetleri Peygamber Efendimiz’e yönlendirmektedir. O gün onun huzuruna çıkıp şefaat talep ettiğimizde belki de ismimizi soracaktır. Cevaben hoşlandığı bir ismi söylemek o gün ne kadar anlamlı olacaktır.
Allah Resûlü kendi torunlarının büyüğüne Hasan (güzel) küçüğüne de Hüseyin (güzelcik) ismini vermiştir. Her iki ismin de “hüsn” (güzellik) kökünden gelmesi Resûl-i Ekrem’in isimler noktasındaki muradını anlama açısından fikir vericidir. Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] güzel isim konusunda hayatı boyunca hassas davranmıştır. Güzel olmayan isimlerden rahatsızlığını belli etmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden birinde Allah Resûlü bol sütlü bir devenin sağılmasını ister. Ayağa kalkıp hizmet için davrananlar olur. Peygamber Efendimiz ilk ayağa kalkana ismini sorar. Adam “Mürre” der. Arapça olan bu kelime “acı” manasındadır. Resûl-i Ekrem ona sağdırtmaz ve oturmasını ister. Başka bir sahabi davranır. Hz. Peygamber onun ismini sorar. Adam “Harb” der. Harb “savaş” manasındandır. Resûl-i Ekrem onu da oturtur. Sahabiler kalkmakta tereddüt ederler. Efendimiz ashabına, “Bize bu deveyi kim sağacak?” diye sorar. Bir sahabi talip olur. Resûlullah Allah Resûlü ona da ismini sorar. “Yaîş” (yaşıyor manasında) olduğunu öğrenince müsaade eder ve, “Sen sağ” buyurur.
Bebeğe İsim Koyarken
Sahabiler çocuklarının ismini Peygamber Efendimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem] koymasını isterlerdi. Böylece çocuğu Allah Resûlü görür, dua eder, tahnîk yapar ve isimlendirirdi. Sahabenin büyüklerinden Ebû Musa el-Eş‘arî ilk çocuğu doğduğunda heyecan ve sevinçle bebeği alıp Resûlullah’a getirir. Allah Resûlü çocuğu alır. Dua eder. Tahnîk yapar. İsmini de “İbrahim” koyar. Peygamber Efendimiz’den sonraki yıllarda da çocuğun ilim ve takva sahibi salihlerce isimlendirilmesi güzel görülmüştür. Salihler de asırlar boyunca Resûl-i Ekrem’in sünnetine uyarak Kur’an’da geçen peygamber isimleriyle ve sünnete uygun diğer isimlerle çocukları isimlendirmişlerdir. Şüphesiz bunun tek faydası doğru ve güzel isim vermeleri değildir. Kendisinin bir salih tarafından isimlendirildiğini öğrenen çocuk ömrü boyunca onunla arasında gönül bağı ve yakınlık hissedecektir.
Öte yandan isimlendirme hususunda dikkat edilmesi gereken bir husus da esmâ-i hüsnâdan olan isimlerdir. Bu isim ve vasıflardan bazıları yalnızca Rabbimiz’in şanına yakışır. Örneğin “Samed” (hiçbir şeye muhtaç olmayan her şey kendisine muhtaç olan) ismi çocuklarımıza verilmemeli, bunun yenine “abd” kelimesiyle birlikte Samed olan Rabb’in kulu manasında “Abdüssamed” verilmelidir. “Rahmân” ismi için de aynı durum geçerlidir. Bu ismi “abd” kelimesiyle kullanmak özellikle tavsiye edilmiştir. Allah Resûlü bir defasında, “Allah’ın en sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman’dır” buyurmuştur.
Hz. Peygamber akîdeye uymayan ya da kulluk vasfımıza yakışmayan isimleri değiştirmiştir. “Abdülkâbe” ismindeki sahabiyi “Abdurrahman”, Hz. Ömer’in “Âsiye” (âsi kadın) isimli kızını “Cemile” (güzel hanım) yapmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de geçen dört faziletli kadından biri olan Asiye ismi ülkemizde kullanılan isimlerdendir. Bu isim Resûlullah Efendimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem] değiştirdiği (ayın, sad, ye ve kapalı te ile yazılan) âsi kadın manasında değildir. Âsiye annemizin ismi elif, sin, ye ve kapalı te ile yazılır.
Sünnette ve örfümüzde olmayan isimlerin bilinçli müslüman aileler arasında dahi arttığı günümüzde zamane rüzgârlarına savrulmadan çocuğa sünnete uygun isim vermek yavrularımızın üzerimizdeki hakkıdır. İnsanlığa muallim olarak gönderilen Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] saadetli hayatı boyunca bu konuda hep hassas davranmıştır. Her müslüman anne baba çocuğuna isim verirken manasız veya şiddet, şehvet içeren, kulluğa yakışmayan isimlerden uzak durmalıdır. Bir büyükten, salihten isim alınabileceği gibi sünnete uygun bir isim olduktan sonra aile büyüğü ya da eşler birlikte de isme karar verebilirler. Doğumdan itibaren bir hafta içinde sağ kulağa ezan ve sol kulağa kamet okunur ve sonra çocuğun ismi üçer defa söylenir. Elbette güzel isim koymak önemlidir. Ancak bununla yetinmemeli, o isme uygun olarak yetiştirmeye gayret göstermelidir. Tevfik Allah’tandır.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Selim Uğur - Hoş Geldin Bebeğim