Görüş Bildir

Transhümanizm ve Dizayn Edilen Üst İnsan

Transhümanizm akımı nedir.

Teknoloji alanında son yüzyılda yaşanan gelişmelere baktığımız zaman insanın bir dizayn projesi olarak karşımıza çıkması gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Acı ama gerçek olan bu tablo, detayları bilindiği ve biraz da üzerinde komplo teorileri üretildiği zaman insanın kanını donduracaktır. Zira bugünkü bilimsel ve teknolojik gelişmeler, her türlü değerin dışlanarak merkeze insanı alan hümanizm akımının bir üst aşaması olan Transhümanizm gerçeğini önümüze koyuyor. Bu aşamadan sonra sırada ne var derseniz hemen onun da cevabını verelim: Posthümanizm.

Transhümanizm; insanın mevcut biyolojik standartlarının ötesine radikal bir biçimde geçmesini hedefleyen, insandaki tüm fiziksel ve bilişsel değerlerin olağanın dışında geliştirilmesiyle, yaşlılık, hastalık gibi sorunların ortadan kaldırılmasıyla ilgilenen ve bu doğrultuda teknoloji ve bilimden faydalanılmasını ilke edinen modern bir akımdır.

Bu kaba tanımın alt metninde yatan düşünceleri açtığımızda aslında nasıl bir tehlikeden bahsettiğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Transhümanizm, insanın eksik, zayıf, güçsüz yönlerini teknolojinin nimetleriyle gidermek ve insanı daha uzun yaşayan, yaşlanmayan, sağlık sorunları çekmeyen ve vücudunun herhangi bir organı zarar gördüğünde hemen yerine yenisini yapabilen bir teknolojiden bahsediyor bize. Ancak bu teknolojinin faydalandığı gen klonlama, nanoteknoloji ve yapay zekâ gibi alanlar olunca insanın korkması gayet doğal oluyor. Çünkü akım, bu alanları insan üzerinde kullanarak yaşam süresinin uzatılması ve sonrasında ölümsüzlüğün bulunmasını arzu ediyor! Kısacası bu düşünce için, insandan üst insana geçiş, bir nevi onu ilahlaştırma projesi diyebiliriz.

Transhümanizm savunucuları. Yaşlanmanın olmadığı bir hayat.

Yaşlanmanın Olmadığı Bir Hayat İstemez misiniz?


Modern yüzyılda kapitalist anlayışın insana dayattığı hız ve haz anlayışı, geleneğe yaslanan insanın kimyasını bozdu ve ortaya haz bombardımanına tutulan bir insan tipi çıktı. Batı dünyası menşeli olan bu yeni insan tipi, sahip olduğu fiziksel ve biyolojik standartların ötesine geçmeyi arzuluyor, sinemada izlediği süper kahramanlar gibi özel güçlere sahip olmayı istiyor. Zaten Hollywood endüstrisinin ürettiği süper insan karakterleriyle, Batı dünyasında kaleme alınan üst insan tezli romanlarla bu fikre neredeyse yüz yıldır ısındırılıp, zihinsel olarak hazırlandık.

En güçlü olma” fikriyle zehirlenen insan için transhümanizm akımının kabul edilme süreci düşündüğümüzden de kolay olacak. Yaşlanmanın olmadığı, ölüm riskinin azaltıldığı hatta elbette batıl bir şekilde ölümsüzlüğün vaat edildiği bir anlayış, kadim değerlerinden kopmuş olan bugünün insanını ikna etmek için ne kadar zorlanacaktır sizce?

Durduk yere kendi eli ya da ayağıyla yapay bir eli, ayağı kim değiştirmek ister? Böyle bir teklif hangimize sunulsa geri çevrilir diye düşünebiliriz. Ancak ilerleyen süreçte koştukça yorulmayan, ağrı sızı duymayan bir ayak, vurdukça acımayan bir el, performansı her an artan ve düşmeyen uzuvlar… Metrelerce yüksekten atladığınızda hiçbir zarar görmeyen bacak şu an için size çekici gelmese de, başkalarına çekici gelecektir. Böylesi örneklerin çoğaldığı bir ortamda da kalabalıkların nasıl hareket edeceğini kestirmek çok güç olmasa gerek. Kısacası bahsettiğimiz şey, teknolojik olarak sakatlanan, arızalanan bir uzvun, yapay olarak başka bir uzuvla değiştirilmesi gibi masum bir şey değil; bir nevi kanlı canlı insanın gelecek yüzyıl içerisinde aşama aşama robota dönüştürülmesidir.

İnsanlara çip takılacak mı? Transhümanizm akımı ve insanlara çip takılması.

İnsanlara Çip Takılacak mı?


Bugün için insanları çiplemeye başlayan modern teknoloji, bu düşünceyi insanlara sunarken “terör, saldırı, sağlık sorunları, kaçırılma, rehin alınma” gibi istenmeyen olayları örnek göstererek kitleleri ikna ediyor. Elinize ya da kafanızın belli bir bölgesine takılan çiplerle sizi anında bulacaklarını, sağlık sorunlarınızı 24 saat kontrol edeceklerini vaat ediyorlar. İsveç’te bir teknoloji firması çalışanlarının derisi altına pirinç büyüklüğünde çip yerleştirdi bile. Bu çiplerle tüm makinaları uzaktan kontrol edecekler, yiyecek-içecek alışverişlerini gerçekleştirecekler. Mesela uyuşturucu ve alkol bağımlılığının tedavisi için de çipleme yöntemi önümüze koyulacak. Hatta sigara tiryakiliği için de bunu yapacaklar. Siz yeter ki çiplenmeye hazır olun. Teknolojinin her imkânını bizim için, bizlere sunacaklar!

Peki, gerçekler sizce de böyle mi? Bir yere kadar bu düşüncenin doğru olabileceğini kabul etsek bile esas soru, zaman içinde kendileri için tehlikeli gördükleri/görebilecekleri insanların bu çiplerle neye dönüştürülecekleri, onlara istekleri ve iradeleri dışında neler yaptıracaklarıdır. Yani bu çiplerin kontrolü kimin elinde olacak? Kim, hangi ahlâkî kaygıya göre, ne zaman ve nerede insana müdahale edecek?

İşte transhümanizm akımında karşımıza çıkan tehlike de buna benzer bir şeydir. Hümanizm ve Transhümanizmin son aşaması olarak anlatılan Posthümanizm aşamasında insan zihnini ya da bilincini insan bedeninden kurtararak onu ölümsüzlüğe taşıma düşüncesi var. Buna göre bilinciniz bir makineye kopyalanacak ve farklı yerlerde istediğiniz zaman içine girebileceğiniz bedenler olacak (bir nevi avatar gibi). Bir nevi sinemanın ve bilimkurgu romanlarının yeni kahramanları artık siz olacaksınız. Gelecek yüzyılın teknolojisi olarak üzerinde çalışılan %100 son insan neslinden sonra gelecek olan bu yeni üst insan, 2019 yılında düzenlenen Davos zirvesinde konuşulduğu zaman kimsenin dikkatini çekmemişti. Çünkü Davos dendiği zaman dünya medyası hep meselenin siyasi boyutlarına odaklanıyor.

Transhümanizm akımının dünyadaki on ateşli savunucusundan yedisinin Yahudi olması aslında bize bir şeyler anlatmalı. Bu düşünce akımı, insana yerleştireceği nanoçiplerle, biyolojik insandan sentetik biyoloji ve bilgisayar teknolojileriyle donatılan insan olma yolunda bir sürecin başlaması gerektiğini gözlerimizin içine bakarak söylüyor. Aslında söylemeye çalıştıkları şey şu, “Biyolojik insan ölümlü, fani, güçsüz; böylesi bir insanı değiştirerek/ dönüştürerek insanın (haşa) ilahlaşma sürecini tamamlamamız ve böylece evrim döngüsünü devam ettirmemiz gerekli.”

Tüm bu anlattıklarımı bir bilimkurgu filmi ya da romanı gibi okuyup geçebilirsiniz. Ancak konu üzerinde birkaç kitap ve makale okursanız son yüz yılın sinema filmlerinde ve romanlarında izleyip okuduğumuz bilimkurgu hikayelerinin bizim bedenimiz üzerinden gerçeğe dönüşmek üzere olduğunu fark edeceksiniz. Batı dünyasının seçkinci şeytanî güçleri, yine her zamanki gibi “cambaza bak, cambaza” derken kadim değerlerimize ve ruhumuza saldırmaya devam ediyor.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Mostar Dergisi - Sayı 180 s.40



nizami hayat logo