Görüş Bildir

Sultan II. Abdülhamid Han ve Selanik

Sultan 2. Abdülhamid Han ve Selanik şehri.

Sultan II. Abdülhamid Han döneminde Selanik şehri, payitahta bağlı bir vilayet olmanın çok daha ötesinde bir şehirdir. Onu bu kadar önemli kılan şey ise, şehrin hem Yahudiler hem Dönmeler hem de Sultan’ın muhaliflerinin merkez üssü olmasıdır. Ayrıca şehrin kozmopolit yapısı, Osmanlı’nın ikinci en büyük sanayi kenti olması, basın ve matbaanın başka şehirlere nispetle hayli fazla bulunması da var elbette. Uluslararası Jandarma Gücü ile idare edilen şehre İstanbul’un müdahale edememesi de dikkat çekici. Sultan II. Abdülhamid Han’ı deviren İttihat ve Terakki Cemiyeti burada kurulmuş, şehirdeki Yahudi, Dönme ve Mason Locaları ile desteklenmişti. Sultan’ı deviren Harekât Ordusu yine bu şehirden gelmişti.


Sultan II. Abdülhamid Han ve Osmanlı’nın son dönemine baktığımızda Selanik sıradan bir şehirden daha fazlası gibi duruyor. Burayı bu kadar önemli kılan sebepler neydi?

Selanik şehrinin en önemli özelliklerinden birisi hiç kuşkusuz Osmanlı’nın son döneminde olumsuz izler bırakan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kalesi olmasıdır. İttihat ve Terakki Cemiyeti, ilk olarak Sultan II. Abdülhamid Han iktidarına muhalefet etmenin ötesinde devlet yönetimini ele geçirmek için örgütlenmiş gizli bir yapı olarak karşımıza çıkar. Cemiyet, tüm hareket mantığını Sultan’a muhalefet ve nihayetinde onu iktidardan düşürmek üzerine kurmuştur. Bu amaçla yurt içinde ve yurt dışında birçok yabancı örgütle, gizli oluşumlarla iş birliğine gitmekten de çekinmemiştir. İşte bu cemiyetin bütün faaliyetlerini organize ettiği merkez Selanik’tir. Daha doğru bir ifadeyle ülke içinde Selanik, ülke dışında ise Paris, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkez üssü olarak karşımıza çıkıyor. Fakat Selanik Paris’e göre çok daha fazla öne çıkar.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Selanik’te etkin durumda olan Yahudi ve Sabataycı cephe ile dirsek temasına geçmiş ve burada örgütlenmişti. Bu örgütlenmede Yahudi-Sabatay kadroya Masonların da aktif destek sağladığını, hem fikir hem de hareket bakımından Sultan II. Abdülhamid Han aleyhinde birlikte çalıştıklarını eklemek lazım. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinden sonraki süreci incelediğimizde Selanik şehrinin Yahudiler, Dönmeler, Masonlar ve Cemiyet için neden bu kadar önemli olduğunu daha iyi anlarız. Şehrin sosyokültürel yapısı, Batı dünyası ile doğrudan temasına imkân sağlayan konumu, ticaret hacmi gibi etkenler de bu denkleme dâhil edildiğinde, sadece Sultan Abdülhamid’in iktidardan düşürülmesinde değil, Osmanlı devletinin sonunu getiren süreçte Selanik’in rolü anlaşılabilir. Elbette burada bulunan, mücadele eden kadrolar kadar burada doğmuş ve büyümüş isimleri de dikkate almak lazım. O zaman Selanik’in sıradan bir Osmanlı vilayeti olmanın ötesinde etkiye sahip olduğunu fark ederiz.


Selanik’te doğmuş ve II. Abdülhamid Han sonrası Osmanlı Devleti’ne etki etmiş isimler arasında kimler bulunuyor?

Elbette tarihte iz bırakmış birçok isim saymak mümkündür. Ancak biz, konuyu ele aldığımız bağlam açısından bazılarını sıralayalım. Böylece ana konudan da uzaklaşmamış oluruz. 1908’deki darbe sonrasında iktidara gelen kadro içinde birçok Selanikli vardı. Bunların bir kısmı daha sonra İzmir ve İstanbul güzergâhında daha çok karşımıza çıkacaktır. Bunun yanında 1923 sonrasında cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte karşılaştığımız birçok isim yine Selanik doğumludur. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en önemli simalarından olan ve amansız bir Abdülhamid düşmanı olduğu bilinen Doktor Nazım ve Maliyeci Cavid Bey, Selanik doğumlu iki önemli simadır. Bu iki isim daha sonra tartışmalı bir şekilde de olsa İzmir suikastına adı karıştıkları gerekçesiyle idam edildi. Yine Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet döneminde Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yapmış olan Refet Bele, Mustafa Kemal Paşa’nın en yakınları ve çocukluk arkadaşları olan Salih Bozok ve Mehmet Nuri Conker, milletvekilliği yapmış olan Ahmet Fuat Bulca ve Hasan Rıza Soyak gibi isimler de Selanik doğumludur. İlkokul muallimi Şemsi Efendi de en bilinen Selaniklilerden biridir. 1923 sonrasında Genel Kurmay Başkanlığı yapmış Nuri Yemut ve Salih Omurtak ile resmi tarih tezinin en önemli savunucularından Afet İnan da Selaniklidir.


Şehrin siyasî ve kültürel yapısı nasıl değişti? Bir anda Yahudi-Dönme şehri olarak karşımıza nasıl çıktı?

Selanik, bir anda değişip bu bahsettiğimiz kimliği ile karşımıza çıkmadı elbette. Bu mesele biraz yanlış biliniyor ve yanlış anlatılıyor. Merhum Kadir Mısıroğlu, Selanik ve Yahudiler üzerine yaptığı konuşmalarda bu şehrin 1492 Seferad Yahudilerinin gelişinden çok daha önce de Yahudileri barındırdığını anlatır. İspanya’dan kaçan ve Osmanlı’ya sığınan Yahudiler, 1492 yılında imparatorluğa kabul edildiklerinde İstanbul, Edirne, Bursa ve İzmir gibi o dönem Osmanlı’nın en gözde şehirlerine yerleşmişlerdi. İşte bu süreçte bazı Seferadlar, Selanik şehrini Yahudi bir geçmişe sahip olması nedeniyle de mesken tutmayı seçmişlerdir. Zira şehir ticaret için çok elverişliydi ve Yahudiler ticaretle uğraşıyorlardı. Bu göç dalgası durulduğunda Selanik’in adeta bir Yahudi şehrine dönüştüğünü görüyoruz. Ayrıca burada Yahudi kimliğini saklayan Sabatay dönmelerini de dikkate almak gerekir. Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Yahudiler ve Siyonistler isimli eserinde İngiltere’nin İstanbul Büyükelçiliğinden Dışişleri Bakanlığına 1908’li yılların başında gönderilen gizli bir rapordan bahseder. Öke, bu rapora göre o gün için 140 bin kişilik vilayet nüfusunun 80 bininin Yahudi, 20 bininin ise Sabatay dönmesi olduğunun yazıldığını nakleder. Murat Akan da Üst Akıl isimli eserinde Selanik’e Seferad Yahudilerinin yerleştirilmesiyle şehrin artık Avrupa’nın da en büyük Yahudi kenti haline geldiğini söyler.


Selanik, Yahudi göçü almaya başladıktan ne kadar bir zaman sonra Osmanlı aleyhinde yürütülen faaliyetlerin merkezi oldu?

Burada net bir tarih vermek mümkün değil. Elbette tarih ilmi içinde bir olayı ya da bir dönemi milat kabul edip “şu zaman başladı” diyebilirsiniz. Ancak bizce gerçekçi olan yaklaşım, 18’inci yüzyılın sonu ile 19’uncu yüzyılın başıdır. Yani Osmanlı Devleti’nin artık eski gücünü yitirdiği dönemlere denk gelir. Devletin güçlü olduğu dönemde Selanik’te bulunan farklı etnik kimliklerin ya da dinî grupların siyasî maksatlarla örgütlenmeyi düşündüklerini söylemek gerçekçi olmaz. Göç dalgasının bittiği ilk dönemde yeni bir memlekete mağdur olarak sığınan grubun yerleşme ve uyum sorunuyla uğraşmış olması daha makul bir düşüncedir. Zaman ilerledikçe ve devlet de zayıfladıkça siyasî hayaller kurmaya başlayan gruplar olduğu gibi, bu fikirleri uygulamaya çalışanlar da olmuştur.


Selanik için Osmanlı’nın en büyük sanayi kenti deniliyor. Bu durumun muhalif fikirlerin ya da Avrupacı düşüncelerin merkezi haline gelmesinde etkisi olmuş mudur?

Selanik, Osmanlı Devleti’nin en büyük ikinci sanayi kentiydi. Ekonomik ve kültürel açıdan çevresindeki şehirlerden hayli öndeydi. Mesela merkezi Selanik’te bulunan matbaa ve yerel gazete sayılarına baktığımızda diğer şehirlere oranla çok yüksek olduğunu görürüz. Osmanlı’nın payitahtı olan İstanbul’da birkaç matbaa bulunduğu halde Selanik’te tam on beş matbaanın varlığından haberdarız. Matbaa ve gazetelerin çokluğu şehirdeki fikrî etkileşimin boyutunu büyüten önemli bir etkendir. Batı kültürünün Selanik’te neden hızlı ve merkezden dışarıya doğru büyüdüğünü böylece daha iyi anlarız. Bunun yanında Sultan Abdülhamid Han’a karşı ortaya çıkan muhalefetin bir anda yaygınlaşması yine bu açıdan anlaşılabilir bir durumdur. Ancak burada şu hususu gözden kaçırmamalıyız: Abdülhamid Han’a karşı var olduğu söylenen toplumsal muhalefet, Makedonya bölgesi ve Selanik için bir ölçüde doğru olsa da İstanbul ve Anadolu için kesinlikle gerçek değildir. Selanik hem nüfus yapısı hem de sosyokültürel açıdan farklı bir şehirdi. Batı’ya açık, anlayış olarak Osmanlı değerlerinden görece uzak bir zemin vardı burada. Doğal olarak Abdülhamid düşmanlarının, siyasî muhaliflerinin bu şehirde bulunması anlaşılır bir durumdur. Ancak İstanbul’a ve Anadolu’ya geldiğimizde durum hiç de böyle değildir. Padişah, halk nazarında “askerin ömrünü uzatan”, “hayat pahalılığıyla mücadele eden”, “ülkenin her yanına kız ve erkek mektepleri açan”, “kitaplar gönderen” müstesna bir şahsiyettir ve doğrusu da budur. Zaten İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin başaramadığı şey de halkı padişahın karşısına çıkarmaktır. Ellerindeki basını ve örgütlü gücü kullanarak yaptıkları kara propagandanın etkili olacağını, halkın Sultan’dan yüz çevireceğini sanıyorlardı. Fakat bu açıdan hiçbir şey bekledikleri gibi olmamıştı. Hatta Sultan’ın cenazesinde Talat Paşa’nın hüngür hüngür ağladığı anlatılır. Kısacası uydurdukları “zalim, despot, kan dökücü Sultan” portresi aralarından birçoğu için de gerçek değildi.


Selanik denilince akla ilk gelenlerden biri de o dönemde şehri yöneten Uluslararası Jandarma Gücü. Bu durumun ne gibi etkileri oldu?

Selanik, öteden beri Uluslararası Jandarma Gücü kontrolünde bulunan bir şehir değildi. Bu durum daha çok Abdülhamid Han döneminde kendini hissettiren özel bir şeydi. Şehir bu gücün denetiminde olduğu için merkezî idare şehirde istediği gibi hareket edemiyordu. Bu durum Abdülhamid Han’ın elini kolunu bağlayan önemli bir sorundu. Çünkü Sultan aleyhinde yapılan her türlü muhalefetin ve propagandanın merkez üssü burasıydı. Bu durumu o da biliyordu. Fakat şehrin bu yarı özerk statüsü nedeniyle hiçbir şey yapamıyordu. Zaman içinde yakınındaki paşalardan bazılarını Selanik’e göndererek muhalifleri kazanmaya çalışıyordu. Tekrar İstanbul’a gelmelerini, affedileceklerini, kendilerine iş imkânı sağlanacağını söylüyordu. Bu teklifleri kabul edenler de oluyordu, etmeyenler de. Ama neticede Selanik muhalifler için bir nevi kurtarılmış bölge idi. Yurt dışında basılan muhalif gazeteler hiçbir engelle karşılaşmadan şehre sokulabiliyordu. Hatta bu gazeteler Selanik üzerinden İstanbul’a bile getirilerek dağıtılmaya, böylece kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyordu. Şehirde bulunan Mason Locaları da ayrı bir sorundu. En küçük kısıtlamaya uğramadan istedikleri gibi çalışıyorlardı. Sultan’ın muhalifleri localar tarafından koruma altına alınıyor, başta onlar da de locaları paravan olarak kullanıyorlardı. Zaman ilerledikçe birçok cemiyet üyesinin gerçek birer Mason olarak karşımıza çıktığını da görüyoruz. Bu bakımdan Mason Locaları, Selanik’in siyasî atmosferinin oluşup gelişmesinde önemli aktörler arasındadır, diyebiliriz. Çünkü muhaliflere maddi destek sağlayanların, her türlü faaliyetlerde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne öncülük eden ve destek verenlerin neredeyse tamamına yakını Masondu. Bu denklemde unutulmaması gereken diğer bir unsur ise Selanikliler olarak adlandırılan Sabatay Dönmeleridir.


İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Selanik’in iş birliği sonuca ulaştı ve Sultan II. Abdülhamid bir darbeyle devrildi. Bu noktadan sonra şehir eski önemini korudu mu?

İlk olarak şunu söylemek lazım: İkinci Meşrutiyet ateşi Selanik’te yakıldı ve buradan harekete geçen muhalif kadrolar Sultan Abdülhamid Han’ı devirdi. Hatta Sultan’ı deviren ordu yani Harekât Ordusu da yine Selanik’ten çıkıp gelmişti. Bunların tesadüf olduğunu düşünemeyiz. İşte Selanik böyle bir yerdi. Tarihin akışı içinde dünya Yahudileri ve İttihatçı kadrolar için en önemli şehirden bahsediyoruz! Tarih bazen siz görmek istemeseniz de trajik hadiseleri gözünüze sokar. Selanik, İttihat ve Terakki Cemiyeti için o kadar önemli bir şehirdi ki, cemiyet üyeleri arasında Selanik’in adı “Kâbe-i Hürriyet” idi. Yani “Hürriyetin Kâbe’si!” Buradan yine trajik bir hadiseyi hatırlamamız gerekiyor. Çok ince bir detay belki ama çok şey anlatıyor. 1909 yılında Sultan II. Abdülhamid tahttan indirilmiş ve Selanik’e sürülmüştü. Peki, bu şehirde nerede zorunlu ikamete zorlandı daha doğrusu hapsedildi? Alatini Köşkü’nde! Bu köşk kimindi? Selanikli bir Yahudi ve Abdülhamid muhalifi olan Doktor Moiz Alatini’nin! Normal şartlarda Osmanlı devlet geleneğinde tahttan indirilen padişahlar İstanbul dışına sürülmezdi. Sultan hem başka bir şehre sürgüne gönderildi hem de yer olarak Selanik seçildi! Köşkün sahibinin Yahudi olması, muhaliflere maddi manevi destek sağlaması da bize bir şeyler anlatmalı. Kısacası Selanik, Osmanlı’nın son dönemi incelendiğinde sıradan bir kent değildir. Yahudilerin, dönmelerin, Mason localarının, Ermeni ve Rum komitacılarının, Siyonistlerin ve bütün muhalif kadroların konumlandığı bir merkezdi. Burada şunu da sormak lazım aslında: Selanik sadece bu anlatılanlardan ibaret mi? Yoksa daha derinlerde daha sarsıcı bir Selanik gerçeği var mı?


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Mostar Dergisi sayı:291 s.54



nizami hayat logo