Görüş Bildir

Soru Sormadaki Niyet

Soru sormadaki niyet. Soru sorarken niyet etmek. Soru sormanın amacı ve hedefi.

Bugün Hindistanlılara mahsus olduğunu düşündüğümüz hayvanlara kutsallık atfetme; aslında tarih öncesi dönemde Mezopotamya’da, Anadolu’da ve Mısır’da da yaygındı. Antik Mısırlılar, boğa ve ineği kutsal kabul eder hatta onları iki sahte ilahlarının yeryüzündeki sembolü olarak görürlerdi. İsrailoğulları da Mısır’da yaşarken onların bu inancından etkilenmiştir. Onların buzağıyı ilah olarak benimsemelerinden ve inekle imtihanlarından bahseden çok sayıda ayet vardır. Kur’an-ı Kerim’de ikinci sırada yer alan Bakara suresine ismini veren olay da bununla ilgilidir.

Bakara sığır/inek anlamına gelmektedir. Fakat aslında İsrailoğullarının Hz. Musa (aleyhisselam) aralarındayken bile kalplerinden söküp atamadıkları şirk inanışlarının bir sembolüdür. Allah Teala buzağıya karşı besledikleri sevgiyi kalplerinden tamamen atmaları için onlara bir inek kesmelerini emreder. Bizim yüzeysel bakışla kurban ibadeti gibi anladığımız bu emir, aslında onların önceki inançlarının kalıntılarını terk etmeleri ile ilgili imtihanlarıdır.

İsrailoğullarının Soruları Bakara suresinde anlatıldığına göre Hz. Musa (aleyhisselam) kavmine “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar, önce “Sen bizimle eğleniyor musun?” dediler. Hz. Musa’nın (aleyhisselam) gerçekten bunu istediğini anlayınca da nasıl bir inek kesmeleri gerektiğinin kendilerine açıklanmasını istediler. “Ne yaşlı, ne körpe; ikisi arasında bir sığırdır” cevabını alınca bu kez de “Rengi neymiş?” diye sordular. “O, sapsarı; rengi bakanların içini açan bir sığırdır” cevabını alınca, sığırların hepsini birbirine benzettiklerini söylediler, biraz daha açıklama yapılmasını istediler. “O, çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır” cevabının ardından kendilerine emredileni yerine getirdiler.

Fakat onların sığırla ilgili bu kadar çok soru sormalarındaki maksadı beyan edercesine, Allah Teala şöyle buyurdu: “Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.” (Bakara, 67-71) İsrailoğulları aslında kalplerinde ona karşı besledikleri sevgi sebebiyle sığırı kesmeye gönüllü değillerdi. Onun hakkında bunca soru sormalarının sebebi de belki istenen nitelikte bir sığır bulamayıp bu emirden kurtulmaktı. Yani aslında bir cevap aramıyorlardı.

Kur’an-ı Kerim daha ilk sayfalarında onların bu halini nazara vererek, kendisiyle kurulan ilişkide niyetlerin tashih edilmesi gerektiğini hatırlatıyor gibidir. Zira surenin başında muttakiler için bir hidayet rehberi olduğu ortaya konan Kur’an, kendisinde hidayeti bulmaya gönüllü olanların sorularına cevaplar bulunduğunu da söylemiş oluyor. Şayet sorular hidayeti yani doğru yolu bulmaktan başka maksatlarla sorulacaksa bu, soran kişilerin küfrünü artırmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır. (Maide, 68)
 

Hakikate Götüren Sorular


Soru sormak, aklın ve düşünebiliyor olmanın meyvesidir. Üstelik insan için sadece bilmenin yolu değildir. Aynı zamanda kabulün veya reddin de anahtarıdır. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim iki zümrenin sorularına cevap verir: İlk grup müminlerdir ve onların soru sormadaki maksatları inançlarını sağlamlaştırmak, dinlerini en güzel biçimde yaşamaktır. “Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar, sana yetimleri soruyorlar, sana kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar…” şeklinde başlayan birçok ayet-i kerimede müminlerin sorularına cevaplar verilmiştir. Bu cevaplar sayesinde müminler Allah Teala’yı razı edecek bir inancın ve yaşamın ne olduğunu öğrenmiş oluyorlar.

Kur’an-ı Kerim’de sorularına yer verilen diğer zümre ise kafirlerdir. Şu fetih ne zamanmış, bu azap ne zaman gelecekmiş, çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek gibi sorular soran kafirlere de cevaplar verilir. Ama bu soruları soranların maksadı hakikatin ne olduğunu öğrenmek değildir. Onların soruları esasında bir inkar ve itirazın dışavurumudur. İkna edici bir cevap arıyor da değillerdir. Aslında onlar inkarlarını haklı çıkaracak sebepler aramaktadırlar.

Bugün de sorgulama, tahkik etme adı altında din hakkında soru soran çok kişi var. Hakikati arayan kişilerin sorularına doyurucu cevaplar sunmanın gerekliliği meselenin bir yüzüyken, her soru soranın derdinin hakikate ulaşmak olup olmadığını tartmak da meselenin diğer yüzüdür. Yani Allah Teala hakkında sorular soran biri gerçekte neyi bulmak istemektedir? Allah Teala’ya giden yolu bulmaya mı gönüllüdür, yoksa kendisini Allah Teala’dan uzaklaştıracak bir yola girmeye mi gönüllüdür? Yahut dini hükümler hakkında soruları olan biri bunların hikmetlerinin mi peşindedir yoksa İsrailoğullarının ineği kesmemek için bir sebep kovalamasında olduğu gibi kendine bahaneler mi aramaktadır? Kuşkusuz her soruya verilecek bir cevap vardır. Ancak cevabın imanı mı, küfrü mü artıracağı, cevabın güzelliğinden ziyade soru sahibinin niyetine bağlıdır.
 

Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:213 s.58



nizami hayat logo