Hz. Hatice'nin Hayatı
Hz. Hatice validemiz Kasım, Abdullah, Rukıyye, Zeyneb, Ümmü Külsûm ve Fâtıma’nın annesidir. İki cihan serveri, peygamberler imamı Hz. Muhammed Mustafa’nın [sallallahu aleyhi vesellem] ilk hanımıdır. Ailesi Kureyş’in önde gelen ve ticaretle uğraşan ailelerindendir.
Fahr-i Kâinat Efendimiz’e Mekke’de peygamberlik gelmeden önce “el-Emîn” ismi verilmişti. Bu güvenilir, asla aldatmayan kimse anlamındaydı. Hz. Hatice validemize de Mekke’de İslâmiyet’ten önce “Tâhire” ismi verilmişti. Tertemiz, iffetli kadın manasındaydı. İslâmiyet’ten sonra Peygamber Efendimiz’in en büyük hanımı olduğu için “Kübra” ismiyle anıldı. Kübra yaş, ilim, ahlâk olarak büyük olan hanım demekti.
Hz. Hatice Fahr-i Âlem Efendimiz’den önce iki defa evlilik yaptı. Her iki kocası da öldü. Dul olarak yaşamaya başlamıştı. Aile geleneğine uyarak ticaret yapardı. Zengin, soylu bir hanımdı. Kendisiyle evlenmek isteyenler oluyordu. Kabul etmiyordu. el-Emîn ismiyle bilinen Peygamber Efendimiz’i Şam için hazırlattığı bir kervanın başında gönderdi. Gönüller sultanı Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] iyi bir kazançla döndü.
Şam kervanında Hz. Hatice validemiz Hz. Peygamber’le giden kölesi Meysere’den onun hakkında bilgi aldı. Dünyanın en hayırlı tekliflerinden birini yaptı. Gönüller sultanı Efendimiz’e eş olmayı teklif etti. Muhammedü’l-Emîn de [sallallahu aleyhi vesellem] yaşta kendisinden büyük bu iffetli kadınla evlenmeyi kabul etti. Bu evliliğin ilk meyvesi Kasım oldu. Ancak Kasım süt devresi bittiğinde vefat etti. Kasım’ın ardından Zeyneb doğdu. Daha sonra Rukıyye. Ümmü Külsûm ve Fâtıma doğdu. Yine erkek çocukları Abdullah kısa bir müddet yaşadıktan sonra vefat etti.
İlk İman Eden Anne: Hz. Hatice
Hz. Hatice, Resûlullah Efendimiz’in peygamberlik öncesi yaşadığı yalnızlaşma, Hira dağına çekilme, sadık rüyalar gibi çok önemli zamanlarda her daim Allah Resûlü’nün yanında oldu. İlk vahiy geldiğinde, “Korkma! Yemin ederim ki Allah seni hiçbir zaman utandırmayacaktır. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten aciz olanların elinden tutarsın, yoksulları gözetirsin, misafirleri ağırlarsın. Haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3.) diye desteği asla unutulmamış ve Resûl-i Ekrem’e peygamberlik yolunda ilk ve en önemli destek olmuştur. Hz. Hatice annemiz Hz. Peygamber’in vahiy meleği Cebrâil’le yaşadıklarını amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e anlatmasını istemiştir. Dindar bir Varaka Hz. Peygamber’i dinlemiş ve ona görünen meleğin bütün peygamberlere vahiy getiren melek olduğunu söylemiştir.
Hz. Hatice Peygamber Efendimiz’e ilk iman eden kimse olma saadetine ulaştı. O iman eden ilk kadın ve ilk anneydi. Resûl-i Ekrem’den gördüğü şekilde ibadete başladı. Müşriklerin verdiği sıkıntılarda, yaşadığı müddetce hep Resülullah’ın [sallallahu aleyhi vesellem] yanında oldu. Onu hiçbir zaman dayanaksız ve desteksiz bırakmadı. Boykot denilen karanlık üç yıl boyunca malıyla da müşriklerle mücadele etti. Varlıklı bir hanımdı ve tüm servetini İslâm ve peygamberi için harcadı. Medine’nin saadetli günlerini, müslümanların zaferlerini, Mescid-i Nebevî’de kurulan sohbet ve muhabbet halkalarını göremeden vefat etti. Peygamber Efendimiz, onun vefatından sonra bazı hanımlarla daha evlendi. Ancak Hz. Hatice annemizi, fedakârlıklarını, kendisine en zor günlerde destek oluşunu hep hayırla yâd etti. Peygamberimiz Hatice annemizin dostlarına ve sevdiklerine de hediyeler göndermiş, hakkında güzel sözler söylemiş, ümmetin kadınlarının en hayırlısının Hz. Hatice validemiz olduğunu bildirmiştir.
Ümmetin Kadınlarının En Hayırlısı
Haktan başka bir söz söylemeyen Peygamber Efendimiz, Hz. Hatice annemizi ümmetin kadınlarının en hayırlısı olarak nitelemiştir. Bu ne büyük bir iltifattır. Ne şerefli bir ünvandır. O halde Allah Resûlü’nün ümmeti olmakla nasiplenmiş bir hanım için saadet, Hz. Hatice annemizin izlerini adım adım takip etmededir. O hak davada Peygamberimiz’e daha özelde de kocasına hep destek çıkmıştır. Yaşanılan zorluklarda beraber sabır göstermişlerdir. Hatice validemiz destansı hayatıyla bir müminenin İslâm için ne gibi büyük hizmetler yapabileceğini en güzel şekilde göstermektedir.
Evlatlarını İslâm üzere yetiştirmede, kocasıyla beraber nefisten, şeytandan ve dışardan kaynaklanan tüm engellere rağmen dinî yaşamada evin annesi kilit bir konumdadır. Anne manen doğrulursa şüphesiz aile de doğrulacaktır. Anne manen çökerse ailedeki maneviyat da göçecektir. Ümmetin her bir ferdi gibi, ümmetin kadınları, genç kızları da güçlü, kararlı ve maneviyat yolunda her daim gayretli olmalıdır. Bunlar sadece kendisinin faydasına değildir aynı zamanda sevdiklerine, kocasına veya çocuklarına yapabileceği en güzel iyiliktir.
Günümüz şartlarında bireylerin maneviyatına engel olan pek çok unsur bulunuyor. Örneğin komşular haktan bahsetmiyor. Akrabalarla dünya meşgalesi dışında bir şey konuşulmuyor. Televizyon ve radyoda sürekli aile ahlâkını bozucu programlar yayınlanıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen bir annenin, İslâm’ı yaşama azmini, din gayretini bırakmaması gerektiğini Hatice annemizde görüyoruz. Bir mümine, İslâm’ı yaşamada ve sevdiklerine yaşatmada Hatice validemiz gibi dirayetli olmaya çalışmalıdır. Örneğin kendi evinde, ortamında dinî atmosferi canlı tutabilir. Düzenli kıldığı beş vakit namazlar, yaptığı nafileler, Kur’ân-ı Kerîm tilavetleri, kendi maneviyatını koruduğu gibi evinde berekete ve huzura, aile bireyleri arasında iyi geçime vesile olacaktır, inşallah.
Onun bu dirayeti çocuklarına okulda ve sokakta maruz kaldığı tüm olumsuzluklara rağmen; kocasına ise işyerinde karşılaştığı bütün zorluklara rağmen dini yaşama azmi taşımalarına vesile olacaktır inşallah.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Saliha Hanımlar - Selim Uğur, Hacer Uğur