Ergenlikte Panik Bozukluğu

Panik bozukluk, bir ya da birden fazla panik atak nöbeti yaşayan kişilerin bu atakların tekrar etmesinden duyduğu yoğun kaygıdan dolayı yaşadıkları psikolojik bir rahatsızlıktır.
“Panik atak” halk arasında oldukça yaygın ve aslında yanlış kullanılan psikolojik terimlerden biridir. Panikatak aniden ortaya çıkan, hızlı bir şekilde şiddetlenen ve yaklaşık on dakika gibi bir süre içinde sonlanan korku veya sıkıntı nöbeti olarak tanımlanabilir. Panikatak esnasında baskın olan belirtiler; çarpıntı, mide bulantısı, göğüste sıkışma hissi, nefesin kesilmesi gibi fiziksel belirtiler olsa da aynı zamanda bilişsel ve duygusal belirtiler de yaşanır. Kişinin zihninden “ölüyorum”, “delireceğim” gibi düşünceler geçer; kişi nefes darlığının asla geçmeyeceğini, son anlarını yaşadığını düşünür. Yoğun bir şekilde korku, kaygı ve sıkıntı yaşar.
Panikatak esnasında bu düşünce ve duygular kişinin bedeni üzerinde kontrolünü kaybetmesine, nefesini kontrol edememesine neden olur ve daha fazla nefes darlığı, çarpıntı gibi belirtiler yaşadığından panikatak şiddetlenir. Bu durum da kişinin düşüncelerini ve korkularını pekiştirerek hiç bitmeyecek gibi görünen bir kısır döngüye girmesine neden olur. Kişi panikatak yaşarken ona tabiri caizse bir ömür gibi gelen süre aslında en fazla 20-30 dakikadır; ancak kişi o kadar yoğun duygular yaşar ki bir daha bunu yaşayacak olma korkusuyla panik bozukluk geliştirir.
Panik bozukluk, ergenlerin sıklıkla deneyimlediği bir psikolojik rahatsızlıktır. Ergenlerde sosyal kaygı, spesifik korkular (kapalı alan, karanlık, sınav gibi) onların panikatak yaşamasına neden olabilir. Bir kere panikatak yaşayan ergen bir daha yaşamaktan korktuğu için kendini sınırlamaya başlar. Örneğin yolculuk yapmaz, evde yalnız kalmamaya çalışır, okulda sunum yapmak istemez, kapalı mekanlarda uzun süre kalamaz. Böylelikle bir kere daha atak geçirme olasılığını düşürmeye çalışır.
Panik bozukluğu olan ergen, artık hiç görmediğimiz bir düşmandan kaçıyor gibi yaşamaya başlamıştır. Hayatının merkezinde panikataktan korunmak vardır. Bu nedenle çok daha kısıtlanmış bir şekilde yaşayan ergenin sosyal ilişkileri etkilenir, akademik başarısı düşer, ileride depresyon ya da kaygı bozukluğu yaşama olasılığı artar.
Panikatak Yaşayan Bir Ergene Nasıl Yardımcı Olunur?
Öncelikle bu atağın herhangi bir fizyolojik sebebi olup olmadığını öğrenmek önemlidir. Ergenin kalple ilgili ya da hormonal bir rahatsızlığı varsa fiziksel belirtiler bununla ilgili olabilir. Eğer fizyolojik bir rahatsızlığı yoksa, psikolojik yardım alması için ergeni yönlendirmek gerekir.
Panik bozukluğun tedavisinde genellikle bilişsel müdahalelerin yanı sıra nefes egzersizleri çalışılır, ergenin beden farkındalığının artırılması hedeflenir. Yaşadığı ataklarda aklına gelen düşünceler açığa çıkarılarak bedensel belirtiler, düşünce ve duygu arasındaki bağlantıyı kurması sağlanır.
Panikatakta fizyolojik belirtilerin baskın olduğunu söylemiştik. Atak yaşama korkusu olan ergene kalbin nasıl çalıştığı, baş dönmesi ve nefes darlığının nasıl ortaya çıktığı ve bu belirtilerin kişinin ölmesi, delirmesi ya da kontrolünü kaybetmesine neden olmayacağı anlatılır. Bu belirtileri kendi kendine azaltabilmesinin yolu öğretilir. Hatta terapi seanslarında ergenin panikatak geçirmesi sağlanarak atakların nasıl kendiliğinden geçtiği gösterilir.
Panikatakla ilgili duyduğu yoğun korku ve kaygı, ergenin yaşam tarzını değiştirmesine, daha az sosyalleşmesine ve kendini panikle ilgili hiç “challenge” etmemesine yani mücadeleden kaçmasına neden olur. Terapistler ergene bazı ödevler vererek ergenin kaygı uyandıran durumlarla aşamalı olarak yüzleşmesini sağlar. Ergen her kalabalık ortama girdiğinde başına bir şey gelmediğini, her kapalı ortamda atak geçirmediğini gördükçe ve bir yandan da bu ataklarla baş edebileceğine dair inancı pekiştikçe panik bozukluktan kurtulur.
Kaygı, korku gibi duygular hayatımızda kaçınılmaz olarak vardır ve daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi bunlar aslında yaşamsal olan duygulardır. Bu duyguların bilişsel ve fiziksel belirtilerle birleştiğinde yaşattığı atakları kontrol edebilmek ise bizim elimizdedir.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Semerkand Aile Dergisi Sayı:215 s.20