Görüş Bildir

Çocuklarımıza Paylaşmayı Nasıl Öğretebiliriz?

Çocuklarımıza paylaşmayı öğretmek için ne yapmamız gerekiyor? Çocuklar her şeyi paylaşmalı mı? Çocuklar oyuncaklarını paylaşmalı mı?

Sahip olduklarımızı içtenlikle paylaşabilmek, doğuştan gelen bir vasıf değil bizler için. Bebeklik çağımızda dünyanın merkezine yalnız kendimizi koyup varlığımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz önce. Sonra ailemizi, çevreyi, eşyayı ve diğer canlıları konumlandırmayı öğreniyoruz tek tek. O yaşın doğası, gelişim döneminin imkanları bunu gerektiriyor çünkü insan önce sahip olma kavramıyla tanışıyor. 2-3 yaşlarından itibarense yepyeni bir kelime çıkıyor karşısına: Paylaşmak.

İnsan fıtratının bu gerçeğini bilmediğimizden, henüz evrendeki yerini bile benimseyememiş, neler üzerinde inisiyatif sahibi olduğunu anlayamamış çocuğa “paylaşmalısın” demeye başlıyoruz hemen. Oysa 2-3 yaşlarına kadar çocuklara paylaşma konusunda baskı yapmak doğru değildir. “Oyuncağını paylaşmalısın, çikolatanı bölüp arkadaşına ikram etmelisin, kardeşinin de bana sarılmasına müsaade etmelisin...” gibi sürekli yönlendirmelerde bulunmanın da çocukta karşılığı yoktur. Hatta paylaşma konusunu dava haline getirmek inatla paylaşmama davranışına bile neden olabilir.

Hal böyleyken çocuklarımıza paylaşmayı öğretmek için ne yapmamız gerekiyor? Onları 3 yaşına kadar kendi haline mi bırakacağız? Elbette bu da doğru değil. Uzmanlara göre çocuklara “paylaş” demek yerine paylaşmayı yaşayarak öğretmek gerekiyor. Paylaşma davranışı ebeveynde bir ahlaka dönüştüğünde, bunu gözlemleyerek büyüyen çocuğa sirayet etmesi de kolaylaşıyor haliyle. Büyüklerinin onunla veya başkasıyla bir avuç leblebiyi, bir bardak suyu, küçük bir peçeteyi mutlulukla paylaştığını gören çocuk bu davranışı farkında olmadan benimsiyor. Zira evlatlarımız bizi, aile büyüklerini ve yakın çevrelerini sürekli gözlemliyor. Anne babasının çarşıdan aldığı simidi evdekilerle paylaşması, büyük kardeşin parka gittiğinde oyuncakları paylaşarak kullanması, salıncağa binmek için sırasını beklemesi, sofrada bir dilim kalan böreğin bölüşülerek yenilmesi gibi davranışlar çocuğun “kardeş payı” kavramını normal ve gündelik bir tutum olarak görmesini sağlıyor. “Sırayla almak/kullanmak”, “ödünç vermek/almak” tabirleriyle yoğrularak büyümesine vesile oluyor.

Çocuklar her şeyi paylaşmalı mı. Paylaşmayı sevmeyen ve her şeyi paylaşan çocuklar.

Çocuklar Her Şeyi Paylaşmalı mı?


Paylaşmayı öğretmedeki bir hatamız da çocuğun hemen gelişim göstermesini ve sahip olduğu her şeyi, gönül rahatlığıyla paylaşmasını beklemek. Adım adım ilerlenmesi gereken bu süreçte, çocukların en sevdikleri eşyaları paylaşmalarını istemek yerine onlara daha kolay benimseyebilecekleri seçenekler sunmak gerekiyor. Çocuk için çok özel ve önemli olan eşyaların paylaşılmasında ısrar etmek çocukta “Ben değersizim” algısını oluşturuyor. Rahatlıkla temin edilebilen, evde sıklıkla bulunan nesneler üzerinden paylaşmaya yönlendirilmesi ise çocukta özel olduğu ve değer gördüğü duygusuna zarar vermezken paylaşma alışkanlığını da teşvik ediyor.

Her kavramın olduğu gibi ahlaki vasıfların da ifrat ve tefrit dengesinde desteklenmesi, anlatılması büyük önem taşıyor. Çocuğa paylaşmanın güzelliğinin yanı sıra neleri paylaşamayacağı da açık bir dille ifade edilmeli bu yüzden. Mesela ona ait olmayan eşyaları paylaşamayacağı, özel eşyalara dokunmanın, onları izinsiz almanın ve başkalarına vermenin doğru olmadığı örneklerle anlatılabilir. Bununla beraber çocuğun yaş ve gelişimi uygun olduğunda, ona mahremiyetini koruması ve paylaşmaması gerektiği de korkutmadan izah edilmeli. Çocuk yahut genç hangi tür paylaşım taleplerinin karşılanmayacağını, kendiyle paylaşılan her şeyi almaması gerektiğini de öğrenebilir böylece.

Çocuklarımıza paylaşmanın güzelliğini anlatmak için atalarımızın tarih boyunca nasıl yardım dernekleri kurduğu, canlıları nasıl koruduğu, ne tür işler yaptığı anlatılabilir. İhtiyaç sahiplerine beraberce yardımda bulunulabilir. Gönderilecek yardım malzemesi birlikte oluşturulabilir, dükkandan/marketten birlikte yiyecek alınabilir. Veya mevcut yardımlaşma projeleri hakkında bilgi verilip çocuğa harçlığını/ oyuncağını bunlardan hangisine göndermek istediği sorulabilir. Bu sayede paylaşma ve yardımlaşma yollarından dilediğini seçip farkındalık kazanması sağlanabilir.

Çocuğum oyuncaklarını paylaşmayı sevmiyor. Çocuğum her şeyini paylaşıyor.

Hikaye ve Dramayla Çocuklara Paylaşmak Nasıl Öğretilir?


Hikaye ve masallar, çocuk için sadece bir uyku öncesi faaliyeti değil, aynı zamanda bir öğretim metodu ve iletişim yöntemi olarak da kabul edilmekte. Bu sayede masal anlatımının gücüne başvurarak onların temiz dünyalarına erişmemiz ve doğru davranışları sevdirmemiz mümkün. Çocuklar hayal dünyası çok güçlü olduğundan hikayedeki karakterle özdeşleşip onu örnek almaya çok daha yatkınlar çünkü.

Bununla beraber drama ile çeşitli durumları canlandırıp sorular yönlendirerek çocuğun konu üzerine düşünmesini sağlamak da etkili bir yöntem olabilir. Örneğin bahçeden topladığımız yaprakları gösterip hayali bir sahne oluşturarak çocuğa “Kuşlar yuvalarını yaparken yeterli sayıda yaprak ve dal parçası bulamamış olabilirler. Topladığımız yaprakları onlarla paylaşmaya ne dersin?” diye sorabilir, paylaşmanın mutluluğunu çok sevdiği bir hayvan üzerinden fark ettirebiliriz. Veya çocuğun empati yapmasını sağlamak için “Diyelim ki bugün resim dersi var ve sen boyalarını götürmeyi unuttun. Bu durumda arkadaşının nasıl davranmasını isterdin?” diye sorarak kendisiyle paylaşımda bulunulan kişinin ne kadar mutlu olacağına işaret edebiliriz.


Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Elif Özdemir - Semerkand Aile Dergisi Sayı: 178 s.38



nizami hayat logo