Babaların Gücü Sevgiden Gelir
Aile hukuku çalışmalarında iki husus fazlaca dikkatimi çekmiştir. Bunlardan ilki Hanefilerin literatüre kazandırdığı evlilikte denklik meselesi. Denklikte söz konusu olan erkeğin özellikleri ve kadına denk olup olmadığıdır. Müslüman toplumlarda ilişkilerin karşılıklı sorumluluklar üzerinden kurulduğunu hatırlayalım. Aile içi ilişkilerde kadın ve çocuklar açısından itaat sorumluluğu ön plana çıkarken, erkeğin pek çok farklı başlıkta sorumlu olduğunu görüyoruz. Karısı ve çocukları kendisine emanet olarak verilmiş olan bir erkek onların sadece nafakasını temin etmekten değil, eğitimlerinden ve güzel geçimden de sorumludur. Denklik kurumu ile bir bakıma erkeğin itaate layık bir şekilde vazifelerini yerine getirebilecek donanıma sahip olup olmadığı tartılmaktadır.
Dikkatimi çeken diğer husus ise anne ve babanın ayrı olması durumunda çocuğun bakımının kim tarafından karşılanacağına ilişkin iki detay. Çocuk temyiz çağından küçükse annenin ilgi ve şefkatine son derece muhtaç olduğu için annesinin yanında kalması önceliklidir. Annesi hayatta değilse veya başka sebeplerden ötürü çocuğa bakım sağlayamıyorsa, bu görev en yakın kadın akrabalara tevdi edilir. Eğitim çağı geldiğinde ise sosyal hayata bağımsız bir birey olarak dahil olmadan önceki terbiyeyi alabilmesi için babasının yanında olması gerekli görülmüştür. Yine babanın yokluğu veya bu koruma ile terbiyeyi sağlayamayacak durumda olması söz konusuysa, bu görev en yakın erkek akrabaya düşer. Hıdane başlığı altında fazlaca detayı olan bu konuya dini eğitim açısından baktığımızda okul öncesi dönemde anne nezdinde kadının, okul çağıyla beraber baba nezdinde erkeğin ön plana çıktığını görüyoruz.
Çocuk İçin Babanın Gücü Önemlidir
Gelişim psikolojisinin sağladığı verilerden destek alarak devam edersek, çocuğun ergenliğe kadar önce kendisinin temel ihtiyaçlarını sağlayan annesini mutlak güç olarak gördüğünü, daha sonra temel ihtiyaçlarını kendi karşılayabilir hale geldikçe babanın evdeki konumunu fark edip onun gücünü önemsediğini söyleyebiliriz. Güç unsurunun çocukta güven duygusunu geliştirmesinin yanı sıra çocuğun ebeveyni rol model olarak görmesinde de etkisi vardır. Bizim konumuz itibariyle asıl üzerinde durmamız gereken nokta da budur.
Bebeklik ve ilk çocukluk döneminde fiziksel ve duygusal ihtiyaçları yoğunlukla annesi tarafından karşılanan çocuk sevildiği, korunduğu ve değer gördüğü bir ortamda bulunduğu fikriyle huzurludur. İlerleyen yaşlarda ise babasının otoritesi ve annesine kıyasla öne çıkan fiziksel gücü çocuğu cezbeder. Bu şekilde sırayla ebeveyn görüş ve davranışları çocuk için önemli bir taklit alanı oluşturur. Okul öncesi dönemde annesi ile ilahi söyleyip dua eden çocuk, okul çağıyla beraber babasıyla namaz kılmaya, cami gibi dini nitelikli mekanlarda bulunmaya başlar. Ergenlikle beraber ise ebeveynle özdeşimde fiziksel güç, yerini onların sosyal statülerine, hayattaki başarılarına ve entelektüel zenginliklerine bırakır.
Herkesin kolayca tahmin edebileceği üzere bu seyir ancak ebeveyn-çocuk ilişkisinin sağlıklı sürdüğü durumlarda geçerlidir. Annenin sevgi ve şefkatle başlattığı eğitimi baba ilgisizlik ve başka yanlış tutumlarla hedefinden uzaklaştırabilir. Babanın çocuk tarafından fark edilen fiziksel ve manevi gücü, çocuğun otorite sahiplerine karşı tutumunun da kaynağıdır. Örneğin güç ve otoritesini baskı unsuru olarak kullanan bir baba bunu uzun süre devam ettiremeyeceği gibi, çocuğun din gibi otoriteyi temsil eden kurumlara karşı olumsuz ve aşırı tepkiler geliştirmesine de sebep olabilir. İnanmayı ve ibadet etmeyi reddetmek, bu tepkilere bir örnektir. Burada güç ve otorite sahibi olarak babanın en çok dikkat etmesi gereken şey, dini değer ve kuralları çocuğa aktarırken sevgi ve şefkati ön plana çıkarmasıdır. Çocuğa ihtiyaç duyacağı açıklamaları yapmak onu aklen, inanç ve dini görevlere hazırlarken, sevgi ve şefkati hissettirmek de kalbini yumuşatacaktır. Babayla sağlıklı iletişim halindeki bir çocuk onun dini görüşlerine değer verir ve davranışlarını daha kolay modeller.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Hatice Çalış - Semerkand Aile Dergisi Sayı:176 s.26