Eşim Azarlayarak Konuşuyor, Ne Yapmalıyım?
SORU:
Merhaba,
Ben 8 yıllık evliyim. Eşim iyi bir insan fakat karşısındakini azarlayarak konuşma gibi kötü bir huyu var. Hem bana hem çocuklarımıza hatta kendi annesi ve kardeşlerine karşı bu şekilde davranıyor sık sık. Ortada bir problem yokken azar işitmek ortamı buz gibi yapıyor.
Kendisine; bana ve çocuklara, ailesine bu şekilde davranmaması gerektiğini iyi zamanlarda söyledim. Fakat değişen bir şey olmayınca ben de onun azarlarına “Neden azarlıyorsun!” diye onun gibi azarla karşılık vermeye başladığımı fark ettim. Bu şekilde de değişen bir şey olmuyor, sadece ben sevmediğim bir huyu kapmakla kalıyorum ve olay tartışmaya dönüyor.
Sizce bu işi nasıl çözebiliriz?
CEVAP:
Merhabalar,
Öfke, beraberinde birçok tepkiyi getirebilir. Bu tepkileri yaşarken ya da gözlemlerken hissettiklerimiz kadar onlara verdiğimiz isimler de önemlidir. Eşinizin verdiği tepkiyi adlandırırken bağırmak ya da kızmak yerine azarlamak sözcüğünü seçmişsiniz. Azarlamanın sözlük anlamı birinin kusurundan dolayı ona sert sözler söylemektir. Şimdi azarlamanın bu iki özelliğini yani sert ifade edişi ve kusurdan dolayı eleştirmeyi ele alalım.
Kusurları ortaya çıkararak, onları karşısındakinin yüzüne vurarak ya da inciterek karşısındakini değiştireceğini düşünmek öğrenilmiş bir durum olabilir. Zaten azar, sadece evlerimizde değil; medyada, iş hayatında, bazen eğitim hayatımızda sık sık karşılaştığımız yanlış bir baş etme yöntemi değil midir? Kişi kendi korku ve değersizlik duygusunu karşısındakine yansıtarak bir üstünlük sağlamaya çalışır. Azarlanan taraf da tetiklenip bir süre aynı hareketin içine katılır. Oysa korku yerine sevgi her zaman daha iyi bir motivasyon aracıdır. Ancak sevgi dilini öğrenmek de tıpkı bir lisan öğrenmek gibi emek, zaman ve cesaret gerektirir.
Eşinizin sadece size değil, etrafına karşı da bu azarlayıcı tutum içinde olduğunu yazmışsınız. Acaba eşiniz böyle çözümsüzlükleri aşmak için başka bir yöntem bilmiyor olabilir mi? Siz azarlandığınızda nasıl hissettiniz? O sizi azarladığında nasıl hissetmiş olabilir? Onun bu tutumunu tetikleyen olayları gözlemliyor musunuz? Sizi azarlarken, belki sizi değiştirmek isterken aslında neye ihtiyaç duyuyor olabilir? Onaylanmak mı, değer görmek mi, desteklenmek mi, paylaşmak ya da başka bir ihtiyaç mı?
Bazen kendimizi kontrol edemediğimizde olgun yetişkin benliğimizden çıkar, gelişimsel olarak daha erken bir dönemdeki, gençliğimizdeki ya da çocukluğumuzdaki halimize bürünebiliriz. Karşınızdaki kişi yani eşiniz kriz halindeyken ona karşılık vermeden önce şuna dikkat edebilirsiniz: Onun davranışı o an için kaç yaşındaki bir insanın davranışını andırıyor? Eğer üç yaşındaki bir çocuk gibi etrafı kırıp döküyorsa, sizin mantıklı önerilerinizi dinlemeyecektir. O azarın arkasında gerçekte ne var? Anlaşılmak istenen bir çocuk mu? Ya da sarılmak isteyen?.. Onu duyduğunuzu, anladığınızı, önemsediğinizi kendisine hissettirin. İlişki dinamikleri hiçbir zaman tek taraflı değildir, değiştirebileceğimiz tek satranç taşı, karşımızdakinin değil kendimizinkidir. Kriz anında eşinizin anlatmak isteyip de anlatamadığı, gerçek ihtiyacını keşfedip ona farklı yaklaşmayı denerseniz eşiniz hem rahatlar hem de daha sonra sizin sorunlarla baş etme yönteminizi kendisi için bir yöntem olarak kullanmayı öğrenebilir. Aile dinamiklerinizi geliştirmek ve daha sağlıklı kılmak için her zaman uzman aile terapistlerinden destek alabilirsiniz.
Aşağıdaki kaynaktan faydalanılmıştır:
Psikolog Cemile Akdağ Çebi - Semerkand Aile Dergisi Sayı:174 s.28